Mervan Muaşer
Ürdün'ün eski Dışişleri Bakanı
TT

​Eğitim reformu: Nasıl bir Arap dünyası istiyoruz

Bugün Arap dünyasına bakıp da her şeyin yolunda gittiği sonucuna ulaşmak zordur. Son 10 yılda halk hareketleri dalgası Arap coğrafyasındaki 22 devletden 12’sini etkiledi.
Dış komplolar bahanesi onurlu bir yaşam talep eden halklar için artık ikna edici değil.
İnsanlar artık yolsuzluk ya da adam kayırmacılığın, toplumlarına egemen olan karakteristik özellikler olmaktan çıkmasını, toplumsal adalet ve üretkenliğe dayanan bir ekonomi arzu ediyorlar.
Halklar, farklı düşünceleri yok sayan, özgürlükleri sınırlayan, farklı görüşleri kabul etmeyen, yaratıcılığa neredeyse sistematik bir şekilde engel olan onur kırıcı bir yaşamdan kurtulmak istiyorlar.
Dolayısıyla Arap dünyasının yönelişine ilişkin bazı istatistiklere baktığımızda aslında şaşırtıcı bir şey olmadığını görürüz.
Bölgede gençler arasındaki işsizlik oranının uluslararası oranın iki katı olduğu tahmin ediliyor. Bu durum ise Dünyadaki en yüksek oranlar arasında sayılıyor. Birçok Arap ülkesinde gençlerin yüzde 40’ı göç etmek istiyor.
Arap ülkelerinin çoğu, özgürlükler ve demokratik dönüşüm göstergelerinde dünya genelinde çok aşağı sıralarda yer alıyor. Maalesef Dünya ile aramızdaki mesafe, teknolojinin küresel ekonomide sağladığı ivmenin hızlanması ile gittikçe genişliyor. Küresel ekonomi gittikçe tarım ve geleneksel endüstri faaliyetleri yerine daha fazla bilgiye odaklanmaya başladı. Peki, biz bu değişimin neresindeyiz? Birçokları için bazı Arap ülkeleri çağdaş toplumların dışında kalmış gibi görünüyor. Bunun sebebi, işlerin özüne bakmakla ilgilenmemizdir. Arap hükümetlerin, ekonomik faaliyetleri özel sektöre bırakmak yerine kendisinin yönetmesinde diretmesidir. Siyasi karar sürecini kontrol etmekte ısrar etmesidir. Ülkelerimizin, kendilerine fırsat verilse Arap dünyasında eğitim, teknoloji ve dijital ekonomi alanlarında niteliksel dönüşümler gerçekleştirebilecek Arap enerjileri ve yetenekleri kaçıran ülkelere dönüşmesidir.
Modern teknoloji çağında, Uber gibi uygulamalar ulaşım dünyasında ve sözgelimi Amazon pazarlama dünyasında bir devrim yaratırken Arap dünyası bu bilimsel ve teknik dönüşümlerin neresinde?
Eğitim sistemleri hala ezbere, mutlak ve kutsal gerçeklere dayalı iken, öğretmenlerin görüşleri tartışılmazken, eğitim kayda değer bir katılım ya da diyalog olmadan bilginin öğretmenden öğrenciye aktarılması şeklinde tek taraflıyken Arap dünyası bu dönüşümlerin neresinde yer alabilir?
Eğitim sistemlerimiz nasıl modern çağda hem işgücü piyasasına dahil olabilecek hem de artık sürekli değişen piyasaların ihtiyaçlarına uyum sağlamasını sağlayacak becerilerle donanmış öğrenciler mezun edebilecek hale gelebilir?
Nitekim bu değişim öyle hızlı gerçekleşiyor ki öğrencilerin üniversitede belirli bir derste öğrendikleri bilgilerin yüzde 30’u onlar daha mezun olmadan önce değişiyor.
Dışarıda yahut gücü yeten belirli bir toplumsal sınıfla sınırlı özel eğitim kurumları aracılığıyla kendilerine gerçek bir eğitim fırsatı sağlanan azınlık dışında Arap dünyası, eğitim sistemlerinin yeni nesli bahsi geçen değişimler ile başa çıkabilecek şekilde hazırladığını nasıl öne sürebilir?
Kamu sektöründe büyük bir çoğunluğu üretkenlikten yoksun faaliyetleri yerine getirmesi için bile zar zor eğitebilirken bunu nasıl iddia edebilir?
Yeni nesil, eleştirel düşünme, inceleme, araştırma, görüş bildirme, sürekli öğrenme ve farklı görüşleri kabullenme konularında eğitilmemişken iş piyasasının sürekli değişen ihtiyaçlarına kendisini nasıl adapte edebilir?
Arap dünyası modern eğitimin temellerine hazır değilken nasıl dünya medeniyeti yakalamayı umabilir?
Bu bağlamda, 2018 yılında yayınlanan ve hazırlık sürecine bizzat katılmış olduğum Arap dünyasında eğitim ile ilgili rapordan bir alıntı yapmak istiyorum: “Arap eğitim sistemleri, bütün yönleriyle katılımcı demokratik vatandaşlık ruhunu teşvik etmiyorlar (hatta kendisi bunun için tasarlanmamış).
Bunun yerine, genel olarak eğitime odaklanıyorlar. Birçoğu daha dar bir şekilde, belirli ve kararlaştırılmış bir bilginin edinilmesine önem veriyor.
Okul sistemleri belirli akademik materyalleri kullanmakta diretiyor. Bunun bir sonucu olarak, öğretmenler öğrencileri (uygulama, analiz, tanımlama, değerlendirme, eleştirel düşünme alanlarında) daha yüksek beceriler aleyhine olacak biçimde hatırlama ve kavramaya dayanan daha düşük becerileri öğrenmeye teşvik ediyorlar.
Bu sistemler sonrasında becerilere sahip ancak Arap toplumlarının karşı karşıya olduğu siyasi, ekonomik ve sosyal sorunları ele almak yahut en azından iş piyasasının ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli beceriye sahip olmayan mezunlar ortaya çıkarıyor. Oysa son reform çabalarının birçoğunun açıklanan hedefi budur. Yani sorunlara çözüm bulma ve iş piyasasının ihtiyaçlarını karşılayan mezunlar vermektir”.
Sorun, mali olanakların yokluğu değildir. Arap ülkelerinin çoğu eğitime büyük harcamalar yapıyor.
Modern teknoloji dünyası, finansal olanaklar karşılığında modern eğitim sistemlerini elde etmeyi mümkün kılıyor. Asıl ve en önemli sorun, Arap dünyasında uzun süredir hüküm süren tek taraflı düşünce modelidir.
Eğitimde reform sürecini ya dini ilkelere ya da sosyal normlara aykırı veya Arap kültürünü değiştirmeye dönük bir dış girişim olarak gören düşünce biçimidir.
Arap medeniyetini diğer medeniyetlerden koruma gerekçesi ile mevcut eğitim sistemlerinin varlığında ısrar etmek artık komik bir gerekçedir.
Bilhassa bu gerekçenin, akıllı telefonlar, bilgisayarlar, internet, arabalar, uçaklar ve diğer dünya medeniyetlerinin sağladığı teknolojik araçları kullanan kişiler tarafından kullanıldığı göz önüne alınırsa.
Onlar için diğer insan medeniyetleri ile etkileşime girmeyi istemek bir kendi kültürümüze edilmiş bir hakaret gibidir. Oysa Arap dünyası İslam ile teşrif olduktan sonra Pers, Yunan ve Roma medeniyetleri ile etkileşime girmiş, kayda değer hiçbir sorun yaşamadan onların bilgilerini alıp geliştirmiş ve sonrasında Batıya nakletmiştir.
Arap dünyasında eğitim reformu, etkenlerden bağımsız olarak yaratıcılık ve icada karşı durmak isteyenlerin ipoteğinden kurtarılmalıdır. Günümüz ve yarının dünyasında artık geçerli olmayan eğitim sistemlerini korumak için dış komplolar teorisine başvurmak mantıklı değildir.
Bunda kabul edilemez ve haklı gösterilemez, kendisinden korkulması gereken bir yüzeyleştirme vardır. Eğitim reformu, fikri ya entelektüel bir konfordan ya dış komplo olmaktan çıkıp varoluşsal bir gereklilik haline gelmiştir. Reformun amacı, Arap kültürü ya da dinini değiştirmek değildir.
Aksine fikri çoğulculuğu kabul etmek, farklılığın güç ve sağlamlık, sürekli yenilenmenin itici gücü olduğunu idrake dayalı yeni bir entelektüel çerçeveyi benimsemektir.
Yaratıcılık ancak düşünce ve yaşam tarzında çoğulculuğun kabulü ile olur. Tek taraflı düşünce, ataerkil davranışlar ve sistemlerde diretmek, sürekli değişen bir dünyada hareketsizlik ve kabuğuna çekilmek demektir.
Arap dünyasında temelleri tartışmak ve meselelerin dış kabuğuna bağlı kalmakta diretmenin tek sonucu, başkaları bilgiyi üretip toplumlarına hizmet etmesi ve geliştirmesi için uyarlamaya çalışırken bizim bu bilginin tüketicileri olmanın ötesine geçemememizdir.
Arap dünyasında gelişim ve kalkınmada gözle görülür bir ilerleyiş gerçekleştirmeden bilgiyi tüketmekle yetinmemizdir.
Bölgede eğitim sistemlerini geliştirme savaşı bazılarının betimlemek istedikleri gibi, dış güçlerin Arapların kültürünü mağlup etmeye çalıştığı bir politik savaş değildir.
Toplumlarımızın büyüyüp gelişmesinde görülen büyük düşüşü engellemeye çalıştığımız varoluşsal bir savaştır. Zira bu, Arap ulusunun yok oluşuna veya geri kalmasına yol açabilir.
İnsanlığın medeniyet ailesinin dışında kalana kadar aramızda bunu tartışma ve tereddüt etme lüksümüz yoktur. Dünün evlerinde yaşamakta ısrar edersek yarının evlerini inşa edemeyiz.
*Şarkul Avsat’a özel yazdı