Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

O Ses Yetişkinler

Yarışmaya saçlarını açık bir şekilde boyayan adamlar geldi. İçlerinde yine aynı şekilde saçlarını boyamış bıyıklı iki kişi vardı. Biri de tamamen keldi. Sanki sözleşmişler gibi hepsinin sesleri güzeldi ve gırtlakları altın gibiydi. Seslendirdikleri şarkılar da eski başyapıtlardı.
Bu karanlık günlerde insan, içini bir mutluluk kapladığında suçluluk duygusu hissediyor. Bunu kabul ettiğinde de suçluluk hissi ikiye katlanıyor ve Zekeriya’nın başındaki gibi parıldayan ak saçlarından dolayı mahçupluk hissediyor. O Ses Yetişkinler programı harika bir eğlence şöleni. Kliplerin ve dansçılarının ayakları altında ezilip kaybolan, unutulmaya yüz tutmuş çeşitli şarkıları seslendiren yetişkin bir grup insan... Fas’ın hangi beldesinden geldiklerini bilmediğim muvaşşahaları, allı pullu abaları ve kırmızı takkeleri ile Arap ülkelerinin dört bir yanından gelen kadın ve erkek müzisyenler...
O Ses Çocuklar’a katılan yarışmacılar babaları ve anneleri eşliğinde geliyor. O Ses Yetişkinler’de ise yarışmacılar, jüri üyelerinin sanat camiasındaki profesyonellerin arasında yeri olmayan derme çatma evlerden gelen sesler karşısında sarsıldığını gördüklerine gözyaşı döküp sevinç çığlıkları atan oğulları ve kızları ile birlikte geliyorlar.
Onlar sadece müzik dünyasının önde gelen isimlerinin sahnede söylediklerini taklit eden kişilerdir. Ancak siz onları duyana kadar. İşte o zaman onların başarılı özgün kimseler olduğunu, taklidin umudun eş anlamlısı olduğunu ve bazen de beklentilerin üstüne çıktığını fark ediyorsunuz.
Geçen cumartesi akşamı bunları dinlerken, ruhumuzu kaplayan çarpıklığın boyutunu fark ettim. Sadece siyasi programları izliyoruz. Hasta ruhlar gibi artık bizi ezen, aşağılayan, yataklarımızı parçalayan ve uykusuz bırakan programlardan başka hiçbir şeyden tatmin olmuyoruz.
ABD’li ünlü düşünür Henry David Thoreau, kendisini komşularını zamanın derinliklerinde hızla kaybolan günümüz eğlencelerinde uykuya dalmasınlar diye uyandıran bir horoza benzetmeyi severdi. O Ses Yetişkinler hayatın tellerini yeniden çaldı. Birkaç gün önce Feyruz’un doğum yıldönümünde Riyadlı bir arkadaşım bana konuyla ilgili yazı yazmayı unutmamam için idari nota benzeyen bir  “hatırlatıcı mesaj” gönderdi.
Yıllardır yazmadığım ne kaldı. Yetmişlerde “Sesin Vatanım”da yazdıklarıma ekleyeceğim ne kaldı. Rahimden değil de çağlardan ortaya çıkan bu insani olgular ile hayatın çok hızlı geçtiğini hissettiğimizde içimizi bir korku kaplıyor. Dileklerimiz ve isteklerimiz artık yeterli gelmiyor. Kızılderililer, tanrılara yaptıkları bir veya iki saatlik duaların yetmeyeceğinden korktukları için bir yığın odunun üzerine dualarını okuyup üfleyip çıkan dumanın bu duaları gökyüzüne taşıması için gece gündüz ateşi körüklerlerdi.