Emel Abdulaziz Hezzani
Suudi yazar
TT

Sınır tanımayan Suudi Arabistanlı bilim adamları

Bu son değil, Kovid-19 virüsü ile savaşımız devam ediyor. Hastalığın semptomlarını hafifletecek aşı veya ilaç üretilmesi umudu (araştırma merkezleri en iyimser tahminle bir yıl içinde gerçekleşeceğini umuyor) gerçekleşmedikçe bilinmeyen bir zamana kadar da sürecek.
Bununla birlikte, iyimser olmalıyız çünkü pandemi ile mücadelede en zor devreyi atlattık. En zor çünkü bilinmeyen ve birçok savunma hattını yaran bir varlığın saldırısı altındaydık. Fakat korku ve endişe sayesinde bilimsel araştırma çarkı eşi görülmeyecek bir hızla harekete geçti. Öyle ki, aya ilk insanı gönderme yarışında olduğu gibi – elbette sonuçlarının önemi açısından aralarındaki fark göz önünde tutularak- her ülkede telaşlı bir aşı yarışı başladı. Bu ileri aşamaya ulaştığımız için pandeminin ortaya çıkışının erken dönemlerinden dünyayı sarmasına ve bugüne kadar olanları inceleyebiliriz. Bu incelemelerden en önemlisi, bu hızlı saldırı ile başa çıkmada insan olarak doktor ve araştırmacıların rolü ve değeri ile birlikte Arapların ve özellikle de Körfez ülkelerinin sahip oldukları sağlık kadroları ve araştırmacı bilim adamlarıdır. Bu insani servetin geçmişte de önemli roller oynadığına şüphe yok ancak mevcut koşullar onu daha çok öne çıkardı. On yıllardan bu yana tıp fakülteleri ve araştırma merkezlerine yönelik politikalarımızın ne gibi önemli sonuçlar doğurduğunu gösterdi. Bu dönemde, genel olarak Arap bölgesindeki zayıf kalkınmaya ve özelde Körfez ülkelerinde buna yapılan dev harcamalara – ki bu sonuçlar konusunda daha şanslı olmalarını sağladı-  karşın Arap doktorların özellikle de farklı Arap uyruklardan göçmen doktorların gelişmiş ülkelerdeki sağlık sisteminde önemli konumlarda görev yaptıklarını gördük. Bu, kendi ülkelerinde olmayıp orada bulunan fırsatlar göz önüne alındığında beklendik bir durum. Orada buldukları destekleyici ortam sayesinde başarılı olmaları garip değil.
Ne var ki ben burada daha ziyade gerek ülke içinde faaliyet gösteren gerekse de diğer ülkeler ile yapılan ortak tıbbi çalışmalarda yer alan Suudi Arabistanlı doktorlara odaklanmak istiyorum. Bununla ilgili birkaç örnek vereceğim ama başarılı Suudi Arabistanlı doktor ve bilim adamlarının kesinlikle verdiğim örneklerle sınırlı olmadığını ve bunların sadece yıl başından bu yana medyada çokça görülen örnek ve modeller olduğunu da hatırlatmak isterim. İlk örneğimiz, uzun yıllar bu alanda uzman biri olarak virüsün yaşam döngüsünün mekanizmasını açıklaması, izah etmesi ve bu konuda bilgi vermesi, tahminlerini dile getirmesi için bu dönemde sık sık televizyon kanalları tarafından konuk edilen Dr. Abdullah el-Hakil. Televizyon kanalları çok sayıda uzmanı konuk etseler de ben herkesten çok ülkemizde ve bazı ülkelerde olup bitenleri sanki geleceği okuyormuş gibi doğru bir şekilde tahmin eden, her aşamada virüsle en iyi nasıl başa çıkılacağını dikkatle açıklayan Dr. Abdullah’ı takip ettim.
Dr. Abdullah bu konuda açık ve netti. Paniğin zirveye ulaştığı bir zamanda ortaya çıkarak önlemler dahilinde yaşamamız gerektiğini söyledi. Virüsün yayılma yöntemleri ve ciddiyeti hakkındaki bilgimiz arttıkça kapatmanın çözüm olmadığını anladık. Fakat ilk defa bir doktorun ekonomik durum ya da karantinadan sıkılan insanların isteği nedeniyle zorunluluktan değil, bilimsel nedenlerle ve gerçeklere dayanarak ekonomiyi açmayı talep ettiğini duydum. Yıllardır bu alanda çalıştığı ve uzman olduğu için Dr. Abdullah’ın öngördüğü her şey gerçekleşti. Virüs için bir yol haritası belirleyen Dr. El-Hakil, Allah’ın ona bağışladığı seçkin bilimsel yetenek sayesinde kuşkusuz işinin ehli bir bilim adamıdır. İkinci örneğimiz, yoğun bakım danışmanı Dr. Velid el-Hezzani. Kendisi Kanada’nın McMaster Üniversitesi’nde öğretim üyesi profesör, Avrupa ve ABD yoğun bakım derneklerinin kurduğu ve 12 ülkeden 36 bilim adamından oluşan Kovid-19 ile enfekte kritik hastaların yönetimi için klinik önerileri sunan uluslararası grubun başkanı. Dr. Hezzani ve ekibi enfekte olmuş kanser hastalarına önemli önerilerde bulundular ve bunları tanınmış bilimsel yayınlarda yayınladılar.
Üçüncü ve son örneğimiz (ki elbette son değil) mezun olduğu Oxford Üniversitesi’nin aşı üretim ekibinde yer alan enfeksiyon hastalıkları araştırmacısı Nayef el-Harbi. Kendisi develerden insanlara geçen ve beş yıl önce Suudi Arabistan ile Ortadoğu ülkelerine zorlu bir dönem yaşatan Orta Doğu solunum sendromu (MERS-Cov) virüsü aşısında umut verici başarılara ulaştı. Dr. Harbi, Riyad’taki Kral Abdullah Sağlık Araştırmaları Merkezi’nin Oxford işbirliği ile yürüttüğü çalışmalarda 20 bilim adamından oluşan bir ekibe başkanlık ediyor. Aşının klinik çalışmaları ise geçen yıl ocak ayında başladı. Bu, seçkin Suudi gençlerinin liderliğindeki önemli bir ulusal proje.
Bu tür yıldızlar bir hiçten doğmadılar ve tesadüfen ortaya çıkmadılar. Aksine tüm Suudi Arabistan üniversitelerinde tıp fakültelerini, ayrıca ileri araştırma merkezleri aracılığıyla fen fakültelerinde mikrobiyoloji konusundaki uzman araştırmacıları desteklemeye yönelik hükümet iradesinin sonucudur. Bu ilgi, araştırma konusunda ciddi bir atılım gerçekleştirdi. Sadece 2016 yılında yaklaşık 19 bin bilimsel yayın yapıldı. Bunlar sayılardan ibaret değildi. Gerçek bir bilimsel değere sahipti. Küresel ölçümlere göre, bu araştırmaların Çin'den sonra Asya'da en yüksek alıntı yapılan araştırmalar endeksine sahip olması bunun kanıtıdır. On yıllardır tıp ve bilime yapılan yatırım, bugün hastalık ve salgınlara karşı bir tampon olmasının yanı sıra başarısını, dünyaya karşı övünebileceğimiz, arkada değil ön saflarda yer alan parlak bilimsel yeteneklere sahip olduğumuzu da kanıtladı