Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Bitmeyen bir düşmanlığın başlangıç öyküsü: Hz. Âdem ve İblis

İnsanlık tarihinin en eski hikâyesi…
İnsanlığın hiç bitmeyecek hikâyesi…
Başlangıçta Hz. Âdem ve İblis başrolde…
Sonra Hz. İnsan, İblis ve avenesi…
Kıssa nüzul sırasına göre, Sad, A’raf, Taha, İsra, Hicr, Kehf ve Bakara surelerinde yedi kez tekrarlanır. Her tekrarlanışında ayetin bulun­duğu yerdeki diğer ayetlerle olan özel ilişkisini dikkate almak gerekiyor. Bu tekrarlarda bazen aynı bilgiler verilirken çoğunlukla meselenin farklı yönlerine dikkat çekilir. Kıssa en geniş haliyle A’raf ve Bakara surelerinde aktarılır. Diğer surelerde ise insanın İblis ile düşmanlığının gündeme getirilmesi sadedinde telmih şeklinde zikredilir.
Konumuz olan Kehf suresinde tek bir ayet ile kıssaya telmihte bulunulur: “Hani bir zaman meleklere, “Tüm insanlığın temsilcisi olarak karşınızda duran Âdem’e secde edin, yani onun size üstünlüğünü kabul ederek, önünde saygıyla eğilin!”demiştik; bunun üzerine İblîs hariç, hepsi Âdem’e secde etmişlerdi.Meleklerin arasında yaşamakta olan o İblis, aslen cinlerdendi veÂdem’e secde etmemekle Rabb’inin emrine karşı geldi. Şimdi siz ey insanlar, Benim gönderdiğim Kitabı ve Peygamberleri bırakıp da, İblîs’i ve yandaşlarını mı kendinize dost edineceksiniz; hem de onlar, sizin ezelî düşmanlarınız olduğu hâlde! Allah’ı bırakıp, Şeytanı dost edinmek; zâlimler için ne de kötü bir değiş tokuş!”[1]
Surede sadece bir ayet ile de olsa ayetlerin akışı içerisinde bu kıssaya yer verilmesinin hikmetini Muhammed Esed şu şekilde ifade eder:
“Allah'ın meleklere “Âdem'e secde edin!” buyruğuyla hitap ettiği bu çok tekrarlanan temsile ilişkin kısa atıf, yukarıdaki anlam örgüsü içinde, insanın fıtrî kavramsal düşünme yeteneğine ve buna bağlı olarak doğruyla eğri arasında seçim yapma gücüne ve yükümlülüğüne dikkat çekmek içindir. İnsanın ahlakî planda bilerek yanlış bir yol tutması -ki önceki pasajlar bundan söz etmektedir- hemen her zaman onun dünya hayatının cazibesine kendini fazla kaptırmasından ileri geldiğine göre, burada Şeytan'ın (yahut İblis'in), insanı ahlakî endişelerden koparmak ve böylece onun manevî/ruhanî yıkımını hazırlamak için insanda kötüye kullandığı tarafın işte bu kendini kaptırma zaafı olduğuna dikkat çekilmektedir.”[2]
Mevdudi ise, surede bu kıssaya yer verilmesinin gerekçesini şu şekilde ifade eder; Adem ve İblis kıssasına, sapık insanları yaptıkları hata konusunda uyarmak amacıyla değinilmiştir. İnsanlara kendilerinin iyiliğini isteyen peygamberleri bir tarafa bırakıp da, Adem'e secde etmeyi reddettiğinden beri insanların ezeli düşmanı olan İblis'in tuzaklarına kapılmalarının büyük bir hata olduğu hatırlatılır.[3]
Surede daha önce değinilen “Ashab-ı Kehf ve İki Adam” kıssalarında zalimce davrananların aslında İblis’in izinden gittikleri hatırlatması yapılır. Ve muhataplara; bakın tarihin hangi döneminde olursa olsun zalimlerin Allah katında hiçbir değerlerinin olmadığı, aksine zalimce davrananların şiddetli bir şekilde cezalandırılacaklarına vurgu yapılır. Dakyanus ve avenesi iman eden genç yiğitleri mağaraya hapsederek zulüm işledi. Kendisine iki bahçe verdiğimiz halde Rabbine şükretmesi gerekirken şirk koşup, kendine verilenler neticesinde büyüklük taslayan adam da zalimce davrandı. Aslında bunlar bu davranışlarıyla sadece ve sadece Rabbinin secde emrine karşı gelerek büyüklük taslayıp zalimlerden olan İblis’in yaptığını tekrarlamışlardır.
Özel anlamda Kehf 32'de Yüce Allah'ın örnek verdiği iki arkadaştan biri gururundan dolayı arkadaşından mal ve çocuk bakı­mından üstün olduğunu söylemiş, kıyametin kopacağını inkâr etmiş ve Allah'a karşı nankörlükte bulunmuştu. Bir türlü gururunu kırıp Allah'ın, sahip olduğu rızıkların kaynağında olduğunu kabullenemedi, yani şeytan gibi secdeye gidemedi. Gururunu secdeye götürebilseydi şeytanî vasfın­dan kurtulacaktı. İşte Yüce Allah onun bu durumunu 13. ayette anlattı ve ardından şeytan gibi davrandığına da 50. ayette vurgu yaptı. Böylece şeytana en yakın, hatta şeytanlaşmış insanın gururlu insan olduğuna işa­ret etmiş oldu.[4]
Bu ayette telmih yoluyla anlatılan kıssa netice itibarıyla bize şunu anlatır: Allah’ı bırakıp İblisi ve soyunu veli edinmek insanı zulme ve zalimliğe götürür. Allah’ı bırakıp İblisi ve soyunu veli edinme işini geçekleştiren insanın kendisidir. Bu eylemi insanlar gerçekleştirdiği için eylemlerinden sorumlu olacaklardır. Bu durum onlar için kötü bir akıbetin oluşmasına neden olacaktır. Zira Allah’ı bırakıp veli ve akıl hocası edindikleri İblis ve yandaşlarının; “Ne göklerin ve yerin yaratılışına tanıklıkları vardır ne de kendilerinin yaratılışına; ayrıca, insanları doğru yoldan saptıranları Allah hiçbir şekilde yardımcı edinmiş de değildir!”[5] 
Öyleyse, nasıl olur da insan kendisi gibi yaratılmış varlıkların hükmüne boyun eğer, onları ilâh edinir? Böyle yaptığı takdirde, Hesap Günü onu Allah’ın azabından kim kurtarabilir?
[1] Kehf 18:50.
[2] Muhammed Esed, Kur’an Mesajı, II:595-596
[3] Mevdudi, Tefhimu’l Kur’an, III:160.
[4] Bayraktar Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, 11:511.
[5] Bkz. Kehf 18:51.