Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Hasta haritalara dikkat edin

Denizaşırı bir yerden gelecek bir doktoru ve uzak laboratuvarlardan gelecek ilacı beklemeyi seçen hasta haritaların hikayesi acıdır. Herhangi bir tedavide hastanın iyileşme arzusu esastır.
Deneyimler ülkelerin ancak içerisi zayıf ve hasta ise dışarısı tarafından yıkılabileceğini söylüyor. Bu bağlamda birleştirici ulusal bir iradenin kristalleşmiş olması önemlidir.
Bu nedenle belki de herhangi bir dış vesayet, öncelikle vatandaşlar arasındaki birliği parçalama ve ateşli temas hatları oluşturmaya önem verir. Böylece uyandırılan eski fanatikliklerle yeni endişeler birleşir, insanları bölerek karşı siperlere dağıtır.
Çileli bölgemizde, beklemediğimiz acı deneyimler ve sürprizlere tanık olduk. Saddam Hüseyin döneminde Irak ordusunun İran sınırlarını geçtiğini, daha sonra ise Bağdat’ın Tahran’ın onayını almadan hükümet kuramadığını gördük.
Lübnan’da birinci aktör, ipleri ve kuklaları hareket ettiren bir Suriye’yi, daha sonra da Suriye rejimini savunmak için sınırları aşan Lübnanlı milisleri gördük. Dokunulmazlıklarını kaybeden, çözülme veya terör rüzgarlarının içine sızdığı haritalar gördük. İstikrarını kaybeden, korkmuş bir şekilde sesine ve iradesine el koyan bir güçlünün abası altına saklanan devletler gördük.
Beklenen bir panzehirden çokça bahsediliyor, ama bu panzehir Irak’tan değil, ABD-İran anlaşmasından gelecek. Büyük olasılıkla durum bazılarının sandığından daha karışık. On yıllar içinde İran, muazzam çabalar harcadı ve bölgedeki bazı ülkelerin istikrarını ve devamlılığını koruduğunu düşündüğü ABD ipini kesmek için çeşitli saldırılar düzenledi. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde de ABD yönetimi, İran’ın cazibesine kapılarak hasta haritalar kategorisine dahil olan ülkelerde karar mekanizmalarının boyunlarına sarılmış İran ipini kesmek için bir yaptırımlar savaşı başlattı. Biden yönetiminin korkunç Ortadoğu dosyalarıyla yolculuğu daha başlangıç aşamasında. ABD yönetiminin nelerin değiştiğini ve ne gibi yeniliklerin ortaya çıktığını okuyabilmesi, gerek hasta haritaları tedavi etmek gerekse daha fazlasını doğurabilecek eski fikirlerin yankısından ibaret olmamak için çok önemli.
İstikrarın Ortadoğu'da iyi bilinen dayanakları vardır ve Suudi Arabistan bu dayanakların ön saflarında yer almaktadır. Biden yönetimi, Suudi Arabistan’ın tanık olduğu ve aşırılığın kaynaklarını kurutan, daha önce aşırılık yanlısı ideolojinin terör arenasına çekmeye çalıştığı genç kuşakların önüne yeni umut kapıları açan değişimin boyutu üzerinde durmalı.
Ahkam kesmek veya müttefikler arasında güvensizlik atmosferi yaratmak için kanıtlardan yoksun raporlara ve değerlendirmelere dayanmak, bölgenin istikrarını ve mevcut idarenin bölgede yapıcı bir rol oynama kapasitesini kesinlikle olumsuz etkileyecektir.
Hasta Suriye’nin hiç kimseye bir faydası yok. Ne halkına ne de komşularına. Ne bölgeye ne de dünyaya. Ortadoğu adını verdiğimiz dünyanın bu dikenli bölümünü istikrar yoluna ve refah arayışına sokmak istiyorsak hasta Suriye kesinlikle yararlı değildir.
Hasta Suriye ile topraklarında yaşanan şiddetli savaşlar nedeniyle hala yaraları kanayan Suriye’yi kastediyorum. Milyonlarca insanının sınırlarına yakın kamplarda beklediği, dönmeye cesaret edemediği veya kendilerine izin verilmediği o ülkeyi kastediyorum. Bugün resmi kurumlarının topraklarının tamamını kontrol edemediği ve farklı bayraklar altında dağılmış bir şekilde yaşayan ülkeyi kastediyorum.
Kararlarının saf Suriye yapımı olmasıyla ünlenen, ama bugün karar alma süreçlerine müttefiklerin ve düşmanların ortak olduğu ülkeyi kastediyorum. Suriye’nin bir zamanlar kararlarının tamamen kendi yapımı olduğu bir iddiadan ibaret değil, Hafız Esed ne Washington ne de Moskova’ya kendisine politikalar dikte etmesine izin vermedi.
Lübnan’dan çekilmesiyle Suriye’nin rolü gerilemeden ve tüm gerekçeleri, koşulları ve dehşetiyle "Baharın"ın patlak vermesiyle kurumlarının çatlamaya başlamadan önce Beşşar Esed de bu yolda yürüyordu.
Hasta Suriye’nin hiç kimseye yararı yok. Şüphesiz hasta bir Suriye kesilmesi imkansız arterlerle kendisine bağlı Lübnan için de zararlıdır. Bu arterler, “güçlü dönemin” ağlarını ve kabadayılarını kontrol altına almakta zorlandığı (bu nedenle adını zayıfların defterinde en zayıf dönem olarak yazdırdığı) yasadışı kaçakçılık için kullanılan arterlerden kesinlikle farklı. Gerçek şu ki istikrarını ve halkını geri kazanamamış bir Suriye ancak Lübnan’ı istikrarsızlaştırma ve başka nedenlerle çıkmış yangınları körüklemeye dönük kalıcı bir proje olabilir.
Hem coğrafya hem de tarih nedeniyle Suriye ile Irak arasındaki açık arterlerin hatırlatılmasına ise gerek yok, son olarak DEAŞ’ın iki ülke topraklarının büyük bir kısmına yayılması bunu zaten kanıtladı.
Hasta Suriye, nasıl ki kendi topraklarında terörizmin doğması veya içine sızması tehlikesini bünyesinde taşıyorsa, aynı zamanda ezici savaşlara sahne olma veya sınırlarını aşan bir savaşın kıvılcımı olma riskini de taşıyor.
Nitekim İsrail Suriye'de İran hedeflerine karşı bir savaş yürütüyor, ama Tahran şimdiye kadar Rusya'nın izin vermeyeceği (her ne kadar Moskova şu ana kadar kendisini hedef alan kısmi İsrail hava saldırılarına karşı çıkmasa da) geniş bir çatışmaya yol açabilecek bir şekilde yanıt vermemeyi seçti.
Hasta Irak’ın, ne halkına ne de giderek artan bir parçalanma, yoksulluk ve çaresizlik içinde olan bölgenin istikrarına bir faydası yok. Uzun zamandır tanık olduklarımız garip ve neredeyse kabul edilen normlara dönüşüyor.
Türk savaş uçakları Irak içindeki Kürt hedeflerine hava saldırıları düzenliyor ve Türk ordusu Irak topraklarında kalıcı üsler kuruyor.
Öte yandan İran, Bağdat’ı Tahran'dan yönetmeye ya da kendisine bağlı ve Irak’ın sorunlarını Tahran'dan ithal edilen reçetelerle tedavi eden gruplar aracılığıyla iradesine el koymaya giderek daha sıkı tutunuyor.
Abartmıyoruz, olayları takip edenler, Irak’ın halihazırda istikrarını ve çıkarlarını korumak adına, egemen karar alma gücünü ifade eden kurumlarının inşasını tamamlamak için acımasız bir savaş verdiğini göreceklerdir. Bağdat ile Tahran arasındaki mevcut durum, geçmişte Beyrut ile Şam arasındaki duruma benziyor. Keza benimsenen yerel araçlar sahiplerinin vatandaşlarına üstten bakmak bir yana korkutup yıldırdıkları, büyük sloganlarla kaplı yapay cepheler oyunu da çok benzer. Lübnan için de aynı şey geçerli. Zayıf bir Lübnan’ın ne halkına ne de komşularına bir faydası yoktur. Aynı şekilde Yemen’in de.
Olabilecek en tehlikeli şey, geçmiş deneyimlerin tekrarlanmasıdır. Devletlerin kaderinin, halklarının gerçek özlemleri ve çıkarları hakkında daha bilgili olan temsilcilerinin yokluğunda kararlaştırılmasıdır.
Ortadoğu'daki bazı başkentlere diğer başkentleri yönetme hakkını devretmek, bahanesi ne olursa olsun son derece tehlikeli olacaktır. Halkların ve grupların bu tür bir eğilime direnme kapasiteleri, direniş, şiddet, umutsuzluk, aşırılık ve terörizm biçimlerinin çoğalmasına yol açacaktır.
Geçici kuvvetler dengesine kalıcılık hakkı tanımak ve tarihsel dengeleri değiştirmek son derece tehlikelidir.
Biden yönetimi bölgeyi ve buradaki istikrar ve ılımlılık dayanaklarını okumakta acele etmemelidir.
Aklı başında herhangi bir gözlemcinin şunu söyleme hakkı vardır;
Hasta haritalara karşı dikkatli olun, çünkü yanlış tedavi enfeksiyonlarını artırır.