Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Sayın danışman: Yavaş ol

Türkiye’nin iktidar partisi AK Parti’nin Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay’ın, Kaşıkçı Raporu’nun yayınlanmasından sonra “Biden Suudi Arabistan’a ne yapmaya çalışıyor” başlıklı bir makalesi yayınlandı.
Aktay; “Trump döneminde yine kirli hesaplarla gözardı edilen raporun, Biden döneminde bu şekilde sansasyonel bir biçimde gündeme getirilmesi ABD’nin yeni yönetiminin adaletten yana olduğunu göstermiyor. Aksine Kaşıkçı dosyasını Suudi Arabistan’a karşı bir koz olarak kullanmak istediği çok açık” diye yazıyor.
Şunu da ekliyor; “Bizimse Kaşıkçı davasında baştan beri amacımız Suudi Arabistan’ı şu veya bu şekilde zor duruma düşürmek değil, sadece adaletti.” Daha sonra sözlerini şöyle sürdürüyor; “Biden yönetimi Kaşıkçı meselesinde adalet veya insani değerleri aramıyor, aksine bu dosyayı kendi Ortadoğu politikaları için bir araç olarak kullanmak istiyor. Esasen bu tür yaklaşımları dolayısıyla ABD dünyada herhangi bir zeminde bir  ihkak-ı hak için elverişli bir merci değil”.
Peki, ilkelere dayalı sözler mi yoksa rasyonellik duygusu olan bir ülkenin mantığı ya da siyasi oportünizm ile mi karşı karşıyayız? Cevap kesinlikle bir siyasi oportünizmle karşı karşıya olduğumuz, çünkü Türkiye, insan hakları ihlalleri hikayesine tamamen dahil olanlar arasında olduğunun farkında.
Washington gerçekten insan haklarıyla ilgileniyorsa ki bunu umursamadığını, özellikle İsrail'in Filistinlilere karşı işlediği suçlardan dolayı Uluslararası Mahkeme’de yargılanmasını reddetmesi ve bölgemizde İran’ın işlediği suçları görmezden geldiği göz önüne alındığında, aksine bu konuda seçici olduğunu düşünüyorum. Türkler de insan hakları dosyasındaki işte bu seçici tutum tarafından hedef alınabileceklerini fark ettiler.
Danışman’ın sözleri, Ankara'nın artık bu seçici insan hakları öyküsünde hedef alınacaklar arasında olduğunun farkına vardığını ve bu nedenle şimdi ağaçtan inmeye, Fransa ve Mısır ile yakınlaşmaya çalıştığını gösteriyor.
Erdoğan’ın danışmanı, Suudi Arabistan’ın özellikle ahlaki sorumluluğunu üstlenip suçluları yargıladığı için bu tür seçici bir tutum karşısında sarsılmayacağını anladıktan sonra, Türkiye’nin Suudi Arabistan’a yönelik düşmanca tutumunu haklı göstermeye çalışıyor.
Elbette, Suudi Arabistanlı veya başka ülkeden herhangi bir politikacının, özellikle kurtlarla dolu bir bölgede siyasi çıkarların kendisine dikte ettiği şekilde hareket etme hakkı vardır. Ancak Türkiye’nin pozisyonu sadece bir makale ile düzeltilemez veya cilalanamaz.
Türkiye, ister Suudi Arabistan ister Mısır ve BAE olsun, bölgedeki ılımlı ülkeleri düşmanlaştıran ülkedir. İran gibi Türkiye de Irak'tan Suriye'ye askeri olarak genişliyor, Akdeniz'de krizleri tetikliyor ve Libya'daki rolünü oynuyor.
Erdoğan Türkiyesi İran gibi bölgemizde en çok gazeteci tutuklayan ülkedir. Devlet çalışanlarını ideolojik sınıflandırmalara göre görevden uzaklaştırıyor ve ardından bölge ülkelerine insan hakları ve demokrasi dersleri vermeye kalkıyor.
Bu nedenle takipçiler Türk danışmana ancak şunu söyleyebilir: Yavaş ol, ağır ol. Türkiye ölü ve diri Kaşıkçı’yı en çok kullanan olduğu için, hata, şantaj ve kriz yaratma sicili bir makale ile silinemez.