Hazım Sağıye
TT

​Neden Beyrut Amerikan Üniversitesi?

Beyrut Amerikan Üniversitesi’nin mali bir kriz yaşadığı haberi yayıldığında birçok Lübnanlı, umutlarının uğradığı şoktan sonra bilinçlerinin de bir şoka uğradığını hissettiler. Bunun nedeni, üniversitenin bazıları gerçek bazıları da hayali sebeplerden ötürü krizlere dayanıklıymış gibi görünmesidir.
Geçen çarşamba günü, Beyrut Amerikan Üniversitesi Başkanı Fadlo Khuri bir grup Lübnanlı gazeteciyi davet ettiği bir seminer düzenledi. Amaç, üniversitenin yaşadığı mevcut mali durumu açıklamak ve gazeteciler aracılığıyla üniversitenin “bir 153 yıl daha devam edeceği” konusunda kamuoyuna güvence vermekti. Zira üniversitenin kapanacağına dair bazıları masum bazıları kasıtlı söylentiler orada burada yayılmıştı.
Gerçek şu ki, Fadlo Khuri endişeleri giderme görevinde başarılı oldu ancak bu, Beyrut Amerikan Üniversitesi’nin geleceğiyle bağlantılı bazı daha uzak kaygıların devam ettiği gerçeğini değiştirmedi. Bu kaygılardan dördü daha çok öne çıkıyor:
Birincisi, nedenli ve nedensiz ABD düşmanlığı dalgasının yayıldığı bir zamanda sahip olduğu Amerikan üniversitesi adıdır. Seksenli yılların tekrarlanmasının muhtemel olmadığı doğru ama dönemin doğasını anlamak için kendisini hatırlamak yararlı olabilir. O dönemde silahlı ve Lübnan’dan çokuluslu güçleri çıkarmakla övünen güçlerin doğumuna, Amerikan Üniversitesi’nin maruz kaldığı saldırılar, bazı profesörlerinin (1984 yılı başında suikasta uğrayan Malcolm Kerr’i kim hatırlıyor?) öldürülmesi ya da kaçırılması eşlik etmişti.
Geçen çarşamba günü, Khuri ve gazeteciler bir araya geldiklerinde Hizbullah Genel Sekreteri de muhtemelen 2 kilometreden uzak olmayan bir yerde bir başka konuşma yapıyordu.
İkincisi, Amerikan Üniversitesi genel olarak varlıklı ailelerin çocuklarını cezbeden özel bir üniversite. Dolayısıyla ekonomik çöküşün damgasını vurduğu bir zamanda bunun ve kurbanları artan bir yoksulluğun etkilerinden azade değil. Bu da kendisini, yaygın ve daha çok yaygınlaşmaya aday popülizmin hedef tahtasına yerleştiriyor.
Üçüncüsü, üniversite bölgede maalesef artık arzu edilmeyen (özgür düşünce, bireysellik vb.) değerlerin kaynağıdır. Oysa bugün, farklı türleri ile fanatiklik ufku kaplamış bulunuyor. Aradaki uçurumu göstermek için şunu hatırlatalım: 1871 yılında üniversitenin başkanı Daniel Bliss “Collage Hall”ın açılışında yaptığı konuşmada: “Bu kolej, renk, milliyet, ırk veya din dikkate alınmaksızın tüm insan koşulları ve sınıfları içindir. Beyaz veya siyah ya da sarı, Hristiyan, Yahudi, Müslüman yahut tek tanrılı bir dine inanmayanlar olsun herkes, bu kuruma girebilir. Üç, dört ya da sekiz yıl bütün imtiyazlarından yararlanıp daha sonra yoluna devam edebilir” demişti.
Son olarak, Amerikan Üniversitesi Süveyş Kanalının yanı sıra bölgeyi erken bir dönemde  dünyaya bağlayan ikinci köprü olmuştu. Süveyş Kanalı’nın temelleri 1859’da atılmış ve 1869’da açılmıştı. Üniversite ise 1866’da (o dönemde adı Suriye Protestan Kolejiydi) kurulmuştu. Ne var ki kabuğuna çekilip içe kapanma bugün bölgenin tartışılmaz özelliklerinden biri haline geldi (Koronavirüsün bu izolasyon yönelimlerini destekleyecek olası etkilerinden bahsetmiyoruz bile).
Dolayısıyla üniversite daha önce bugün olduğu kadar çevresine yabancı ve çevresi de kendisine yabancı olmamıştı diyebiliriz. Hatta belki daha da ileri giderek Amerikan Üniversitesinin mevcut krizinin yukarıda belirttiğimiz daha derin sorunun katı bir şekilde ifade bulmuş halinden ibaret olduğunu söyleyebiliriz. Bu yeşil ada, fırtınalı ve daha da fırtınalı olacak bir Lübnan ve Arap ortamında ne kadar ayakta kalabilir?
Meslektaşımız Yusuf Bizzi üniversitenin karşı karşıya olduğu meydan okumayı şu şekilde ifade etti: “Üniversiteden vermesi istenen taviz, neredeyse kimliğinden vazgeçmesi, mesela, çok uluslu öğrencilerden bir pota oluşturma yeteneğini kaybetmesi, bireysel ve kamusal özgürlükleri teşvik eden bir ortam olarak cazibesini yitirmesi, sanki özel bir kulüpmüş gibi kendisini şehirden izole etmesidir.”
Oysa bunun aksine üniversite, özellikle yenilenen öğrenci canlılığı, amfilerine egemen olan hatta duvarlarının ötesine geçen tartışma çevrelerinin yeniden canlanması ile Lübnan ve bölgedeki durum ile etkileşime girme eğiliminde. Ekim 2019’da patlak veren devrim ile bu daha da açığa çıktı. Genel ruh halini ve farklı bir politik söylemi formüle etme, daha iyi bir Lübnan yahut Levant bölgesi projesine dair söz konusu beklentiyi öne çıkarmakta, Lübnan’ın iki prestijli üniversitesi Beyrut Amerikan ve Saint Joseph’in varlıklarının etkinliği kesinleşti.           
Bazıları şunu sorabilir: Amerikan Üniversitesinin geleceği neden bu kadar önemli? Cevap basit: Çünkü bölgeye bir dizi yeni değer getirdi. Dünyanın dört bir yanına özellikle de Arap topraklarına dağılan bir eğitimliler takımı üretmeye çalıştı. Ancak her şeyden öte ve önemlisi, Beyrut’un kozmopolit bir şehir haline gelmesinde, bilhassa Ras Beyrut mahallesinin Ortadoğu’ya yakınlık sistemi dışında teşkil edilen ilk mahalle olmasında en büyük katkı sahibiydi. Üniversitenin kurulmuş olduğu bu mahallenin binalarında Hintler, İngilizler, Bahreynliler, Filistinliler, Sudanlılar, ABD’liler ve Iraklılar, Beyrutlular ve kırsal bölgelerden gelen ve bir yük değil birey olarak görülen Lübnanlılar ile yan yana yaşadılar.
Lübnan toparlandığında nasıl ki üniversite de toparlanacak ise üniversite toparlandığında da Lübnan toparlanacaktır. Üniversite için duyulan kaygıyı meşru hatta zorunlu kılan da budur. Bu ilaç, Lübnan’ın hatta belki de bir bütün olarak bölgenin ilacıdır.