Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Korona… Salgın genel ama aşı spesifik mi?

Koronavirüs pandemisi… Salgın herkesi hedef aldı. Ancak şu an bazı kesimler, maliyetinin yüksek olması ve birden fazla doza ihtiyaç duyulması nedeniyle aşının herkese açık olup olmayacağını sorguluyor.
Ülkeler, yoksul vatandaşların kendilerine ulaşamayacağından endişelendikleri aşıyı elde etmek için yarışmaya başladılar. Suudi Arabistan, kesinlikle listenin başında geliyor. Koronavirüs aşısının ülkedeki herkes için hak olduğu belirten Suudi Arabistan Arap ve küresel kapsamda adil dağıtım onayında aşıyı alan ilk ülkelerden biri olacak.
Koronavirüse karşı ilk etkili aşının haklarını elde etmek ve pazarlamak için benzeri görülmemiş bir şekilde süren yarış ateşinin ortasında, ‘Pfizer’ aşının başarısını yüzde 90’lık bir etkinlik oranıyla herkesten önce duyurdu. Şirket, birkaç gün önce de yüzde 5’in nasıl atlandığını duyurmadan, etkinlik oranının yüzde 95 olduğunu ilan etti. Bu süre zarfında Moderna da aşının yüzde 94,5 etkili olduğunu açıkladı. Bu durum, Pfizer’in herhangi bir açıklama yapmadan etkinlik oranını yükseltmesinin ardındaki sır hakkında birçok soruyu gündeme getiriyor. Aynı şekilde sıfırın altında 80 derece sıcaklık gerektirdiği için Pfizer aşısının transferi zorlukla karşı karşıya. Bu durum, 12 saat dondurucu dışında kalabilen Moderna aşısının aksine kullanımı zorlaştırıyor. Oxford aşısının maliyeti ise Pfizer veya Moderna aşısından 5 kat daha az. Bu da onu yarışı kazanmaya ve bitirmeye en yakın aşı yapıyor.
Etkili ve güvenli bir aşı için bir dizi çalışma ve araştırma yapılması gerekli. Nitekim şirketlerin aşı testinin tamamlandığını ilan etme yarışı, kalite pahasına üretim telaşı nedeniyle bir felakete neden olabilir.
Sorular yalnızca etkinlik yüzdesi ile ilgili değil. Başkan Trump, seçimlerde durumun meyvesini kendisinin toplamaması için Pfizer’in çalışmalarının sonuçlarını seçimlerden sonra duyurduğunu açıkladı. Trump’a göre bu durum, söz konusu şirketleri siyasi bir savaşın parçası haline getirdi.
Koronavirüs salgını korkutma, yıldırma ve hatta yanlış bilgilendirme ile karıştırıldı.
Koronavirüs yorumlarının ‘gizli’ hükümetlerin girişimleri ve nüfusu azaltma ‘komploları’ arasında benzeri görülmemiş şekilde yayılmasıyla birlikte salgın, ardında bazı sorular ve komplo teorileri bıraktı. İddiaların bir kısmı Microsoft’un kurucusu Bill Gates’e, koronavirüsü ‘icat ettiği’, ‘dünyayı, insanlardan boşaltmak istediği’ şeklinde atfediliyor. Bu iddiaların yanlış olduğu ortaya çıktı.
Komplo teorisi kapsamında bazıları 2011 yılında Steven Soderbergh’in yönettiği ‘Contagion (Salgın)’ adlı bir ABD yapımı filme de atıfta bulunuyor. Virüs salgınının kaynağı olarak yarasaları gösteren film yıllar önce benzer bir felakete değiniyordu.
Komplo hikayelerine inanma konusundaki isteksizlik, bu teorilerin yapımcılarının çoğu kez kaynakları incelemeden, haber ağları ve sosyal medya organları aracılığıyla daha yanıltıcı haberler pompalamaya devam etmesini engellemedi.
Komplo teorilerinin ve nefret söylemlerinin yaygınlaşması, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’i şu açıklamayı yapmaya itti:
“İnternet üzerinden ve sokaklarda yabancı karşıtlığı arttı. Antisemitik komplo teorileri ve Kovid-19 ile ilgili olarak Müslümanlara karşı saldırılar hız kazandı.”
Komplo teorileri, lisanslar verildikten sonra dağıtımında adil bir uluslararası politika olması gereken aşı üretimi sevincinden bizi mahrum etmemelidir. Tıpkı salgının herkes için olması gibi aşı da ayrım gözetmeksizin herkesin kullanımına açık olmalıdır.