Mustafa Fahs
TT

Tahran-Pyongyang ve potansiyel model

Tüm tarafları tatmin edecek bir çözüme varmak için Washington ile Tahran arasında yapıla doğrudan veya dolaylı müzakereler bir yana, İran'ın yönetici seçkinleri, 14 Nisan gecesi sonrasının eskisi gibi olmayacağının farkındalar. Tel Aviv'e doğrudan yanıt verme kararı, İran liderliği tarafından alındı. Bu liderlik yanıtının gelecekteki yansımalarını, iki taraf arasındaki karşılıklı yanıtları sınırlandırma, denetim altında tutma ve kontrol altına alma çabalarının, ilgililerin krizi aştığı ve eski kurallarına döndürdükleri anlamına gelmediğini çok iyi biliyor. Tahran'ın kasten ve önceden tasarlayarak kuralı bozması, Tel Aviv ile müttefik büyük güçler tarafından sanki sadece bir çatışmaymış gibi ele alınamaz, aksine bu, stratejik kuralların onların çıkarlarını tehdit edecek biçimde çiğnenmesidir.

14 Nisan'dan sonra İran'da devam eden iç tartışmalarda, İran liderliği kendisi ile ilişkilerde uluslararası bir sertleşme öngörüyor ve büyük güçlerin kendisini cezalandırma kararı alma olasılığını da göz ardı etmiyor. Bu ceza, Beyaz Saray'ın yeni sakininin kimliği ne olursa olsun, ABD seçimleri öncesi ve sonrası olmak üzere iki aşamalı olarak uygulanacak. Ayrıca bu (yani ceza), Tahran'ın izole edilmesi ve ona daha fazla ekonomik yaptırım uygulanması da dahil olmak üzere çeşitli şekillerde olabilir. Buna ek olarak, İran'ın nükleer dosyasının tamamen açılması ihtimalinin güçlü olmasının yanı sıra, büyük güçlerden bazılarının Tel Aviv ile birlikte askeri seçeneğe yöneleceği yönünde şu ana kadar zayıf olan bir kanaat de oluşmuş durumda.

Bölgesel etki alanları ile İsrail ve ABD ile dolaylı angajman eksenlerini kapsayan dış İran gerçekliğinde Tahran, geçen 7 Ekim'den sonra tüm kollarına getirdiği  kuralların katı bir şekilde uygulanmasıyla ilgilenmiyor gibi görünüyor. Ama aynı zamanda tüm çatışma eksenlerinde bu kuralları kaldırmak da istemiyor. Zira gerilimi doğrudan tırmandırması engellenen Tel Aviv’in bunu dolayalı olarak telafi edeceğine ihtimal veriyor ve bu nedenle yeni bir bölgesel çatışmanın sorumluluğunu üstlenmek istemiyor. Nitekim Tel Aviv, Washington'un bölgesel olarak kendisine dayattığı kurallardan büyük ihtimalle yavaş yavaş kurtulmaya başladı ve Tahran'ın kolları ile arasındaki çatışmaların genişlemesi kesin bir gerçeklik haline geldi.

Bu değişiklikler karşısında Kuzey Kore, Tahran’da gelecekteki büyük zorluklar ile yüzleşme hazırlıkları açısından mevcut en önemli ve olası model haline geldi. Tahran, görünürde ziyaret başlığı ekonomik olan, ancak iki rejimin doğası ve özellikle de Pyongyang’ın İran'ın balistik ve nükleer projeleriyle ilişkisine dair şüpheler göz önüne alındığında, başka, daha önemli, gizli bir başlığı olabilecek üst düzey bir Kuzey Kore heyetini alenen kabul etmekte gecikmedi. Ziyaretin zamanlamasında şüphe uyandıran husus, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın Tahran'ın nükleer bomba üretmesine aylar değil haftalar kaldığını duyurmasından sonra gerçekleşmesi. Bu, Pyongyang'ın Tahran'ın balistik füzelerini nükleer savaş başlıkları ile donatmasına yardım etme olasılığını gündeme getiriyor.

Batı'nın İran'ı cezalandırma ve izole etme yönündeki tehditlerinin artması ile birlikte Kuzey Kore modeli, İran rejiminin doğasına en yakın seçenek haline gelecek. Kaldı ki mevcut Dini Lider 1989'da Pyongyang'ı ziyaret etmiş ve Pyongyang rejiminin sağlamlığını ve Kore halkının ne kadar örgütlü olduğunu kendi gözleriyle görmüştü. Bu da İran rejiminin, ülkenin sahip olduğu petrol zenginliği, coğrafi konum ve jeo-stratejik bağlantıları nedeniyle uygulanması zor olmasına rağmen, büyük güçlerin kendisine empoze etmeye çalıştığı bir izolasyon aşamasına dahili, bölgesel ve harici olarak hazırlandığı anlamına geliyor. Ancak, nükleer test veya nükleer bombayı üretecek kadar yüksek düzeyde uranyumu zenginleştirdiğini duyurması başta olmak üzere atılacak stratejik adımların ardından rejimin yavaş yavaş kendisini izole etmesi de pek uzak bir ihtimal değil. Nükleer caydırıcılık kurallarını çiğneyen ve nükleer silahlara sahip İsrail içinde dikkatle belirlenmiş ve hayati öneme sahip olmayan hedefleri bombalayan İran, bu sefer nükleer savaş başlıklarına güvenerek bunu tekrar yapmakla tehdit edebilir.

Kuzey Kore seçeneği İran rejimi için sadece askeri değil, kendini izole etme veya gönüllü izolasyona geçiş aşamasında gerekli olabilecek bir seçenek. Ekonomik veya askeri olarak cezalandırılırsa, bunu iç baskı için  bahane olarak kullanabilir. Kendi kararı ya da bir dış etkenin sonucu olacak izolasyon, kendisine ve İran'a yönelik büyük komplo, Batı'nın kendisine boyun eğdirme girişimi bahanesi, yönetim devir teslimi öncesinde kurumlarını yeniden yapılandırması için de bir fırsat. Ancak daha zor olan soru şu: İran halkı Kore modelini uygulamaya hazır mı?