Vail Mehdi
TT

Kara nisan ve kara ölüm

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, birkaç yıl sonra geriye dönüp baktığımızda 2020'yi küresel petrol tarihinin en kötü yılı olarak hatırlayacağımızı ifade ederek, geçtiğimiz nisan ayını ‘Kara Nisan’ olarak nitelendirdi. Buraya, 20 Nisan Pazartesi gününü de petrol fiyatlarının tarihte ilk defa sıfırın altında -37 dolara düştüğü için ‘Kara Pazartesi’ olarak hatırlayacağımızı eklemek istiyorum.
Kara dönemlere ilişkin tüm bu konuşmalar, 14’üncü yüzyılın başında Avrupa'yı vuran ve yaklaşık olarak Avrupa kıtasının üçte birini silip süpüren ‘kara vebayı (ölümü)’ hatırlatıyor. Bu kapsamdaki tahminler, 50 ila 200 milyon arasında kişinin bu salgın dolayısıyla öldüğünü gösteriyor.
Kara ölümün bugünün yaşananlarla, korona salgınıyla ve petrol fiyatlarıyla ilgisi nedir? Basitçe ifade etmek gerekirse, milyonlarca insanın hayatına mal olan bu salgınların yaşamı şekillendiren derin sosyal ve ekonomik etkileri vardır. Yaşam tarzından insan davranışlarına varıncaya kadar sosyal, kültürel ve dini hayat bütünüyle değişir. Fakat insanlık tarihinde deprem etkisi yaratan bu kadar salgın varken neden kara vebayı tercih ediyorum? Koronanın ortaya çıkışı ve bir salgına dönüşmesi ile kara veba arasında büyük bir benzerlik var.
Öncelikle veba -bazı tarihi kaynaklara göre- Asya'da ortaya çıktı ve Karadeniz'den gelen ticari gemilerle Avrupa'ya taşındı. Bu korkunç salgının ilk taşıyıcıları farelerdi ve bu fareler, Sicilya'ya ipek ve birçok Asya ürünü taşıyan gemilerde yaşıyorlardı. Bu hastalığın yayılması, bugün bildiğimiz karantina terimini ortaya çıkardı. Bu kelime, denizcilerin öncelikle 30 gün boyunca daha sonra ise 40 gün süreyle gemide tutulmalarından geliyor. Bu kelime o günden bugüne toplumlar içerisinde yer buldu. Suudi Arabistan'ın Cidde şehrinde ‘Hicru’s-sıhhi’ adı verilen bir mahalle var. Bu, salgının bir bütün olarak dünya üzerinde yarattığı derin kültürel etkinin kanıtıdır.
Bütün bunlar bana bugün yarasa ile ilişkili olduğu düşünülen koronayla birlikte yaşananları çağrıştırıyor. Bu iki olayı karşılaştırmak yönündeki isteğimin nedenini ifade ettikten sonra kara vebanın yarattığı etki, korananın ardında bırakacağı muhtemel senaryolar ve bunun petrolün geleceği üzerinde yıllarca sürmesi mümkün olan büyük etkisi üzerinde konuşmak istiyorum.
Yazımda meselenin kültürel yönünü bir kenara bırakarak daha ziyade ekonomik ve bazı sosyal yönlerine odaklanacağım.
Kara ölüm, feodalizm adı verilen bütün bir ekonomik ve politik sistemin çöküşünü hızlandırdı. İnsanların sayısı azaldı, tarım arazilerinin sayısı arttı ve bu durum sayıları az olan çiftçilerin ücretlerini yükseltti. Yıllar geçtikçe feodal beylerden veya toprak sahiplerinden artan ücretlere karşı şiddetli bir direniş oldu. Böylece onlara karşı çok sayıda isyan gerçekleşti ve sistemin on yıllar içerisinde çökmesine neden oldu. Çiftçilerin azlığı nedeniyle onlardan birçoğu tahıl yetiştiriciliği gibi geleneksel tarımdan ziyade daha az işgücü gerektiren hayvan yetiştiriciliğine geçti. Böylece Avrupa pazarlarındaki et arzı arttı. Almanya ve diğer ülkeler komşu ülkelere tereyağı, hayvansal ürünler ve süt ürünleri ihraç etmeye başladı. Avrupa toplumunun değişen kültürel normlarıyla birlikte sosyal yaşam da bundan etkilendi. Dolayısıyla Avrupa karanlık ortaçağdan çıkarak, bilim çağına ve Rönesans olarak bilinen döneme doğru seyretti.
Bu yüzden, bugün olanların muhtemel büyük etkilerini gözden kaçırmamalıyız. Koronavirüs ile birlikte çalışma yöntemleri değişmeye başladı. Birçok şirket evden çalışma gibi yöntemlere başvuracak. Birkaç gün önce Twitter'ın, ofise gitmek isteyenler haricinde tüm çalışanlarını evden çalıştırmaya yönelteceği yönündeki kararını okuduk. Pek çok toplumda hızlı bir dijital dönüşümü ve e-ticaret sistemlerine geçişi uzak görmüyorum.
Burada virüslerin herhangi bir şekilde ortadan kalkmadığını, bilakis bizimle yaşadıklarını ve bizim de onlarla yaşamaya çalıştığımızı hatırlatmak isterim. Kara ölümün ardından veba uzun yıllar boyunca varlığını sürdürdü ve 300 yıl sonra bu kez Londra'yı vurdu. Bugün hala varlığını sürdüren AIDS (yeşil şempanzelerle ilişkili bir diğer pandemi) cinsel ilişkide önemli bir değişikliğe yol açtı ve yabancılarla olan güvensiz ilişkiler hususunda korkulara sebep oldu. Korona uzun yıllar boyunca bizimle yaşayabilir ve bu süreçte başka biçimlere dönüşebilir. Onunla yaşamak zorunda kalabiliriz ve bu da dünyanın bir daha eskisi gibi olmayacağı anlamına gelir.
Peki tüm bunlar petrol için ne anlam ifade ediyor? Bundan 10 ila 20 yıl sonra evden çalışma ve daha az araba kullanımı dolayısıyla taşımacılık sektörünün önemli ölçüde etkileneceğini düşünüyorum. Ayrıca hava taşımacılığı da virüsün tedavisi bulunana kadar kısa vadede bu durumdan etkilenecektir. Sayılara ve beklenen düşüşün boyutuna dair değerlendirmelere girmeksizin şunu söyleyebilirim ki, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'nün (OPEC) ve özellikle de Körfez ülkelerinin göz ardı etmemesi gereken bir husus var. O da önümüzdeki yıllarda karşı karşıya kalacağımız gerçekliğin onlar için pek de güzel olmayacağı gerçeğidir.
1997'deki Asya krizi ve 2008'deki mali kriz gibi birçok krizden kurtulduk. Ancak Muhammed İryani’nin dediği gibi, “Finansal krizler kalp krizlerine neden olur ve sonra kalbi yeniden canlandırmak için geri döner. Ancak bu ekonomik kriz tüm vücudu vurdu.”
Kral Abdullah bin Abdülaziz’in Körfez ülkeleri başkanlarına yönelik konuşmasını anımsıyorum. Asya krizinin akabinde toplanan Körfez Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, herkese petrolden başka bir şeye yaslanmaları gerektiği konusunda uyarıda bulunmuştu. Umarım bu sözler, üzerinden geçen bunca yılın ardından toplumlarda kendine bir yer bulur.
Körfez ülkelerinin ekonomilerini güçlendirmek için alabilecekleri birçok önlem var. Tedarik zincirlerini çeşitlendirmekten, aralarındaki ticarete daha fazla önem vermekten ve ortak girişimlere kadar bir dizi yol var. Suudi Arabistan’ın 'Vizyon 2030' ve Kuveyt’in ‘Vizyon 2035’ projelerinin Körfez ekonomisini daha esnek hale getirme hususunda başarılı olmasını ümit ediyorum.
Bugünün gençlerinin bu değişikliği yapamayacakları doğrudur. Ancak bundan 10 yıl sonra bugünkünden farklı bir nesille karşılaşacağımıza eminim. Onların sadece destek ve rehberliğe ihtiyaçları var. İnanç, gözleriniz karanlıktan başka bir şey görmese bile kalbinizdeki ışığı görmektir. Ben, Körfez gençliğine içtenlikle inanan biriyim.