Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

​Salgından korumayan batıl inançlar

Batıl inançlar insanın kendisi kadar eskidir. Her dönemde var olmuşlardır. Bilgisizlikle büyür ve boğucu krizlerle yayılırlar. Korkaklar için sığınak, ürkenler için barınak olurlar. Bazılarını sakinleştirmeye ve insanın bilinmeyenden duyduğu kalıcı korkuyu dindirmeye katkıda bulunurlar.
Yeni tip koronavirüsü ile yangının samanlıkta yayılması gibi batıl inançlar da hızla yayılmaya başladı. Her din, felsefe ya da kültürün kendi batıl inançları vardır. Ancak, bazı batıl inançlar tüm bu farklılıkların ötesine geçer, doğası ve söylemine göre her kültürle uyumlu olacak şekilde değiştirilir ve dönüştürülürler. Batıl inançların yayılma gücü, insanın bilgisi ve aklı ile ilgisi olmayan psikolojik bir ihtiyacın kanıtıdır. Mevcut batıl inançlar, birçok değişkene göre formları ve doğası bakımından dini, sağlık, siyasi ve ekonomik vb. olmak üzere farklı ve çeşitlidirler. Bunlar insan aklı için tehlikelidir çünkü kendisine sahte bir güven duygusu verir ve gerçekten yapması gerekeni yapmasını engeller.
Dini hurafeler arasında doğusundan batısına dünyanın dört bir yanında vaizler ya da yeni vaizler adı verilen bazı kişilerin farklı formlar ve ifadeler yürüttükleri faaliyetler de vardır. Örneğin, ABD’de ünlü rahip Kenneth Copeland, koronavirüsünü tehdit ederek kendisine yok olmayı ve ABD’yi terk etmeyi emretmişti. Ama virüs bunun yerine daha çok yayıldı. Öyle ki ABD, dünyada birinci sıraya yerleşti. İran’da rejimin vaizi ve sembol isimleri filan kişinin türbesinde dua etmenin, yardım dilenmenin bilim ve ilaca gerek olmadan virüse karşı koruduğunu iddia ettikleri zaman ülkeleri virüsü yayan uluslararası bir merkeze dönüştü.
Arap ülkelerinde var olan ve insanları virüsle mücadelede bilimsel ve pratik uygulamaları bırakıp dua ile yetinmeye, rüyalara inanmaya ve hurafelere güvenmeye teşvik eden yeni tür davetçiler ve vaizler de bunlar gibidir.
Karmakarışık rüyalarını doğru düşler ve kehanetler, koronavirüs ile mücadelenin bir parçası olarak pazarlayanlar hastalığın yayılmasına katkıda bulunanlardır. Kendilerine inananları tehlikeye atmaktadırlar. Şu rüyanın ardı ardına görüldüğünü, filan ve filan kişinin kendisini şu şekilde yorumladığını iddia edenler, insanın sadece akıllıca davranmaya, başta sağlık bakanlığı olmak üzere resmi kurumların talimatlarına uymaya gereksinimi olduğu bir zamanda insanlar arasında batıl inançları yayan kişilerdir.
Müslüman Kardeşler ve siyasal İslam gruplarının terörist gruplar olarak tanımlandığı tüm Arap ülkelerinde bu tür hurafelerin propagandasını yapan herkes korku ve aşağılanmaya mahkum oldu. Gizlenmek ve inzivaya çekilmek zorunda kaldı. Yalanlarını yaymaları, bu büyük krizden herhangi bir şekilde yararlanmaları engellendi. Fakat, sosyal medyada halen kalıntıları bulunuyor. Bazıları bu batıl inançları iyi niyetle ve bilinçsiz olarak yayıyor olabilir ancak denildiği gibi: Cehenneme giden yol iyi niyetlerle doludur.
Yaklaşık on gün sonra mübarek ramazan ayı başlayacak. Kimi bilgisiz kişiler ya da siyasal İslam takipçileri ve yandaşları bu mübarek ayı bir fırsat olarak görüyorlar. Doğru gibi görünen ancak aslında insanların kötülüğünü isteyen çağrılar, teravih ve diğer namazları cemaatle kılmaya kışkırtma yoluyla halklar ile liderliklerinin arasını açmak, rejimleri vurmak, korona salgını ile mücadele plan ve stratejilerini yıkmak için bu fazilet ayından yararlanmak istiyorlar. Bu kişiler, önümüzdeki birkaç gün içinde harekete geçeceklerdir. Onlara güçlü ve açık bir şekilde karşılık verilmeli ve yasa ve yönetmeliklere göre cezalandırılmalıdırlar.
Ramazan ayı orucu, İslamın emirlerinden biridir.
Bu tamamen anlaşılır bir husustur ancak akıllı kişiler en azından, salgın nedeniyle daha önemli olan beş vakit namaz vakitlerinde bile camiler kapatılırken teravih namazı gibi nafile bir namaz için açılamayacağını, farz olanın teravih namazı değil oruç olduğunu anlayabilirler. Teravih namazını herkes kendi evinde kılabilir. Teravihi cemaatle kılmak müminlere huzur veren dini bir örf ve gelenektir ancak bunun gibi büyük krizlerde ve bu tür koşullarda değil.
İslamın insanların hayatını koruma ilkesini ön planda tutarak birçok ülkede din alimleri camilerin kapatılması, Haremeyn-i Şerifeyn’in umre hatta belki de hac için kapatılması fetvasını verdiler. İnsanların bir araya gelmesi virüsün yayılmasını kolaylaştırdığı için neredeyse bütün ülkelerde insanlara evlerinde kalma ve izolasyon, sokağa çıkmama talimatları verildi. Virüs insandan insana geçiyor. İnsanlar ne kadar kalabalık olurlarsa ve bir araya gelirlerde salgın o kadar çok ve kolay yaygınlaşır. Ne kadar kalabalıklardan uzak durup evlerinde kalırlarsa da etkisi azalır. Buna dayanarak ramazanda da aynı şekilde evlerimizde kalmalıyız.
İslamın şartları ve farzları, açık fıkhi fetvalara ve devletin emirlerine karşı gelinmeden tam anlamıyla yerine getirebilir. Dahası, ramazan ayının faziletleri sabittir ve hiç kimse onları alamaz. Tek yapmamız gereken virüsün insanlar arasında yayılmasına neden olacak toplantılardan ve kalabalıklardan kaçınmaktır.
Bu söylediklerimiz, din ile ilgili hurafeler için geçerliydi. Sosyal açıdan, insanlar arasındaki sosyal iletişim de en az bu batıl inançlar kadar tehlikelidir. Özellikle ramazanda insanlar yoğun bir biçimde ailelerini, yakınlarını ve dostlarını ziyaret etmeye arasında iletişime alışkınlar. Bu güzel bir adet ve dini erdemlerden biri sayılıyor. Bu nedenler ve sıla-i rahim, bazılarını insanlarla temas etmeme ve izolasyon talimatlarını uymayarak yakınlarını ve dostlarını ziyaret etmeye itebilir. Bu da, salgınının daha çok yaygınlaşmasına neden olabilir.
Sağlık, politika, kültür ve ekonomi ile ilgili batıl inançlar ise sayılamayacak kadar çoktur. Bugün herkes birbirine sağlık önerilerinde bulunuyor. Virüse karşı hiçbir etkisi olmayan hatta zararlı olabilecek halk ilaçları ve tedavileri hakkındaki birikimine başvuruyor. İstediği gibi yorumladığı dini bir delile ya da deneyime dayanarak veya sadece alışkanlık ile insanlara bunları öneriyor. Bu hurafeler hiçbir şekilde bilimin yerine geçemez. Hatta onların zararı yararından çoktur.
Bu hurafeler, insanların çıkarları ve onları korumakla ile ilgili siyasi sistemlere dahil değildir ancak toplumsal bir kültür olarak vardırlar. En büyük tehlike ise, bu tür hurafelerin siyasi sistemlere sızmasıdır. Bunun en net örneği, bizzat Dini Lideri aracılığıyla İran’da salgın ile ilgili hurafeleri yöneten, devletim tüm imkanlarını bu hurafelerin insanlar arasında yayılması için seferber eden İran rejimidir. İran modelinin, yeni tip koronavirüs salgını ile mücadelede uluslararası açıdan en kötü modellerden biri haline gelmesinin nedeni de budur. Nitekim rakamlar da bunu kanıtlamaktadır.
Son olarak; batıl inançlar bizleri koronavirüsünden koruyamaz. Ondan ancak resmi devlet kurumlarının yayınladığı doktorların ve uzmanların talimatlarına uyarak korunabiliriz.