İyad Ebu Şakra
Siyasi analist, tarih araştırmacısı
TT

Kovid-19 yılına veda ederken hatıralarımız

Bir emektar komedyenin, günlerin birbirini takip etmesinin onu hiç ilgilendirmediği, çünkü 31 Aralık gecesi erken uyuduğu, böylece kendisi hissetmeden bir yılın bitip diğerinin başladığı sözleri, her yıl bu dönemde ısrarla aklıma gelir. Nitekim eski tarihte dönüm noktaları rakamlarla değil, yaşanan hadiselerle belirlenirdi. Hatta yakın bir zamana kadar uzak kırsal bölgelerde insanlar yılları sayılar değil savaşlar, salgınlar, doğumlar ve doğal felaketlerle tarihlendirirlerdi.
Birkaç gün içinde bize veda edecek olan 2020 yılı, Kovid-19 salgını ile dünyanın yüzünde korkunç izler bıraktı. Pandemi ve onun siyasi yansımaları nedeniyle, olağanüstü olaylara tanık olduk. Dünyanın dört bir yanında kavramlar yıkıldı, kanaatler dönüştü, perspektifler ve öncelikler değişti.
Hızlanan teknolojik devrimin - yapay zeka ve nanoteknoloji dahil - engellerini kaldıracakmış gibi göründüğü uçsuz bucaksız dünya, sadece ulusal oluşumların sınırlarına değil, daha da ötesine kadar geri çekildi ve küçüldü. Ardından Kovid-19 pandemisi, ihtiyati sınırları şehir ve köylere kadar daralttı. Tecridin daha da sıkılaşmasıyla bu sınırlar, evlerin kendisine kadar geriledi. İnsanlık, kronik ve tedavisi olmayan hastalıkları iyileştirmek, kalıtsal hastalıkları, engelleri ve eksiklikleri ortadan kaldırmak, gerektiğinde insanlara "yedek parça" sağlamak gibi etkileyici bilimsel başarıların hayalini kurarken, hastalıkların ve nedenlerinin harika bir uyum sağlama ve mutasyon, kendilerine karşı kaydedilecek ilerlemelere inatla direnme yeteneğine sahip olduklarını keşfetti. Bizi tehdit eden her şeye karşı yürüttüğümüz büyük "saldırımızın" zafere ulaşmasının sadece bir zaman meselesi olduğuna kendimizi uzun süredir ikna etmişken, bugün savunma, önleme ve iyileştirme amaçlı tıbbi silahların geliştirilmesini bekler hale geldik. Elbette bir virüsün neden olduğu bu acılı uyanış, ki bilim adamları bizi bunun son olmayacağı konusunda uyarıyor, tıp alanı ile sınırlı değil. Bu uyanış, yaşam tarzları ve biçimleri, kaynakların kontrolü ve yönetimi, insan ırkının geleceği ile ilgili olarak - açık ya da gizli - karar alma mekanizmaları, ekonomik ve demografik gerçeklerle başa çıkma konularında meydana gelen ve gelecek olanlara da temas ediyor.
Herkesin dile getirmeyeceği, ancak aynı zamanda pek çok kişinin de gündeme getirdiği ve bazılarının bir cevapları da olduğu soru işaretleri var. Bu cevaplar arasında belki de hayal edemeyeceğimiz veya tahammül edemeyeceğimiz şeyler de olacak. Bazıları güvenlik ve gizlilikle çevrelenmiş oldukları için araştırma merkezlerindeki odalarda yapılan tartışmalar ve görüş alışverişlerinin hepsini duymasak da, alternatif medya platformları aracılığıyla bazı teorisyenlerin anlattıkları yeterince korkutucu. Örneğin, ABD’de bu kişilerin kültürel, politik ve dini kimlikler hakkındaki algıları, dinler, medeniyetler ve insan grupları arasındaki “çatışma”nın kaçınılmaz olduğuna dair tehlikeli ve kati inançları son derece endişe verici. Daha da endişe verici olan, bunların fon kaynaklarına, insanları etkilemek için platformlara, yanlış bilgilendirme, kandırma, "sahte haberler" ve "komplo teorileri" ile beyin yıkama için büyük imkanlara sahip olmaları.
Nitekim, Kovid-19 salgını, istisnai bir seçim yılında ABD içinde federal yapının ulusal uyumunu sarsmaya her ölçüde katkıda bulundu. Enfekte olmaktan kaçınmak ve sosyal mesafe kuralına uymak için posta yoluyla oy kullanmayı tercih eden seçmenlerin rekor sayıda olması, Başkan ile Demokratik eyalet yöneticileri arasındaki ilişkiyi daha da kötüleştirdi. Cumhuriyetçilerin sağlık önlemlerine karşı ekonomiye öncelik verirken, Demokratların kendi kalelerinde sağlık önlemlerine önem vermesi nedeniyle, ekonomik krizle paralel olarak partiler arasındaki anlaşmazlık ve bölünme daha da büyüdü. Seçimin Demokrat aday Joe Biden'ın zaferiyle sona ermesinden sonra Başkan Donald Trump, sonucu reddetti. Siyasi ve adli olarak meseleyi gündeme getirmeye devam ediyor.    
ABD dışında, 2020'de dünyanın çoğu ülkesinin ekonomik refahını vuran Kovid-19 pandemisi ve geniş kapsamlı ekonomik yansımalarının görülmesi kaçınılmazdı. Herhangi bir toplumda refahın ilk güvenlik ağı olduğu, orta sınıfın genişlemesinin istikrarın, iç barışın ve siyasi uzlaşmanın en büyük güvencesi olduğu gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, pandeminin ekonomik ve siyasi yansımaları olması şaşırtıcı değildi.
İngiltere ve aynı zamanda Avrupa'nın geri kalanında pandeminin etkileri ve tecrit, Brexit meselesinde manevra ve şantaj kabiliyetini zayıflattı. Bununla birlikte, salgının şiddetli etkileri İspanya ve İtalya gibi ülkelerdeki milliyetçi ayrılıkçı sesleri geçici olarak bastırırken, Macaristan ve Polonya'daki aşırı sağcı güçler, kapsayıcı bir mali politika konusunda Avrupa mutabakatını bozan bir tutum benimsedi. Geri kalan dünya ülkelerine gelince, pandeminin olumsuz etkilerinin boyutu, her ülkenin koşullarına, yeteneklerine ve önce salgın, ikinci olarak da yansımalarına karşı aldığı önlemlere bağlı olarak değişiklik gösterdi. En çarpıcı paradoksa gelince, virüsün merkezi ve kendisinden dünyaya yayıldığı Çin’in, virüsü tespit etme ve başa çıkma konusunda şeffaflığına, daha sonra da geliştirdiği aşıların etkiliğine büyük eleştiriler yöneltilse de bugün pandemiden en az etkilenen ülke olarak görünmesidir.
Öte yandan, 4 yıllık Donald Trump iktidarının ardından ABD, 2020'ye şüpheli bir atmosferde veda edip, 2021 yılını küresel pozisyonuna ilişkin soru işaretleriyle karşılarken, uluslararası sahne, çok kutupluluk fikriyle bir arada yaşamaya her zamankinden daha hazır görünüyor. Şaşırtıcı olan, Çin ve Rusya'nın ABD’nin konumuna yönelik tehditleri konusundaki yoğun kafa karışıklığının ortasında, Washington'un kendisinin bu gerçekle yaşamayı kabullenmiş olması. Nitekim bazen Moskova bazen de Pekin'in arkasında durmakla suçlandığı hükümet daireleri ve kurumlarına yönelik "siber" saldırılara ilişkin son raporlara rağmen, Başkan Trump eski ulusal güvenlik danışmanı General Michael Flynn için bir başkanlık affı çıkardı. Bu af, Flynn'in Rusya ile bağlantılarıyla ilgili olarak güvenlik servislerine yalan söylediğini kabul etmesine rağmen çıkarıldı.
Son olarak, Barack Obama ve Donald Trump dönemleri arasındaki ideolojik farklılığa rağmen, Demokrat ardından Cumhuriyetçi yönetimler, geri çekilip içe kapanarak büyük küresel rakiplerine değerli hediyeler sundular. Obama’nın Rusya’nın eski Sovyet etki alanlarının çoğunu geri kazanmasına boyun eğerek, Ortadoğu'da İran'ın serbestçe hareket etmesini sağlayacak bir nükleer anlaşma imzalayarak, ABD’nin gerilemesine neden olduğu söylense de, Amerikalılar, Trump'ın yaklaşımında da kayda değer bir değişiklik sezmediler. Aksine Trump geri çekilme ve içe kapanma politikasını 3 eksene dayandırarak haklı göstermeye çalıştı. Birincisi, geri çekilmeye öncelik veren popülist ideolojik "ABD’yi Yeniden Harika Yap" sloganını yükseltti. İkincisi, Çin’in sadece kendisiyle mücadeleye odaklanılması gereken gerçek düşman olduğunu öne sürerek Rusya ile iş birliği taahhüdüne bağlı kaldı. Üçüncüsü, Washington'un Asya ve Afrika, hatta Avrupa ve Latin Amerika'da gerileyen çıkarlarını garanti altına alacak herhangi bir ciddi strateji geliştirmekten kaçındı. İşte Meksika sınırı boyunca inşa edilen duvarın sembolizmi de bu noktada ortaya çıkıyor.