Hüseyin Şubukşi
TT

Aşıya dair konuşmalar

Bugünlerde, Kovid- 19 salgınına ilişkin etkili aşılarla ilgili ümit ve güven verici haberlerin bolluğu nedeniyle tüm dünyada temkinli bir iyimserlik hâkim. Finansal çevreler ve borsalar bu haberlere olumlu tepki gösterdiler. ABD Dow Jones Endeksi uzun tarihinde ilk kez 30 bin puanlık sınırı aştı. Aynı şekilde petrolün varil fiyatı da bir süredir tanık olmadığı bir artışla 47 doları geçti.
Dünya ekonomisi ‘korona sonrası dönemle’ başa çıkmaya hazırlanırken aşıya yönelik olumlu haberlerin söz konusu aşamaya ulaşmanın ilk önemli adımı olduğu düşünülüyor. Aslında aşı süreci, bize dünyanın dört bir yanındaki farklı güçlerin kamplarındaki gizli mücadeleye dair de çok şey anlatıyor. Dünya, aylar önce Çin’den ve Rusya’dan ‘aşı bulunduğuna’ dair iki haber gelmesine rağmen bunları pek ciddiye almadı. Pfizer, Moderna ve AstraZeneca gibi Batılı şirketler tarafından birbiri ardına yapılan açıklamalar dahi büyük ekonomik göstergelere etki etmedi.
Çin, Synopharma şirketinin aşıyı ürettiğini duyurdu. ‘Başarılarına’ (bu iddiayı destekleyecek bağımsız ve şeffaf bir kanıt sunulmamıştır) dikkat çekerek doz başına 30 dolara yakın makul bir fiyata sahip bu aşıyı üçüncü dünya ülkelerinde ve Afrika Kıtası’nda yoğun bir şekilde tanıtmaya başladı. Resmi makamların Sovyetler Birliği’nin Soğuk Savaş sırasında Rusların duygularına oynayan, Batı kampına karşı sembolik üstünlüğünü gösteren ‘Sputnik’ ismini seçtiği Rus aşısı da gündemde. Sovyetler’in uzaya fırlattığı yapay uydunun adı Sputnik’ti. Sputnik, ‘bir haber ajansından korona aşısına kadar’ çeşitli Rus sembollerine verilen bir isim oldu. Aşının niteliği Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kendisi tarafından gözden geçirildi. Ardından aşıyı, dünyaya doz başına 20 doları aşmayan cazip bir fiyatla ve yüzde 95’lik bir etkinlik oranıyla sundu (Aşı böylece, ‘Pfizer’ ve ‘Moderna’ aşılarının etkinliğine yakın bir oranda ve yüzde 70’i geçmeyen ‘Oxford / AstraZeneca’ aşısının etkinliğini aşıyor). Rusların aşıyı duyurmak için izledikleri protokolün bilimsel olarak ‘alışılmadık’ ve ‘tartışmalı’ olduğu ciddi şekilde olarak hatırlatılmalı.
Rus aşısının tüm bu cazip avantajlarına rağmen Devlet Başkanı Putin’in kendisinin, muğlak nedenlerden dolayı aşı yaptırmaya isteksiz olması konuya dikkat etmek açısından önemli bir nokta oldu. Bu durum, Çin ve Rusya’nın insanlığa fayda sağlayacak gerçek bir bilimsel başarı değil, yarışa dair bir halkla ilişkiler hamlesi aradığı anlamına geliyor.
ABD’li bir toplum ve siyaset tarihçisi, kendini açıklayıcı şekilde ‘Güven’ başlığı taşıyan önemli ve etkili kitabında toplumların, kurumlarına duyulan güvenin artması ve onlara dayalı değerlere saygı duyulmasıyla büyüyüp geliştiğini belirtiyor. Bu kavram, Çin ve Rusya konusunda mevcut değil. Ancak Pfizer, Moderna ve Oxford / AstraZeneca’nın aşıları konusunda durum tamamen farklı. Deneyler, bazı durumlarda saygın bir akademik sistem tarafından desteklenen, bağımsız bir denetim ve yasama sürecine tabi bilimsel ve araştırmaya dayalı metodolojiden geçmiştir. Tüm bunlar istenen bilimsel alana, yani ‘güvene’ gerekli, büyülü bir tat katmaktadır.
Bu durum, Çin ve Rusya’nın genel olarak Batı kampıyla ve özel olarak da ABD ile yarış ve mücadelelerinde görmedikleri büyük bir boşluktur. Mesele, tıpkı Çin’in yaptığı gibi Batı ürünlerini ‘taklit etmenin’ ve onları daha ucuza üretmenin ötesindedir. Bununla birlikte Batı’nın rekabet avantajı, prestijli bilimsel araştırmalarla desteklenmiş olağanüstü ürünler sağlayan, yaratıcılık alanındaki özgürlüğü ile devam ediyor. Batılı ülkelerden gelen aşı haberleriyle dünyayı kasıp kavuran umut ışığının arkasındaki ana neden de budur. Çin’den ve Rusya’dan iki aşı açıklandığında aynı etki görülmemişti.
Aşının depolanması, dağıtılması ve fiyatlandırılmasında dünyanın karşılaşacağı büyük ‘lojistik’ zorluklar var. Ama en önemlisi öncelikle üründe güvene ulaşılmış olmasıdır. Bu da en vazgeçilmez adımdır.