Şerif Egemen Ahmet
Gazeteci
TT

İdlib'de muhaliflerin baharı

Türkiye, Suriye’den gelen acı haber sonrası, bir süredir çözümünü ertelediği İdlib düğümü çözmek için tüm ağırlığıyla sahaya indi. Ankara’nın masada elini kuvvetlendirmek adına “Bahar Kalkanı Harekatını” başlattı. Hem Şam’a yakın medya kuruluşları hem de muhalif kaynaklara göre operasyon İdlib’in rejimin eline geçme ihtimalini zayıflattı. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın dün açıkladığı resmi verilere göre, bugüne kadar Suriye İdlib'deki operasyonlarda Esed rejimine ait 2 savaş uçağı, 2 insansız hava aracı (İHA), 8 helikopter, 135 tank, 5 hava savunma sistemi ile birlikte 2 bin 557 rejim milisi etkisiz hale getirildi. Tüm bunlara İran’ın vekil kuvvet olduğu Lübnan Hizbullahı’ndan 21 ve Afganistan’dan gelen Şii milislerden onlarca kuvvetin kaybı da eklenince Bahar Kalkanı’nın rejim ve destekçilerini çöküşe sürüklediği görülüyor. Öyle ki sahada Esed’e bağlı milislerin verdiği ağır kayıplar Rusları bile şaşırtmış durumda. Bir Rus gazeteci sosyal medyadan rejimin savunmasının 10 gün destek vermeyince yerle bir olduğuna işaret ederek soruyor;
“Moskova olmasa Esed, sarayında kaç gün oturabilir?”
Kremlin, Suriye’de iç savaşa dahil olmayı seçtiğinde Esed rejimi yıkılmak üzereydi. Halep’ten İdlib’e, Hama’dan Humus’a kadar pek çok büyük kent muhaliflerin denetimindeydi. O zamanki adıyla Özgür Suriye Ordusu, Doğu Guta’dan başkent Şam’ı tehdit eden saldırılar gerçekleştiriyordu. Dün “terör” ve “Esed’in daveti” bahanesiyle muhaliflerin akınına sessiz kalamayan Moskova, bugün Türkiye ile ilişkileri zedelememek pahasına tabloyu sadece seyretmekle yetiniyor. Dahası Putin’in sahadaki tek kozu olan “hava sahası kartı” da pek bir işe yaramıyor. Rusya “Bu koşullarda, Türk savaş uçaklarının Suriye semalarındaki uçuşlarının güvenliğini garanti edemeyiz” ifadeleriyle tehditler savuradursun, TSK, Rus güçlerinden kaçınarak tek hedefin Şam olduğu sinyalini veriyor. Silahlı İHA’larla (SİHA) Neyrab Askeri Havalimanı’nı kullanılamaz hale getiren Türkiye, her hamlesiyle Esed’in aslında “kağıttan bir kaplan” olduğunu ispatlıyor. Ancak yanılsama olmasın, operasyonun hedefi Esed’in devrilmesi değil. Ankara’nın hesabı farklı.
En başından itibaren Türkiye’nin bölgedeki harekatlarında tek bir motivasyonu vardı. O da Suriye’deki varlık nedeni olan muhalifleri yeniden sahada güçlü bir aktör haline getirebilmek. Azez-Cerablus-Bab üçgeninin terör örgütü DEAŞ’dan temizlenmesiyle küçük bir ceple başlayan muhaliflerin sahneye dönüşü, Fırat’ın batısındaki hattın Afrin ve İdlib’e uzanmasıyla zirve noktaya ulaştı. Bu hatta bir de Tel Abyad-Resulayn bölgesini de eklendi. Halep’in rejimin eline geçmesinin ardından tarihten silinmek üzere olan muhalifler, aniden masada bir muhatap konumuna geldi. Üstelik muhalifler artık dağınık 15-20 grupçuktan öte Suriye Milli Ordusu ismiyle düzenli bir askeri yapılanmaya da sahipler. Pek tabii muhaliflerin müzakerenin tarafı olduğu bir Suriye’de, onun temsilcisi vasfıyla Türkiye’nin varlığı sorgulanamaz hale geliyor.
Sonuç olarak diplomasinin yerini silaha bıraktığı bir ortamla karşı karşıyayız. Çözüm için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya lideri Putin’in 5 Mart’ta gerçekleştireceği zirve bekleniyor. Elbette Ruslar sahada rejimin bu kadar kötü duruma düşeceğini hesaplasa toplantıyı daha erkene çekerdi. Zira heyetlerin Moskova’dan Ankara’ya mekik dokuduğu diplomasi sürecinde İdlib’in tamamını isteyen Rusya, şimdi M4 ve M5 otoyollarının denetimini sağlarsa karlı çıkmış olur.