Emel Abdulaziz Hezzani
Suudi yazar
TT

Şeyh Ahmed Yasin'i kim öldürdü?

İsrail İç İstihbarat Servisi Şin-Bet'in (Şabak) onlarca yıldır Filistin içlerinden ajan toplamak için çalıştığı bir sır değil. İsrail'in Arapların ilk düşmanı olması göz önünde bulundurulduğunda -kendisi için hassas olan- bu meseleyi basına sunması pek kolay değildi. Özellikle İsrail'in hayalini kurduğu topraklar olan Kudüs, Sina Yarımadası ve Batı Şeria’yı elde ettiği Altı Gün Savaşı'ndan sonra mesele daha da zorlaştı.
Hamas, İslami Cihad ve Hizbullah gibi kendilerini direniş hareketleri olarak adlandıran gruplardan İsrail adına çalışan ajanların olması, adeta değinilmemesi gereken mahrem konular arasındaydı. Bu konuya değinmek, davaya ihanet etmek ve düşmanın yanında saf tutmak anlamına geliyordu.
El Arabiya’nın birkaç gün önce verdiği bir haberde, Hamas'ın askeri kanadına mensup olanlar da dahil olmak üzere on altı üyesinin İsrail ile işbirliği yapmakla suçlanarak tutuklandıkları bildirdi. Hareket her ne kadar bunu yalansa da İsrail ajanlarının direniş hareketlerinin içine sızmış oldukları hepimizin bildiği bir şeydir. 2017 yılında Hamas, İzzeddin el-Kassam Tugayları komutanlarından olan Mazen Fukha’nın suikasta kurban gitmesinin ardından İsrail ile işbirliği yapmakla suçladığı 3 Filistinliyi infaz etmişti.
Tel Aviv, Hamas’ın kurucu lideri olan Şeyh Ahmed Yasin'e suikast düzenlemek için gerekli istihbaratı toplamak için kendisine kaynaklık yapacak ajanlar bulmayı başardı. Şeyh Ahmed Yasin, öldürüldüğü üçüncü suikastın öncesinde iki suikast girişimine daha maruz kalmıştı.
İlk iki suikastı incelemek zordu. İlkinde Şeyh Yasin iki askeri komutan ile birlikte gizli bir toplantıdaydı. Binaya güdümlü füze yollandı, fakat Şeyh Yasin birkaç dakika önce binadan ayrılmıştı. İkincisinde suikast girişiminde ise Şeyh Yasin aile ziyaretine gidiyordu. Bu suikast girişimi de başarısız oldu. Üçüncüsü ve Şeyh Yasin’in öldürüldüğü suikast girişimi ise şafak vakti camiden çıktığı sırada gerçekleştirildi. İsrail Şeyh Yasin’in hareketlerini bu kadar ayrıntılı şekilde nasıl bilebilirdi? Özellikle de ilk suikast girişiminin başarısız olmasından sonra daha sınırlı ve gizli bir şekilde hareket ederken?
Şeyh Ahmed Yasin'in yerine geçen Abdülaziz er-Rantisi henüz bir ayını doldurmadan bir füze saldırısı ile öldürüldü. İslami Cihad Hareketi'nin askeri kolu olan Kudüs Tugayları'nın komutanı Baha Ebu el-Ata, Gazze'de bir binada bulunduğu sırada düzenlenen füze saldırısıyla öldürüldü. Filistin, Lübnan veya Suriye topraklarında dikkatli bir şekilde İsrail lehine bir dizi saldırı gerçekleştirildi. İsrail içeriden bilgi almadığı takdirde bu saldırıları gerçekleştireceği mevkileri ve zamanları bilemezdi. Arap topraklarında, içerideki kaynaklardan bilgi alındıktan gerçekleştirilen suikastların uzun bir hikayesi var. Bu kişilerden bazıları tasfiye operasyonlarına bizzat katıldılar. Şam'da aracının koltuğunun üstünde, başının arkasına bir bomba yerleştiren İmad Muğniye olayında olduğu gibi.
El Arabiya’nın yayınladığı habere şaşırmak için hiçbir gerekçe bulamıyorum. Bu, bizim itiraf etmekten utandığımız gerçeğinin bir parçasıdır. Yani İsrail, operasyonlarını gerçekleştirirken büyük ölçüde Arap kaynaklarına dayanıyor. Arabiya’nın haberinde, deniz komandosu komutanı Muhammed Ebu Acva’nın İsrail'in yardımını alarak yanında taşıdığı önemli belgelerle bir tekneyle kaçtığı kaydedildi. Hamas ile ilgili bilgilerin yer aldığı belgeleri yanında taşıyan bu isim on yıldır İsrail’in ajanlığını yapıyor. Belki de Mısır topraklarının doğusunda gerçekleştirilen saldırılarla bunun bir bağlantısı vardır. Kim bilebilir! Ses kayıtlarının ve belgelerin sızdığı bir zamanda yaşıyoruz.
Basına sızdırılan bilgiler İslami hareketler içinde ajanlık yapanların sıradan kimselerden olmadıklarını, bilakis piramidin tepesindeki isimlerin de bu kimseler arasında yer aldığını gösteriyor. Bunlar arasında İran ya da Katar'ın çıkarları için ülkelerine karşı komplo kurmuş olan kimseler de var. Radikal milislerin yalnızca askeri harcamaları için değil, maişetleri için de paraya ihtiyaçları var. Müslüman Kardeşler'in Katar fonlarına dayanmasının, Lübnan Hizbullah’ın para için elini insanların cebine uzatmasının sebebi budur. Dolayısıyla İsrail’in Filistinli, Suriyeli ve Lübnanlı ajanlar satın alması imkansız değil. Libya'da olup bitenleri bir düşünün. Suriyeli paralı askerler para için birbirleriyle savaşıyorlar. Tüm bu fedakarlıklardan sonra neden terk edildiler? Zira onlar oyuna sürülen bir karttan ibarettiler ve yakıldılar. Nitekim Washington, Libya Ulusal Ordusu’na karşı olan savaşında bu milislere yer vermek istemediği konusunda Ankara’ya uyarıda bulundu. Kendilerine silah verileceğini zanneden bu milisler düşük bir fiyata satın alındılar ve en nihayetinde ahlaken ve parasal olarak iflas etmiş bir halde sokağa atıldılar.