Hüseyin Şubukşi
TT

Kaddafi çadırında gizli saklı sırlar

Şarku’l Avsat’ın Genel Yayın Yönetmeni sayın Gassan Şerbil, yıllar önce “Fi Haymeti Kaddafi” (Kaddafi’nin Çadırında) kitabını yayınlandığında, kitabının başlığının bir şekilde haberlerin baş köşesine yerleşeceğini bilmiyordu. Eksantrik Libya lideri Muammer Kaddafi’nin (dönemin Katar Emiri) Hamad bin Halife ile (dönemin Katar Dışişleri Bakanı) Hamad bin Casim ile görüşmelerine dair sızdırılan kayıtları dikkatle dinlerken aklıma bu düşünce geldi.
Bunların yanı sıra, Hakim el-Muteyri adındaki Müslüman Kardeşler (İhvan) mensubu, tartışmalı ve radikal Kuveytli davetçinin Kaddafi ile görüşmesinin kayıtları da sızdırıldı. Kayıtlar, Katar’ın darbeci rejiminin dayandığı komplocu zihniyete, projesini destekleyen açık finansman ve medya organları aracılığıyla yıkıcı kaos ajandasını uygulamaktaki ısrarına yeni ve çarpıcı bir kanıttır.
Müslüman Kardeşler’e gelince, bedeli ne olursa olsun politik hedeflerini gerçekleştirme yolunda şeytanın kendisiyle işbirliği yapmaya hazır oldukları, kayıt aracılığıyla önde gelen isimlerinden biri tarafından bir kez daha onaylandı.
Kaddafi’nin çadır kayıtları, eski Libya rejiminin yıkılması ve devrilmesinden sonra ulaşılan bir “kara kutu” gibi görünüyor.
Gerek aynı şahsiyetler gerekse de Kaddafi’nin anarşist darbeci projesinde kullanmak için işbirliği yapmaya çalıştığı diğerlerine ilişkin daha fazla kayıt olduğuna şüphe yok. Ancak, şu ana kadar sızdırılan kayıtlardan da anlaşıldığı gibi en büyük koordinasyon Kaddafi ile Katar’ın darbeci rejimi arasındaydı (Katar televizyonun kendisi ile yaptığı röportajda  Hamad bin Casim bizzat kayıtların doğru olduğunu onayladı).
Bu koordinasyon ta ki Katar, Muammer Kaddafi’nin kendisine ihanet edip, onu aldatıp aleyhine dönene kadar sürdü. Bu nedenle Kaddafi, ünlü son konuşmasında sözlerini doğrudan Katar rejimine yöneltip acı ve kederle  şunları söylemişti: “Helal olsun size, Katarlı kardeşlerim. Sonumuz böyle mi olacaktı? Aramızdaki tuz ekmek hakkının, kan ve kardeşlik bağının sonu bu mu? Elinizdeki tüm imkanlarla şimdi bize karşı mı hareket ediyorsunuz? Bizimle olmak yerine karşı tarafta mı yer alıyorsunuz? Kimin çıkarı için böyle yapıyorsunuz? Allah aşkına söyleyin kimin çıkarına? Gün gelir pişman olursunuz ama son pişmanlık fayda etmez. Camdan eviniz varsa komşunuzun evine taş atmamalısınız… Siz kimsiniz?”
Kaddafi, komplocu ve entrikacı eylemlerinin sonucunu gördü, ne ektiyse onu biçti. Doğrusu, burada zikretmek için yaptığı iyi bir şeyi hatırlamaya çalıştım ama bulamadım.
Kaddafi komplo için yaşadı. Halkını yoksullaştırdı ve aşağıladı. Devrimleri destekleme gerekçesi ile dünyadaki bütün terörist ideolojileri finanse etti.
Yönetimi boyunca hiçbir Arap ülkesi onun şerrinden kurtulamadı. 1984 yılında büyük Libyalı şarkıcı Nasser el-Mizdawi ülkesinin içinde bulunduğu hali tanımlayan bir şarkı yayınlamıştı:
“Libya, ey üzgün ülkemizin sakinleri dönün...
Ey çöllerin ve şehirlerin sakinleri...”
Elbette bu nedenle tehdit edildi. On yıllarca Kaddafi rejiminin tehditleri altında gurbette yaşamak zorunda kaldı. Mizdawi baskıya maruz kalan tek Libyalı sembol değildi.
Ünlü Libyalı düşünür Sadeq Naihoum da aynı şeyleri yaşadı. Ülkesini bir daha dönmemecesine terk etmek zorunda kalana kadar takibata uğradı ve baskılara maruz kaldı.
Kaddafi’nin vefasız ve zorba olduğu bir sır değil. Ailesinin, devrimci yoldaşlarının, Arap ve Afrikalı kardeşlerinin aleyhine döndü. Öyle ki bu konuda örnek gösterilmeye başlandı. Ta ki uzmanı olduğu her konuda kendisine üstün gelen Katar’ın darbeci rejim ile karşılaşıp onunla işbirliği yapana kadar. Kaddafi ile Katar rejimi arasındaki ilişkiyi tanımlamak için Machiavelli gibi bir devlet adamına değil Freud gibi bir psikologa ihtiyaç vardır.
Kaddafi’nin çadır kayıtlarının şüphesiz bize daha çok sürprizleri var.
Bugün birçok taraf, daha fazlasının ortaya çıkıp gizli olanı açığa çıkarmasından korkarak ter döküyordur.
Zira dikkat çekecek kadar çok Arap politik isim ve “Sahve” (Uyanış) Hareketi figürü o dönemde Kaddafi’nin muhataplarıydılar ve rejiminin imajını paklayanlar arasında yer alıyorlardı.
Önümüzdeki günlerde kendilerinin yer aldığı kayıtların da sızdırılması korkusu ile bu kişiler, kesinlikle psikolojik endişe içindedirler.
Kaddafi’nin çadır kayıtları, herhangi bir gerçek televizyon programının bölümlerinden daha heyecanlı.
Tüm kamera şakası programlarından daha komik ve müstehzi. Ancak, gerçek olduğu, Kaddafi’nin çadırı ile Katar’daki darbeci rejim içinde işlerin nasıl etik olmayan bir düzeyde yürütüldüğünü gösterdiği için aynı zamanda korkunçtur.
Borç, para ve medyanın nasıl da arzu edilen politik hedefe ulaşmak için bir araç olarak kullanıldıklarını ve bu yolda din ve kardeşlik değerlerinin nasıl göz ardı edildiğini meydana çıkardığı için ürkütücüdür.
Kaddafi rejimi sona erdi ama pislikleri hala mevcut ve skandal yaratmaya devam ediyor.
Görünen o ki bu rejimin yaptığı tek bir iyilik var, o da Katar’ın darbeci rejiminin ihanet ve vefasızlığına yeni bir kanıt ekleyen bu kayıtlardır.