İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Korona sonrası ABD’ye dair bir yazı

Uluslararası çevrelerde, büyük araştırma enstitülerinde ve özellikle Amerika’da, koronavirüs salgınından ABD’nin ‘süper güç’ imajının ne kadar etkileneceği sorusu gündemdedir. Salgın sonrası ABD’nin ‘eksen’ olma özelliği zedelenecek midir?
ABD Başkanı Donald Trump, krizin başladığı günlerde, salgını hafife almıştı ve şimdilerde ABD bu tutumun bedelini ödüyor ve sonuçlarıyla yüzleşiyor. Trump’un virüsü ciddiye almaması, salgının büyümesinin etkenlerinden biri olarak değerlendiriliyor.
Bununla birlikte, Trump’un tutumundan önce, ABD istihbaratının etkinliği ile ilgili bir başka tartışma yaşanıyor. ABD istihbaratının dünya genelinde geniş bir ağa sahip olduğu biliniyor ve doğal olarak şu soru soruluyor; ABD istihbaratı salgının muhtemel boyutlarını tahmin etme noktasında başarısız mı olmuştur?
Washington'un Sovyetler Birliği’nin ardından yükselişte olan Çin’in ‘demir perdesini’ yırtmakta yetersiz olduğu bir gerçektir. Koronavirüs salgınıyla birlikte bu durum daha da belirgin hale gelmiştir. ABD’nin sahip olduğu 16 istihbarat örgütü, Çin ve Ardından İran’daki salgının böyle hızlı yayılmasının sebeplerini yorumlamakta başarısız olmuştur. ABD istihbaratının başarısızlığı Çin ve İran’la sınırlı kalmamış, Kuzey Kore ve Rusya’da da neler olduğunu görememiştir.
Başkan Donald Trump yönetimi, koronavirüs salgının ilk günlerinde, uçuşları durdurmayıp, karantina kararı almadığı için salgın büyümüştür. Akla gelen ilk soru, acaba Trump yönetimi, ticari kaygıları, vatandaşlarının sağlığına mı öncelemiştir?
‘ABD İmparatorluğu’nun’ geleceği bağlamında akla gelen bir başka soru ise; bu beklenmedik salgın karşısında Amerikan sağlık sisteminin başarısız olup olmadığıdır. ABD sağlık sistemi, genel olarak makul bir sistem olarak değerlendirilmektedir. Bütçenin yüzde 17’si sağlık harcamalarına ayrılmış durumdadır, ancak son deneyimler, büyük felaketlerle başa çıkma noktasında, sistemin yetersiz kaldığını göz önüne sermiştir. İkinci bir husus ise, tıbbi ekipman eksikliğinin dikkat çekmesidir, özellikle solunum cihazlarının son derece yetersiz olduğu görülmüştür. Büyük fabrikalar ve otomobil üreticileri, solunum cihazı üretimine girmemiş olsaydı, salgın sonucu hayatını kaybedenlerin sayısının milyonlarla ifade edilebileceği tahmin edilmektedir. ABD sağlık kurumlarının lojistik durumunun da oldukça kötü olduğu anlaşılmıştır. Bazı Amerikan hastanelerindeki sağlık görevlilerinin, koruyucu kıyafet yerine, çöp poşetleri giymesi, dünya çapında bir skandala dönüşmüş, ABD muhalifleri tarafından istihzayla karşılanmıştır.
ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanlarından Dennis Ross, Washington'daki Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü yayınlarına yaptığı açıklamada, ‘’Dünyanın, ABD’nin insanlık gemisini yürütmekte başarısız olması nedeniyle büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını’’ belirtti.
Ross, Yeni Muhafazakârlar grubunun 1990’larda planladığı Amerikan Yüzyılı hayalinin, koronavirüs salgını dolayısıyla derin bir yara aldığını ve dünyada ABD’nin öncülüğü konusunda ciddi şüphelerin oluştuğunu ifade etti. Trump’un ‘Ulusal Amerika’ yaklaşımının dar görüşlü bir yaklaşım olduğunu savunan Ross, ‘’Trump ‘global köy’ gerçekliğini dikkate almıyor, küresel birliktelik, yaz mevsimini de, kış mevsimini de birlikte yaşayabilir. Trump’ın egoist yaklaşımı, her devletin yalnız olduğu algısını desteklemektedir, dolayısıyla ABD’nin öncülüğü kaçınılmaz olarak olumsuz etkilenecektir’’ diye yazdı.
ABD ekseninin önümüzdeki yıllarda güç kaybedeceği öngörülebilir. Washington son zamanlarda kendini yalnız hissetmektedir ve bu bir tesadüf değildir. Ross’a göre, bu sonuç olağandır, ‘’çünkü müttefiklerinin üzerinde baskı kurarsanız, zor zamanlarda yanınızda durmayacaklardır’’ Sanırım Ross özelde Avrupa’yı, genelde ABD’nin yüzüstü bıraktığı müttefiklerini kast ediyor. Nitekim ABD, dostlarının ve müttefiklerinin sürekli olarak hayal kırıklığı yaşamasına neden olmayı alışkanlık haline getirmiştir. 
Korona sonrası Amerika, asla eski Amerika olmayacaktır. Çin ve Rusya şimdiden ABD’nin boş bıraktığı ‘nüfuz alanlarına’ yerleşmeye başlamıştır. Tüm dünya, Amerikalıların hayatını kurtarmak için, sağlık gereçleri ve yardımlar taşıyan Rus uçaklarının ABD topraklarına inişine şahit olmuştur. Başkan Vladimir Putin’in de işaret ettiği üzere, Rusya’daki koronavirüs salgınının boyutları da, her ne kadar dünya genelinden görece daha iyi durumda olsa da kritik bir seviyededir.
ABD’deki son krizin, ‘altından bir fırsata’ dönüştürülme ihtimali var mıdır? Sağcı partilerin ifade ettiği gibi ‘’Dağın tepesinde yeni bir şehir’’ kurabilecekler midir?
Muhtemelen bunun için yeterli zaman olmayacaktır, ABD içindeki salgın çok şiddetli seyretmektedir, ancak ‘geç ulaşmak, hiç ulaşmamaktan iyidir.’’ Yani ABD’nin koronavirüs salgını karşısında uluslararası mücadeleye liderlik etme fırsatı hala bulunmaktadır. ABD pragmatist hesapları ve vakti geçmiş imparatorluk hayallerini bir kenara bırakarak, öncü konumunu yeniden elde etmelidir. Washington hükümeti, ilaç araştırmalarına yoğunlaşabilir ve bulduğu aşıyı tüm dünyaya bedava ya da düşük bir ücret mukabilinde dağıtabilir. İşte o zaman insanlık ABD yönetiminin göğe varan hatalarını bağışlayabilecektir. Beyaz Saray’da oturan zata, emperyal hegomanya düşlerinden sıyrılmasını kim tavsiye edecektir?