Şerif Egemen Ahmet
Gazeteci
TT

​Korona günlerinde darbe yapmak

Dünya olarak olağanüstü günlerden geçiyoruz. Küresel bir karantina hali mevcut. Herkes eve kapanmış durumda. Tek gündem korona. Medyada, evde, telefonda sadece ve sadece koronavirüs konuşuluyor. Haliyle olağanüstü olan sürecin siyaseti de her zamankinden farklı. Bahse konu olan sadece alınan tedbirler ölçüsünde virüsle mücadele değil. Aynı zamanda politik bilek güreşinin korona üzerinden hayata geçirilmesi. Örneğin sosyal mesafenin bu denli önemsendiği hastalık günlerinde darbe yapılabileceği akla gelir miydi? Muhtemelen bu panik anında böyle bir siyasi tepki beklenemezdi. Fakat oldu.
Donald Trumpvari popülist liderlerden birine sahip olan Brezilya’da, Devlet Başkanı Jair Bolsonaro koronavirüs karşısındaki ciddiyetsizliğini pahalıya ödedi.
Yeryüzünün ciğerleri olarak bilinen Amazon Ormanları’ndaki yangından Rio de Janeiro’da her gün onlarca kişinin hayatına mal olan polis şiddetine değin pek çok konuda umursamaz tavrıyla bilinen Bolsonaro, virüse de farklı bir muamelede bulunmadı. Ekonominin kötü etkileneceği korkusuyla ülke çapında sokağa çıkma yasağı, evden çalışmaya teşvik gibi önlemler almayan aşırı sağcı lider, eleştiriler karşısında kendisini skandal ifadelerle savundu. 40 yaşın altındakilerde düşük ölüm oranına dikkat çekerek nüfusun yüzde 90’ının hastalığı grip şeklinde atlatacağını söyleyen Bolsonaro, “Bazıları ölecek. Üzgünüm hayat böyle” diyerek Brezilyalıları teskin etti. Dahası bir de “Brezilya Duramaz” sloganıyla insan hayatının ucuzluğu üzerine dayalı politikasını kampanya haline getirmeye kalkıştı.
Halka işe gitmeyi sürdürmeyi vaaz ederken kendisini kabinesinden bile izole eden Bolsonaro’ya tepki çığ gibi büyüdü. Vatandaşlar her akşam sağlık çalışanlarına destek için pencerelerinde “Bolsonaro dışarı” diye bağırırken, siyasi arenadaysa Brezilya’nın 27 eyaletinden 23’ünün valisi Başkan’ı dinlemeyip kendi tedbirlerini hayata geçirdi. “Brezilya Duramaz” kampanyasına dava açıldı. Basında eski Devlet Başkanı Dilma Rousseff’e karşı yargı darbesiyle ün yapan Adalet Bakanı Sergio Moro, neoliberal Maliye Bakanı Paulo Guedes ve Sağlık Bakanı Luiz Mandetta’nın Bolsonaro’ya karşı isyan ettiğine dair haberler çıktı. Sonunda Bolsonaro’nun düştüğü haberi Arjantin’den geldi. Latin Amerika’nın ünlü gazetecilerinden Horacio Verbitsky, asker kökenli Brezilya Kabine Şefi Walter Braga Netto’nun Bolsonaro’yu ekarte ederek “operasyonal devlet başkanı” olarak görevlendirildiğini açıkladı. El Destape Radyosu’ndaki bir programa katılan Verbitsky ayrıca, Brezilya ordusunun görev değişikliği konusunda Arjantinli muhataplarını bilgilendirdiğini aktardı.
İlginç ama Bolsonaro’nun maruz kaldığı muamele Brezilya’da kimseyi rahatsız etmemiş gibi görünüyor. İşçi Partisi’ne yönelik yargı darbesinden bu yana iyice kutuplaşmış bir topluma sahip olan ülkede, koronavirüsle mücadelede sınıfta kalan Başkan’a güven yüzde 33’lere düşmüş durumda. Ancak rahatsızlığın kaynağı Bolsonaro’nun temsil ettiği şiddetin daha fazla şiddetle engellenmesi, askeri diktatörlüğün düzen getirdiği, Amazonlar’ın imara açılması gibi siyasi argümanlardan gelmiyor. Olağanüstü küresel karantina koşullarında insanlar, gemiyi sağ salim limana yanaştıracak gerçek bir liderin etrafında birleşmek istiyor. İngiltere’de korona tedbirlerinde geciken ve hastalığın pençesine düşen Başbakan Boris Johnson’a veya ABD’de ekonomik çöküşü engellemek adına zamansız bir şekilde normal hayata geçişi savunan Başkan Trump’ın halk nezdindeki itibarının artması bunun göstergesi. Keza Avrupa’da da bugün seçim yapılsa iktidara gelmesi öngörülenler aşırı sağcı siyasi partiler. Bu partilerin kuvvetiyse savunduklarından öte, başkanlarının kendinden emin tavırlarından ileri geliyor.
Tüm veriler koronavirüs sonrası korumacılığın artacağı, içe kapanmacılığın popülerleşeceğine işaret ediyor. COVID-19 krizinin sonunda dünyanın ekonomik darboğazla yüzleşmek zorunda olduğu bir hakikat. Vatandaşların, özgürlüklerinden vazgeçmek pahasına, otoriterlik vadeden liderlere duyduğu özlemse yaşama tutunma içgüdünden başka bir şey değil.