Abdurrahman Şalkam
TT

Nahda Barajı, Afrika Birliği’nin omuzlarında bir yük

Nahda Barajı, sadece Afrika’da değil küresel olarak baraj ve su alanındaki uzmanları ilgilendiren bir konu. Ancak, Afrika kıtası düzeyinde ve dünya genelinde siyasi bir boyut kazandı.
Sorun, BM'de de gündeme geldi ve ABD Başkanı Donald Trump Dünya Bankası temsilcilerinin katılımıyla Mısırlı, Sudanlı ve Etiyopyalı yetkililerle bir araya geldi. Daha sonra sorun birden fazla platformda ele alınmaya devam etti. Afrika Birliği, yardım elini uzatarak üç taraf; Mısır, Etiyopya ve Sudan arasında uzlaşmaya dayalı bir çözüm bulmaya çalıştı ama bu girişimleri üç tarafı da memnun edecek bir ilerleme kaydedemedi.
Kendi açısından Etiyopya, Nahda (Hedasi) Barajını sadece kendi meselesiymiş gibi ele alıyor. Şu ana kadar yapılan uluslararası ve Afrika arabuluculukları ve girişimlerinin tümüyle ciddi bir şekilde ilgilenmedi. Dahası, baraj meselesini, Etiyopya halkını çeşitli yollarla seferberliğe hazırladığı ulusal bir savaşa dönüştürdü. Hatta bundan daha ileriye de gitti.
Etiyopya'da bir dizi dini ve etnik bileşenle (mensubu olduğu Oromolar dahil) zorluklar ve sorunlar yaşayan Başbakan Abiy Ahmed, halkına kendisini Etiyopya'nın çıkarlarını -başta Nahda Barajı olmak üzere- savunmak amacıyla mücadele eden ulusal bir lider olarak sunmak için baraj sorununu siyasi olarak kullanmaya çalışıyor.
Etiyopya Başbakanı siyasi nedenlerle barajı kendisi için adeta bir barikata dönüştürdü. Meseleyi ülke içindeki siyasi ve mezhepsel çatışmalara karşı kullandığı bir kalkan haline getirdi. Abiy Ahmed baraj meselesini gelecek yasama seçimlerinde bir koz olarak kullanma niyetinde. Etiyopya’nın  bölgesel ve uluslararası sesleri dinlemeden kendi vizyonuna göre inşa etmekte ısrar ettiği Nahda (Hedasi) Barajı meselesinin şüphesiz Etiyopya’nın sınırlarını aşan, Afrika kıtasını ve özellikle de kırılgan Afrika Birliği’nin varlığını etkileyen yansımaları olacaktır. Bunun nedeni ilk olarak, Mısır’ın Afrika Birliği Örgütü'nün kuruluşundan bu yana Afrika çalışmalarının önemli bir bileşeni olmasıdır. Devlet başkanı Cemal Abdunnasır, dönemin Fas Kralı Beşinci Muhammed ve Etiyopya İmparatoru Haile Selassie ile Afrika Birliği’nin kuruluşunun başlıca destekçilerindendi. Örgütün genel merkezinin Addis Ababa’da olmasını öneren de Cemal Abdunnasır’dı. Afrika Birliği’nin temel amacı, Afrika halklarının sömürgeciliğe karşı bağımsızlıklarını elde etme ve Afrika kıtasındaki Apartheid sistemini ortadan kaldırma mücadelelerine destek vermekti.
Bu bağlamda Mısır, Afrika ülkelerine kapılarını ardına kadar açtı. Kahire'yi merkez ofisleri olarak benimseyen Afrika kurtuluş hareketlerine yardım sağladı. Üniversitelerinin kapısını her dalda (özellikle de Ezher’de) eğitim görmek isteyen Afrikalı öğrencilere açtı. Birçok Afrikalı siyasi ve kültürel aktör, bağımsızlık ve Apartheid rejimlerinin sona ermesi amacıyla Afrika kıtasına sunduğu her şey için bugüne kadar Mısır'ı hep takdir etti. Ekim 1973’teki savaş sırasında, Mısır kuvvetleri arasındaki bir boşluktan yararlanan İsrail kuvvetleri Süveyş Kanalı'nı geçip kanalın batısında konuşlandıklarında, Afrikalı liderler İsrail'i Afrika kıtasının bir toprağını işgal etmiş saydılar. Bundan önce 1967’de işgal edilen Sina Yarımadası’ndaki İsrail işgalini, Afrika değil Asya kıtasındaki bir işgal olarak görüyorlardı ama 1973’te İsrail kuvvetleri Süveyş Kanalının batısında konuşlandığında birçok Afrikalı lider İsrail ile ilişkilerini kesmeye karar verdi.
Baraj sorunuyla ilgili taraflar arasında dostane ve müzakere edilmiş bir çözüm bulmak için diğer bazı Afrika liderleriyle birlikte bir girişimde bulunan Afrika Birliği dönem başkanlığını yürüten Güney Afrika başkanı şüphesiz hayal kırıklığından fazlasını hissediyorlardır. Zira dünyaya Afrika'nın kendi sorunlarını çözebileceğini göstermeyi, ona böyle bir mesaj vermeyi çok istiyorlardı. Bilindiği gibi Afrika, kuzey, güney, batı, doğu ve orta olmak üzere beş bloktan oluşuyor ve bunlardan her birinin özel ve yakın bir yapısı var. Bu blokların arasında da tabii ki birtakım hassasiyetler bulunuyor. Kuzey Afrika grubunun sınırsızca Mısır’ı desteklediğine şüphe yok. Batı Afrika ülkeleri, özellikle de Müslüman ülkelerin tutumu Mısır’a daha yakın. Afrika’nın sömürgecilik ve ırkçılığa karşı savaşındaki tarihi tutumları ve yardımları nedeniyle güney ülkelerinin Mısır’a olan eğilimlerini de küçümseyemeyiz.
Kıtada baraj konusunda Etiyopya’yı destekleyen sesler de olduğu doğru ama siyasi bir örgüt olarak Afrika Birliği içindeki siyasi çalışmalar açısından Mısır-Etiyopya anlaşmazlığı, birliğin etkinliği üzerinde büyük bir etkiye sahip bir ağırlıktadır. 1995'te Addis Ababa'da eski Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'e yönelik suikast girişiminin ardından, Mübarek, çoğu Etiyopya'nın başkentinde düzenlenen Afrika zirvelerine katılmadı. Pek çok Afrikalı lider, Mısır'ın yokluğunun birliğin etkinliği üzerindeki büyük etkisini itiraf etmiş ve bir kısmı, Başkan Mübarek'i Afrika zirvelerine yeniden katılması için ikna etmeye çalışmıştı.
Afrika kıtası için Nahda Barajı meselesi sadece iki önemli Afrika devleti arasındaki teknik bir anlaşmazlık değil, kırılgan birliğin tabutuna çakılacak son çiviye dönüşebilecek bir meseledir. Afrika kıtası, yoksulluk, terörizm, dış borçlar ve bazı ülkeleri arasındaki anlaşmazlıklar gibi birçok sorundan muzdariptir ve kolektif eylem girişimlerine zarar verecek daha fazla soruna ihtiyacı yoktur.
Eski Güney Afrika Cumhurbaşkanı Thabo Mbeki, her zaman Afrika'nın Mısır, Cezayir, Güney Afrika, Nijerya ve Etiyopya olmak üzere beş sac ayağı olduğunu, bunların kıtayı ilgilendiren temel konularda birleşik pozisyonlara sahip olmamaları halinde, kıtanın çıkarlarını sağlayacak ciddi ve birleşik bir Afrika eylemi olmayacağını söylerdi. Özellikle birçok ülkenin yatırım, askeri ve siyasi varlığını artırmak amacıyla Afrika'ya yöneldiği bir zamanda, Nahda (Hedasi) Barajı meselesinin, Etiyopya'nın istediği şekilde süresiz devam etmesinin bedelini ilk olarak Afrika Birliği ödeyecektir. Etiyopya’nın Nahda Barajı, Afrika Birliği’nin omuzlarındaki bir başka yüke mi dönüşecek?