Mustafa Fahs
TT

Lübnan: Kaos testi

Başarılı Mısırlı yönetmen Yusuf Şahin, 25 Ocak 2011’de Mısır’da yaşananları öngören son filmine “O Kaos mu?” adını vermişti. Ne var ki, halihazırda Lübnan’ın geçtiği kaos testi Yusuf Şahin’in filmindeki kaostan farklı. Filmin bu versiyonunda yönetmen, 17 Ekim 2019 sonrası döneme gözlerini çevirmiş bulunuyor. Yapımcı, önümüzdeki günlerde Lübnan sahnesinde oynatılacak bu kaos filmi için belirlemiş olduğu şartlar altında filmi çekiyor. Lübnan sahnesinde muhalefeti ve iktidarı ile yönetim, 30 yıldır sömürdüğü ve hem kahraman hem de fedakâr rollerini oynamayı başardığı sahneyi geri almak için eski rollerini oynamaya hazırlanıyor.
Önümüzdeki günlerde sahnelenecek kaos oyununun amacı, izin almadan sahneye çıkan kahramanı yenmek ve onu yeniden itaat altına almaktır. Böylece, yönetmeni, yapımcısı, finansörü, yayın hakkı sahibi ile bu oyunu hazırlayanlar, tek kahramanlarına itibarını iade edebilirler, kendisini diğer oyuncu arkadaşlarına dayatabilirler, alternatifi olmaya çalışanları bir kenara itebilirler. Lübnan’daki mevcut yönetimin, Lübnanlıların zorlu sorularını yanıtlayamayacağını anlamasının ardından kaos seçeneğine yönelmiş olduğu aşikâr. Bu sorular, Lübnan’daki siyasi sınıfa güvenini kaybeden, zor koşullarını kabul edene kadar bütün pencere ve kapılarını onun yüzüne kapatan, bu şartları yerine getiremeyecekse kendisinden kenara çekilip mezhepçi gruplar ve dar hesapları yerine, adil ve birleştirici bir ülke düşüncesini benimseyen yeni bir nesle yer açmasını isteyen dışarıda yankılanmaktadır.
Söz konusu gruplar, başkent Beyrut’un sokaklarında, korku yayma ve tehdit rollerine geri döndüler. Şehrin merkezi bu kaosa tanık olurken güvenlik güçleri şüpheli bir biçimde ortalıkta görünmüyordu.  Güvenlik güçlerinin ortalıkta görünmemesi kasıtlı bir davranış gibi görünüyor.  Böylece halk, devlet yok olduğu anda rejimin devreye sokacağı korkutma senaryosunda kullanacağı kaosu deneyimlemiş olacak. Mevcut rejim bu şekilde insanlara o an geldiğinde sadece iki seçenekleri olacağını göstermek istiyor: Boyun eğmek ya da kaos.
Protesto gösterilerinin ivmesini az da olsa kaybetmesinden faydalanan rejim, bazı noktalarda sokaklara el koymayı, siyasi ve mezhepçi ajandasına göre yönlendirmeyi hatta sokağın slogan ve taleplerine kendi önceliklerini dayatmayı başardı. Rejim bu sayede, politikaya yer bırakmamaya ve yaşam koşullarına ilişkin talepleri kısıtlamaya çalışıyor. Devrimin manevi ve popüler ağırlığını oluşturdukları için Beyrut ve Trablusşam’daki şiddet ve yıkım görüntülerinden yararlanmak istiyor. Yönetim (iktidar ve muhalefet) bölgeselci, mezhepçi ve her dini grubun kendi güvenliğini sağlaması (milis güçleri aracılığıyla) söylemlerine geri dönüyor. Gücü azalan ve varlığı zayıflamış olan bazı güçlerin, mevzilerini ve etkilerini geri kazanma çabasında oldukları görülüyor. Güçlü ve hâkim güçler ise, kontrol ettikleri kitleleri daha fazla kuşatmaya ve onları devrimin etkisinden uzak tutmaya çalışıyorlar. Çünkü zorlu yaşam koşulları mezhepçilik ve bölgeselcilik surları ile korumaya alınmış bu grupları bile etkilemeye başladı.
Pratik olarak, başkentin merkezindeki 17 Ekim sahnesinin yakılmasından elde edilen politik kazanımlar geçicidir. Bu, aynı zamanda yönetimin özellikle de iktidar partisinin seçeneklerinin daraldığını ve bu nedenle kaosa başvurmaya karar verdiğini de ortaya koyuyor. İktidar partisine göre kaos, korkutma ve yıldırma aracılığıyla içerideki baskıyı azaltacaktır. Çıkarılacak yangınlar, devrimin doğasını ve geleceğini olumsuz bir şekilde etkileyerek dışarıyı güvenlik istikrarı ile ekonomik istikrar arasında bir tercih yapmaya zorlayacaktır. Bununla ilgili olarak aktivist ve medyacı Zeina Ziadeh şu yorumu yapıyor: “Yakıp yıkma sahneleri ve etkileri hakkındaki tartışma, sağlıklı bir tartışmadır. Bu tür davranışlar genellikle bütün hareketlerde veya gösterilerde yaşanabilir ama burada sorulması gereken soru şu: Bu öfke kime karşı? Bir arabayı parçaladığınızda öfkeniz belirsiz bir kişiye yöneliktir. Temsilciler Meclisi veya Başbakanlık Sarayını hedef alan öfke ise haklı bir öfkedir çünkü bir hedefi vardır. Bu nedenle, Beyrut ve çevresinde yaşananlar soru işaretleri yaratıyor. Size benzemeyen bir şeye dönüşen coğrafi bir mekân ile bir sorununuz olabilir. Fakat bir değişim hareketi içindeyseniz amacınız size benzemeyen mekanları ve şeyleri parçalamak mı yoksa size benzeyen mekanlar ile benzemeyen ve ait olmadığınız mekanlar olduğu ayrımını dayatan rejimi devirmek mi olmalıdır.”
Önümüzdeki kaos testinin ve hem devlet hem de halk olarak Lübnan’ın geleceğine dair taşıdığı tehlikenin gölgesinde 17 Ekim devriminden istenen, sokağın bölünmesini önlemek için vizyonunu kurumsallaştırmak ve saflarını organize etmektir. Kendisini ve devletten geride kalanları hedef alan planlı kaos nedeniyle korku ve endişeye kapılan, kendisini desteklemek konusunda kararsızlığa düşen Lübnanlıların büyük bir kesiminin güvenini yeniden kazanmaktır.