Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

Globalizasyondan slowbalizasyona geçiş mümkün mü?

Küreselleşme kavramı, bugün dünyadaki ekonomik, sosyal ve siyasal düzeni ifade etmek için kullanılmaktadır. Tarihin değişik dönemlerinde sınırlar ötesi tarzda insan, mal ve hizmet hareketliliği sürekli olarak hep gerçekleşmiştir. Ancak bugün yaşadığımız küreselleşme olgusu, tarihin hiçbir döneminde bugünkü baş döndürücü hız ve yoğunlukta gerçekleşmemiştir.
Bugün insanlar dünyanın bir ucundan diğer ucuna çok kısa sürede ulaşmakta, internet sayesinde herkes birbiriyle ilişki içinde olmakta ve serbest ticaret çok kolaylıkla bütün insanlar arasında gerçekleşebilmektedir. Dünya ve insanlar, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar birbirine bağlanmış ve bağımlı hale gelmiş durumdadırlar. Küreselleşme kavramı,  sadece ekonomik ve ticari faaliyetlerin küreselleşmesiyle sınırlı değildir. İnsana dair her şeyin küreselleşmesi olgusuyla karşı karşıyayız.
Korona salgınından sonra en çok tartışılan konuların başında küreselleşme gelmektedir. Korona pandemisinin küreselleşmenin sonunu getirip getirmediğine dair bir tartışma, bütün dünyada hararetli bir şekilde yapılmaktadır. Küreselleşme karşıtları, koronavirüsün küreselleşmeyi gömdüğünü görüp ateşli bir şekilde küreselleşmenin bittiğini ve kötü bir hatıra olarak geçmişte bırakılması gerektiğini iddia etmektedirler.
Küreselleşmenin bittiğini iddia etmek için elimizde ciddi hiçbir veri henüz bulunmamaktadır. Korona pandemisinin küreselleşmeye yönelik eleştirileri tetiklediğini, ancak küreselleşme olgusunun sonunu getirmediğini söyleyebiliriz.
koronavirüs, Çin’in Wuhan şehrinden dünyaya yayıldı.  Küreselleşmenin nimetlerinden en çok yararlanan ülke Çin’dir. Yıllardır Çin, küreselleşme sayesinde çok yüksek yüzdelerde büyümeye devam etmektedir. Küreselleşmenin gerilemesinden ve bitmesinden en çok etkilenecek olan Çin’dir. Komünist Partisi diktatörlüğüyle idare edilen Çin, ilginç bir şekilde küresel kapitalizmin bitmesini hiç istememektedir.
Koronavirüs, Çin’in yeme-içme alışkanlıkları ile ekonomisinin bütün dünyayı etkileyebileceğini ve sarsabileceğini göstermiştir.  Dünyanın  sağlık ve ekonomik açılardan Çin’e bağımlı hale gelmesi,  küreselleşme sürecinin   neden olduğu  hiç beklenilmeyen en büyük  problemlerin başında gelmektedir. Bu bağlamda Hindistan, Çin’e bağımlılığın azaltılmasında yeni bir alternatif olma potansiyeli taşımaktadır.
Kovid-19 sonrası dönemde Çin ve Amerika arasında  iki kutupluluk şeklinde  büyük bir soğuk savaş yaşanacaktır. Yeni soğuk savaşta, Çin’in Ortadoğu ve Afrika’da daha çok etkili olmaya çalışacağını söyleyebiliriz.
Küreselleşme,  büyük imkanlar sağladığı gibi, büyük risklerin olduğu bir dünya yaratmıştır. Dünya bankacılık ve finans sistemi birbirine bağımlıdır. Ekonomik alandaki herhangi bir dalgalanma, bütün ülkelerin finans sektörlerini etkileyebilmektedir.
Koronavirüs bütün dünyada küresel bir sağlık krizine neden olduğu gibi, bir virüs de dünyanın siber güvenliğini tamamen tehlikeye düşürebilir.
Korona günlerinde internet sayesinde eğitim ve ekonomi başta olmak üzere birçok alanda işler kesilmedi,  devam etti. Bütün eleştirilere rağmen küreselleşme, korona sürecinde bitmedi,  kalıcı olduğunu gösterdi.
Korona süreci, küreselleşmenin bitmediğini, aslında vazgeçilmezliğini ortaya koymuştur. Vazgeçilmez ve geri döndürülmez bir süreç olan globalleşmenin, riskler, problemler ve krizlerle dolu bir dünya oluşturduğunu korona sayesinde fark etmiş bulunuyoruz. 
Risklere ve krizlere karşı ülkelerin, ihtiyaçlarını yerel düzeyde karşılamak için yeni alternatif yollar geliştirme şeklinde arayışlara girebileceğini söyleyebiliriz Tıp ve gıda gibi stratejik alanlarda ülkeler daha çok kendi öz kaynaklarına dayanmaya çalışacaklardır.
Kovid-19 Sonrası dönemde özel sektöre karşı kamu sektörünün güçlenmesi şeklinde bir durum oluşabilir. Küreselleşmenin riskler dünyasına karşı, milliyetçiliğin, populismin ve içe kapanmacılığın gibi tepkilerin destek bulması ve yaygınlaşması karşılaşılabilecek diğer olumsuz durumlardır.
Kendi kendine yeterli olma ve yerlilik gibi kitlelere cazip gelen popülist kavramların ve sloganların küreselleşmeye alternatif olmaya yetmediklerini söyleyebiliriz. Yerlilik ve kendi kendine yeterli olmak adı altında yapılan propagandalara rağmen hükümetler, toplumları hayat pahalılığından, işsizlikten, fakirlikten fanatizmden koruyamamaktadırlar.
Küreselleşmeye alternatif olarak ileri sürülen korumacılığın ve içe kapanmacılığın, yoksulluk, işsizlik ve keyfi yönetimler üretmesine karşı nelerin yapılacağı konusunda ortada hiçbir şey bulunmamaktadır.
Koronavirüs, ekonomi ve ticarette tamamen otomasyona geçilmesi şeklinde yeni bir etkide bulunabilir. Ticari şirketler, fabrikalarını ve işyerlerini dış ülkelerde kurma konusunda eskisine göre daha isteksiz olacaklardır. Yeni dönemde Çin mallarına bağımlı olmak yerine herkesin kaynakların ve tedarikçilerin çeşitlendirilmesi arayışında olacağını öngörebiliriz.
Korona sonrası dönemde hizmet sektörünün eski cazibesini yitirmesi büyük ihtimaldir. İnsanların eskisi gibi ülkeler arasında seyahat etmeyeceğini, gençlerin eğitim için diğer ülkelere çok gitmeyeceğini söyleyebiliriz. Eğitim, turizm ve ulaşım sektörlerinde büyük bir yavaşlama söz konusu olabilir.
İnsanlar, AVM, eğlence yerleri ve dış hizmet mekanları yerine daha fazla kendi evlerinde vakit geçirme yönelimi içinde olabilirler. Hayatın birçok alanında çok ciddi bir yavaşlamanın olabileceğini söylemek mümkündür.
Koronavirüs,  küreselleşmenin felsefesine ve doğasına yönelik çok güçlü ve reel bir itirazın ortaya çıkmasına neden olmamıştır. İnsanlar, malların, fikirlerin ve hizmetlerin dünyayı dolaşmasını hala istemektedirler.  Koronavirüs, küreselleşmenin baş döndürücü hızının yavaşlatılması şeklinde yeni bir tartışmanın yapılmasına neden olmuştur.
Bu bağlamda ortaya konulan slowbalizasyon, yavaşlatılmış globalleşme anlamına gelmektedir. Küreselleşmenin yavaşlatılmış versiyonuna ihtiyaç duyulduğu şeklinde yeni bir tartışma yapılmaktadır.
Bugün küreselleşmenin sahibi yoktur. Trump yönetimi, küreselleşmeye çoktan elveda demiştir. Çin, küreselleşme sürecinde Amerika’dan boşalan yere liderlik yapacak yeterlilikte ve kapasitede değildir. Almanya ve İngiltere, Avrupa’yı küreselleşme sürecinin lideri haline getirmekten çok uzaktırlar.
Koronavirüsün ortaya çıkardığı risklerin ve krizlerin aşılmasını sağlayacak küresel bir işbirliği ve dayanışma ortada gözükmemektedir. Küreselleşmenin yavaşlatılması için riskleri ve krizleri düzenleyecek ve kontrol edecek mekanizmalara ihtiyaç vardır. 
Yavaşlatılmış küreselleşme kavramı, henüz bir gerçeklik olmaktan ziyade bir temenniden ibarettir. Şu anda başıboş bir küreselleşme (straybalization) içinde dünya yuvarlanıp gitmektedir. Koronavirüs, küreselleşmenin sonunu getirmemesine rağmen, küreselleşmeyi değişime zorlamaktadır.