Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Bu samimi bir uzlaşma mı?

Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) liderleri, her yıl bu zamanlarda bir ülkede düzenlenen zirvede bir araya gelir. Bu kez zirveye Bahreyn ev sahipliği yapıyor. Zirvenin pandemi nedeniyle video konferans aracılığıyla gerçekleştirilmesi bekleniyor. Belki bir siyasi ayrışma olacak ya da tüm üye devletleri bir araya getirecek. Her durumda 2020 yılımızı sonlandırdığımız bir sohbet ve etkinlik olacak.
Geçtiğimiz üç yıl içinde birçok başarısız girişimde bulunuldu. İki arabuluculuk girişimi başarılı oldu. Ancak uzlaşma yalnızca 24 saat sürdü. Hemen ardından anlaşmazlık ve boykot yeniden gündeme geldi. Bu hafta herkes ABD’li yetkililerden sızdırılan bilgilerle şoke oldu: Çok yakında bir uzlaşma yapılacak. Bu söylenti daha sonra güvenilir arabulucu Kuveyt tarafından doğrulandı: Anlaşmazlık, neredeyse çözüldü.
Her hâlükârda girişim başarılı olmasa bile coğrafi olarak komşu olan ülkeler, anlaşmazlığa düştüklerinde, tıpkı ABD ve Küba’da olduğu gibi aralarında büyükelçilik, ticaret ve dostluk ilişkisi olmadan da birlikte yaşamayı sürdürebilirler. İki ülke arasında 60 yıldır tam bir boykot ve sükûnet söz konusu. Gerçek uzlaşma, anlaşmazlığı çözme arzusu ile koşulların hazırlanmasını gerektirir. Bugün umduğumuz da gerçek, samimi bir uzlaşmaya varılması ya da pişene kadar kesinlikle bir anlaşma yapılmamasıdır.
Gerçek şu ki ‘Körfez Anlaşmazlığı’ taraflar arasından kan ve kurşun olmaksızın üç yıldır devam ediyor. Bu, hükümetlerin siyasi konumlarını ifade etmek için şiddete başvurmalarının geleneksel olduğu bu bölgede nadir görülen bir durumdur. Dört ülke: Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn; memnuniyetsizliğini yansıtmak için diplomasi kitabından en kolay ve en zararsız olan yolu seçti. İlişkileri askıya aldılar. Büyükelçilerini geri çağırdılar ve ticari alışverişleri durdu. Düşmanlar arasındaki savaş, ‘Twitter’ ve ‘YouTube’ arenaları ve yabancı medya ile sınırlı kaldı.
Uzlaşmanın nasıl ilerleyeceğini henüz bilmiyoruz. Çünkü topraklar veya çıkarlar konusunda herhangi bir şekilde çözülebilecek bir anlaşmazlık yok. Suçlamalar, niyetlerle sınırlı. Özellikle de suçlamalardan biri çok tehlikeli: Devletlerin güvenliğini istikrarsızlaştırmak için muhalefeti desteklemeyi hedefleyen bir komplo planı. Boykot, ilişkilerin bozuk olmadığı bir hayatın rahatlığını kanıtladı.
Bu nedenle uzlaşmada en zor koşul, iyi niyetin kanıtlanmasının gerekliliğidir. Katar, bu konudaki yaygın şüpheler karşısında değiştiğini göstermeli.  İşte, Katar’daki kardeşlerin ayrılık yıllarının ardından nihayet gerçekleşebilecek dileği. Kanımca bu sefer ilişki ya beş ülkenin tarihinde hiç olmadığı kadar iyi, güçlü, müreffeh bir ilişki ve her düzeyde daha önce hiç olmadığı kadar iyi bir işbirliği olacak. Ya da anlaşmazlık yeniden nüksedecek ve yüz üstü düşecek. Bunun için muhalifler ve aşırılık yanlılarına tek bir destek kanıtının ortaya çıkması yeterli olacak ve önceki boykottan çok daha derin bir kriz yaşanacak.
Bu nedenle, ilişkinin kaderi Riyad, Abu Dabi, Kahire veya Manama'nın değil, yalnızca Doha'nın elinde. Uzlaşmanın nedeni ister görev süresi sona eren ABD Başkanı Donald Trump’ın isteği olsun, ister Doha’nın Dünya Kupası’nı organize etme beklentisi olsun isterse herkes tarafından memnuniyetle karşılanacak olan huzuru sağlama arzusu olsun bugün Körfez’deki en zorlu anlaşmazlığın sona ermesinin eşiğindeyiz. Önemli olan geçici değil, samimi bir uzlaşma olmasıdır. İyimserlik söz konusu, ancak hüküm vermek için henüz çok erken…