Mustafa Fahs
TT

Bağdat- Kahire ve Kazimi’nin engebeli yolları

2013 yılının yazında Beyrut’un kafelerinden birinde, Arap Baharı olayları, anlamları, Ortadoğu ülkeleri üzerindeki etkileri, jeopolitik, karmaşık siyasi ve ekonomik seyri üzerindeki yansımalarının baskısı altında Iraklı gazeteci Mustafa el-Kazimi ile muhatabı arasında doyurucu bir tartışma yaşanıyordu. Suriye rejimine muhalif Lübnanlı, bu olayların yeni bir ilişkiler yolunu, Bağdat, Şam ve Beyrut üçgeninde oluşabilecek dengeli bir çıkarlar sistemini ortaya çıkarabileceğine bahse giriyordu. 1991 Körfez Savaşını, bunu takip eden ablukayı, 2003 ABD-Irak Savaşını ve Irak’ın halen bedelini ödediği yansımalarını yakından takip eden Iraklı gazeteci ise, mezhepçi, bölgesel ve uluslararası faktörlerin iç içe geçtiği olayların karmaşık gidişatına karşı çekinceli ve endişeliydi. Bu sohbet sırasında Kazimi, Irak’ın Akdeniz kıyılarına tek bir yolla bağlı kalmaması için paralel alternatifler fikrini önermişti. Ürdün’den Mısır’a başka bir yol olduğunu düşünüyordu.
Irak’ta DEAŞ’ın yenilmesinden sonra eski Irak başbakanı Haydar İbadi 2017 yılında farklı yönlerde bir aktivizm başlattı. Irak’ın Arap ülkeleriyle ilişkilerini pekiştirmeye çalıştı. Bağdat ile Riyad, Kahire, Amman ve diğer Körfez başkentleri arasında yeni iş birliklerinin önünü açtı. O dönem Ulusal İstihbarat Servisi başkanı olan Mustafa el-Kazimi bu açılımın mimarlarındandı. Bu kapsamda son iki yılda birçok toplantı yapıldı ama bunlar, eski başbakan Adil Abdulmehdi hükümetinin işleyişi ve Tahran’dan başlayıp Bağdat ve Şam üzerinden Beyrut’a uzanan doğu seçeneklerine hükmeden kurallarla sınırlandırılmışlardı. Bu doğu yolu, savunucuları tarafından “Velayet” yolu olarak adlandırılıyordu. Kendisini oluşturan Bağdat yolu “Ekim Devrimi”, Şam yolu ABD’nin Suriye rejimini hedef alan Ceaser Yasası, son olarak da Beyrut yolu 4 Ağustos’taki patlama ile Beyrut Limanı’nın hizmet dışı kalması ile kesildi.
Beyrut Limanı’ndaki patlamadan 21 gün sonra, Amman’da Mısır, Ürdün ve Irak liderlerini bir araya getiren toplantının sonunda Irak Başkanı Mustafa Kazimi, bu zirve, kalkınmış ve müreffeh yeni bir Maşrık (Levant) içindir diye konuşmuştu. 25 Ağustos’ta Irak, eski rejimden miras aldığı veya 2003 yılından sonra Irak’ı yönetenlerin biriktirdiği komşuları ile sorunlarını çözmesini ve ilişkilerini normalleştirmesini önlemek için önüne çıkarılan tüm engelleri aşarak yeni Şam yolunun inşasını deklare etti. Irak’ın 2003 yılından sonra tek yönde ilerlemesi, coğrafi konumunu ve ekonomik önemini kaybetmesiyle sonuçlanmıştı. Ekim Devriminin ardından yaşanan deneyimler, Irak’ın Tahran’dan yönetilemeyeceği kadar İran’a karşı bir şekilde yönetilemeyeceğini de ortaya koydu. Keza, hiçbir bölgesel veya milliyetçi eksen için konumlanamayacağını, mezhepsel çoğulculuğunun ve karmaşık kimliğinin hassasiyetlerini hesaba katması gerektiğini de gösterdi. Bu denklem Kazimi'yi zorlu sorunlarla karşı karşıya bırakıyor. Irak, halihazırda petrol fiyatlarındaki düşüşle bağlantılı olarak mali kaynak eksikliğinden muzdarip ve kamu sektörünü yok eden, özel sektörü uzaklaştıran rantçı ekonomik politikalardan dolayı zor bir durumda. İstikrarını tehdit eden bu çöküşü durdurmak için bir mucizeye ihtiyacı var. Önceki dönemlerde iktidarlar ekonomiyi güvenliğe bağlayan denklemi tersine çevirmişler ve ekonomiyi güvenlik ile istikrarın önüne geçirmişlerdi. Sonuç;  astronomik boyutta bir yolsuzluk ve silahlı grupların ülkenin zenginliklerini kontrol etmesi oldu. Bu da, Kazimi’nin miras aldığı ekonomik ve siyasi düzeydeki başarısızlığa yol açtı. Kazimi’nin şu anda ekonomik adımlar atmaya veya hükümetinin hedeflediği reform maddelerinden mümkün olduğunca çoğunu hayata geçirmeye, ulusal ve yabancı sermayeyi yatırım yapmaya teşvik edecek güvenlik ve siyasi güvenceler yoluyla Irak'a olan güveni artırmaya ihtiyacı vardır.
Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli’nin siyasi ve ekonomik bir heyetin başında 31 Ekim’de Bağdat’ı ziyareti işte bu bağlamda gerçekleşti. Ziyaret sırasında iki ülke arasında ulaşım, sağlık, elektrik, bilimsel ve kültürel iş birliği alanlarında çeşitli anlaşmalar imzalandı. Daha da önemlisi, Irak Mısır şirketlerine savaştan zarar gören bölgelerin yeniden imarına katılmaları çağrısında bulundu. Bazı ekonomistler, Kahire ile stratejik ilişkiler Irak’a enerji (petrol, doğalgaz ve elektrik) alanında faydalı olacağı için imar karşılığı petrol ilkesini önerdiler.
Kazimi’nin takip ettiği bu yollar zorlu ve engebeli olsa da, düşmanlarını endişelendirdi. Çünkü, politikacıların telleri ve silahları ile kuşatılmış hükümetinin tüm siyasi sınıfa karşı öfkeli Iraklılar nezdinde kredisini yükseltecek bir başarı elde etmesinden korkuyorlar. Dolayısıyla, bu yolları seçen Kazimi’nin onları korumaktan başka seçeneği yok. Zira bunlar ya iktidarda kalmasının aracı ya da gitmesinin sebebi olacaklar.