Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Sudan soruyor İsrail ile ilişkiler normalleşecek mi?

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah Burhan ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında bu hafta başında Uganda’da gerçekleşen tartışmalı görüşme gerçekten de süpriz miydi yoksa gözden kaçırdığımız göstergeleri mi vardı?
Yanıt hem evet hem hayır.
Evet, çünkü görüşme gerçekleştikten sonra İsrail tarafı açıklayana kadar görüşme medyaya sızdırılmadı. Aynı zamanda Egemenlik Konseyi Başkanı olarak yetkileri kendisine buna izin vermediği için Abdulfettah Burhan’ın böyle bir adım atması da beklenmiyordu.
Hayır, çünkü bu görüşme iki ülke yetkilileri arasında ilk temas değil. Hayır dememizin bir başka nedeni ise, Yüzyılın Anlaşması’nın yarattığı iklimin, ABD ve İsrail’i ilişkilerde normalleşmeye dair herhangi bir işaret arayıp bunu anlaşmanın politik ve medyatik propagandası için kullanmaya itmesidir.
Nitekim Sudan’ın kritik ve zorlu ekonomik koşulları da politik takas piyasasında baskılara maruz kalmasına, uluslararası siyasetteki çıkar oyununa karşı savunmasız olmasına neden oluyor.
Burhan ve bu düzenlemelerden haberi olan belirli Sudanlı tarafların, Burhan’ın böyle bir adım atacağından kendilerini haberdar etmemiş olduğuna inanmamızın elbette mümkün olmadığı tarafların, bu ziyaretin sır olarak kalacağını düşünmeleri siyasi bir saflıktır. Zira Sudan, İsrail’in sadece kendisinden bunu talep ettiği için aralarındaki teması gizli tutmaya çalışmasını sağlayacak büyük bir ağırlığa sahip, stratejik olarak önemli bir ülke değil.
Bunun yanında, Netanyahu’nun şu anda tek istediği, büyükelçi düzeyinde de olsa herhangi bir Arap yetkili ile görüşerek bunu yeniden seçilmek için kullanmaktır.
Bundan istifade ederek, içeride kendisini kuşatan ve siyasi geleceğini tehdit eden hatta yolsuzluk suçlamaları ile cezaevine gönderilen selefi Ehud Olmert gibi hapsedilme olasılığını barındıran skandallardan kurtulmaktır.
Başkan Donald Trump ile Yüzyılın Anlaşması’nı deklare etmelerinden itibaren Netanyahu’nun yeniden seçilmesini sağlayacak herhangi bir yöntemle politik ve medyatik olarak anlaşmanın propagandasını yapmaya çalışacağı açıktı.
Nitekim gözlemciler de anlaşmanın tamamını ve açıklanma zamanını, içeride zorluklar ile karşı karşıya olan ve gündemi meşgul edecek bir şey arayan iki politikacının siyasi kazanç elde etme çabası olarak görmüşlerdi.
Buradan yola çıkarak Netanyahu, Burhan ile görüşmesini açığa çıkarmak ve kendisini epey zor bir durumda hatta siyasi bir açmaz içinde bırakmak için çok beklemedi.
Patlak veren geniş çaplı tartışmalar karşısında Egemenlik Konseyi Başkanı ilk olarak ofisi aracılığıyla bir açıklama yapmak zorunda kaldı.
Tartışmaların devam etmesi üzerine bir gün sonra bu açıklamaya askeri bir sözcünün okuduğu bir basın açıklaması da ekledi. Açıklamanın askeri bir sözcü tarafından yapılmasının, ordunun  bu adımı desteklediğini ima eden bir mesaj taşıyordu.
Daha sonra Egemenlik Konseyi Başkanı yine aynı gün içerisinde birkaç gazetenin editörü ve muhabiri ile kapalı bir toplantı gerçekleştirdi.
Tüm bunlar, siyasi güçler, özellikle de geçiş yönetimi yapılarının kaynağı ve devrimci güçlerin temsilcisi Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri’nden (ÖDBG) gelen tepkiler karşısında hissettiği baskının boyutunu gösterdi.
Ayrıca, kendisini siyasi olarak bitirmek isteyenlerin olduğu duygusuna kapılmış olacak ki yaptığı açıklamada ordunun bu adımı desteklediğini belirttiği gibi gazetecilerle toplantısında Başbakan Abdullah Hamduk’un bu görüşmeden haberi olduğuna değindi.
Hamduk’un gerçekleşmeden önce görüşmeden haberdar olduğundan bahsedilmesinden maksat, Burhan’ı dış politikanın yürütme organının görevleri arasında olduğunu belirten anayasa belgesini ihlal etmekle suçlayan açıklamalara yanıt vermekti.
Hükümetin sivil kanadına böyle bir adımın atılacağının iletildiği dolayısıyla bunun bir darbeye hazırlık olarak yorumlanmaması gerektiği mesajı vermekti. Ordunun, sivil kanadın yetkilerini yavaş yavaş ele geçirme hamlesi şeklinde okunmaması gerektiğinin altını çizmekti.
Egemenlik Konseyi Başkanı’nın Hamduk’un görüşmeden haberdar olduğu açıklamasını yapmasının bir diğer amacı ise, Başbakanı da düşmüş olduğu açmazın içine çekmekti.
Bilhassa, Enformasyon Bakanı’nın salı günü hükümetin bu görüşmeden haberi olmadığı ve kendisi ile koordine edilmediği açıklamasını yapması, yine Dışişleri Bakanı’nın kendisine bu yönde bilgi verilmediğini ifade etmesinden sonra.
Böylece askeri kanat, bu görüşmeden medya aracılığıyla haberdar olan hükümet üyeleri, bu adımın yürütme organı ve Başbakan Hamduk’un yetkilerini göz ardı ettiğine odaklanan ÖDBG ve siyasi güçler karşısında Hamduk’u zor bir durumda bırakmış oldu.
Egemenlik Konseyi Başkanı Burhan, doğrudan ve dolaylı yaptığı tüm açıklamalarda bu adımı “Yüksek ulusal çıkarlar, Sudan’ın baskıcı koşulları, bu tür cesur adımlara ihtiyacı olan uluslararası tehlikeler” ile haklı göstermeye çalıştı.
Bunlar, eleştirileri durdurmak ve halka kötü durumdaki finansal ve ekonomik durumun gerekliliklerinin söz konusu adımı dayattığını söylemek için öne sürülmüş gerekçelerdir.
Sudan’ı “Terörü Destekleyen Ülkeler” listesinden çıkarmakta ağır davranan ABD’nin baskıları sonucu bu adımın atıldığına insanları ikna etmeyi amaçlamaktadır.
Sudan’ın hala bu listede olduğu için uluslararası finans kurumlarından ihtiyacı olan yardım ve kredileri almasının önündeki engelleri kaldırmayı amaçladığına halkı inandırmaya çalışmaktadır.
Söz konusu gerekçeler, bu hassas konuda derin bir bölünme yaşayan Sudanlılar arasında büyük bir kesimi ikna edebilir. Bu konunun hassasiyeti, Sudan’ın Filistin meselesine yönelik tarihi tutumu, ilişkileri normalleştirme konusunda Arap ülkeleri arasında ortaya çıkan çatlaktan kaynaklanmaktadır.
Gerçek şu ki, bu tür bir görüşme devrik lider Ömer el-Beşir zamanında da gerçekleşebilirdi. Zira onun döneminde iki ülke arasında güvenlik yetkilileri düzeyinde temaslar hatta görüşmeler gerçekleşmişti. Medyada İsrail ile ilişkileri normalleştirmekten bahsedilmiş ve bunun propagandası yapılmıştı.
O dönemde de zorlu ekonomik koşulların ve ABD yaptırımlarının baskısı altında hükümet bu yönde ilerlemesi için baskılarla karşı karşıya kalmıştı. Ayrıca geçmişte farklı hükümetlerin döneminde iki ülke arasında temaslar gerçekleştiğini hatırlatmalıyız.
Bunların belki de en bilineni, Cafer Numeyri yönetimi ile koordinasyon kurularak Etiyopya’daki Falaşa Yahudileri’ni Sudan yoluyla İsrail’e taşıma anlaşması ile sonuçlanan temaslardır.
Bana göre bu adım, o dönemin kriterlerine göre en az ilişkileri normalleştirme kadar tehlikeliydi. Bunun yanında, Mısır Devlet Başkanı merhum Enver Sedat İsrail’i ziyaret ettiğinde, barış anlaşmasını imzalayıp Arap ülkelerinin boykotu ile karşı karşıya kaldığında Numeyri rejiminin kendisine sempati gösterdiği ve dayanışma içinde olduğu da biliniyor.
Burada sorulması gereken soru şu: Sudan bugün Netanyahu ile görüşmekten nasıl bir kazanç elde edebilir?
İsrail, Sudan’ın Washington ile ilişkilerini çözmek için bir arabulucu ve giriş mi olacak? Bu sorunun yanıtı bir başka önemli sorunun içinde gizlidir. O da İsrail ile ilişkilerini normalleştiren tüm ülkeler sorunlarını çözüp bunun sonucunda refah ve zenginliğe mi erdiler?
Eğer insanlar tüm umutlarını ilişkileri normalleştirmenin faydalarına bağlar ve bunun tüm ekonomik sorunlarını çözmesini beklerlerse büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Bu hayal kırıklığının örnekleri canlıdır  ve Güney Sudan gibi bazıları yakındır.
Bu adım, Sudan’ın Terörü Destekleyen Ülkeler listesinden çıkarılmasına yardımcı olabilir ama bütün kronik sorunlarını ve krizlerini çözmeyecektir. Ayrıca Washington da ilişkileri normalleştirme sözünü yerine getirdiğini garanti altına alana kadar -bu da görüşmelerin Uganda’daki görüşme ile sınırlı kalmayacağı anlamına geliyor- Sudan’a hiçbir şey sunmayacaktır.
Sudan’ın sorunlarının çözümü içeridedir. Bütün enerjisini öz kalkınmaya yönlendirdiğinde sorunları da çözülmeye başlayacaktır. Dolayısıyla bu ihmal edilmemeli ve insanlar ilişkileri normalleştirmek gibi bir çözüme bel bağlamamalıdır. Ayrıca bu boyutta bir konuyu, kapalı kapıların ardında ele almak, ülkede var olan gerilimin ışığında daha büyük ve tehlikeli sorunlara kapı aralamak yerine açık ve şeffaf bir şekilde tartışmak gerekiyor.
İlişkileri normalleştirmenin faydaları ve zararlarını bir yana bırakırsak, Burhan ile Netanyahu arasındaki görüşmenin gerçekleşme şekli ciddi soru işaretleri ve gerçek korkuları gündeme getirmektedir.
Yönetim yapıları içinde ve dışında geçiş yönetimi unsurları arasındaki ilişkilere yansımaları olan tartışmalara yol açmaktadır.
Bu nedenle, tehlikeleri ve bazı tarafların istismarını  önlemek adına bu konunun açıkça tartışılması için gerçekler insanlara açıklanmalı ve kartlar açık oynanmalıdır.