Fayez Sara
Suriyeli gazeteci-yazar
TT

Esed’in zaferi!

Suriyelilerin, Beşşar Esed rejimine karşı devriminin 11. yılında Beşşar Esed’in Suriyelilerin gerçekleştirdiği devrim ve onlara karşı savaşta zafer kazandığı açıklamalarını da beraberinde getirdi. Açıklamalar, yalnızca Esed rejimi ve devlet kurumlarındaki bazı müttefikleri ile sınırlı kalmadı. Aksine ‘Suriye halkının dostları’ listesinde yer alan başka taraflar da söz konusu açıklamalar korosuna katılıp Esed’in 11 yıldır devam eden bu savaşı kazandığını düşündü.
Esed’in zafer kazandığı fikrinin anlamı, bunu dile getirenlerle propagandasını yapanlar için aynı anlama gelmiyor. Çoğu, Beşşar Esed’in hayatta kalması ve rejiminin varlığını sürdürmeye devam etmesinin zafer olduğunu düşünüyor. Hatta bazıları daha da ileri gidip bunun zafer kanıtı olduğunu söylüyor. Esed rejimin 2021 ortasından önce cumhurbaşkanlığı seçimleri yapmaya hazırlandığına dikkat çekerek seçimleri kesinlikle Beşşar’ın kazanacağına ve yeni bir yedi yıllık başkanlık dönemini devralacağına inanıyor. Beşşar’ın kazandığını söyleyenlerden bazıları, zaferin, Esed'in, çoğu devrimin ilk yıllarında kontrolünden çıkan Suriye topraklarının büyük bölümü üzerindeki kontrolünü yeniden sağlaması anlamına geldiğini düşünüyorlar. Suriye’nin kuzeybatısında Heyetu’t Tahriru’ş Şam (HTŞ) da dahil olmak üzere Türkler ve onlarla ittifak halinde olan grupların kontrolündeki bölgeleri ve ABD’nin desteğiyle Fırat’ın doğusuna egemenlik kuran Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) görmüyorlar. Ancak he iki durum da geçici yakın zamanda yeniden ele geçirecekler.
Daha önce de Esed’in zafer kazandığını iddia edenlerin aksine Beşşar Esed’in başlıca müttefikleri olan Rusya ve İran, Esed’in onların Suriye’deki varlıklarını sürdürmeleriyle zafer elde ettiğini düşünüyorlar. Çünkü her ikisi de onun isteği üzerine oradalar. İranlılar için mesele prensip ve aksiyomlar çerçevesinde ise bu Ruslar için kaçınılmaz bir şekilde ilerleyen süreçte öyle olacaktır. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bunu, birçok kez dile getirdi. Bir grup daha Esed’in zafer kazandığını söylüyor. Bu konudaki görüşleri sadece tahminlere, yanılsamalara ve ‘Esed'in zafer elde etmesi’ arzusuna dayanmaktadır. Bu, onlara Doğu Akdeniz siyasetinde ve Suriye'nin geleceğinde siyasi bir rol ve konum sağlayabilir. Bazıları bunun kendilerine savaştan sonra Suriye'nin yeniden inşasına katılarak ekonomik kazanımlar elde etme fırsatı vereceğini düşünüyor.
Ancak ‘Esed zafer elde etti’ cümlesinin, bunu ifade edenlerin görüş ve tutumlarının arka planlarının çokluğu ve çeşitliliğine rağmen Suriye gerçeklerinde kendilerine bir destek bulamıyorlar. Esed ve rejiminin Suriye’de son 10 yılda devlet ve toplumda neden olduğu yıkım, cinayet ve göçe mahkum etme yoluyla yaptıklarının ardından hangi ‘zaferden’ bahsediliyor? Bu yaptıklarının en önemli neticesi, iktidarın devleti sindirmesi ve bunun tam bir fiyaskoya yol açması oldu. Böylece başarısız bir devlete dönüştü. Kurumları ve birimleri,  yandaş suç çetelerinin yalnızca birer aracı haline geldi. Güç ve terörizmle egemenlik dayatmaktan başka bir şey yapmadı. Egemenliğini de güvence altına alamadı. Egemenliğini sağlamlaştırmak ve kalıcı hale getirmek için uluslararası toplum tarafından ‘terörist’ olarak nitelendirilen birçok devlet, milis ve silahlı çeteleri yardıma çağırdı. Bu şekilde toplumu hem insani hem de kurumsal açıdan yıkık bir oluşuma dönüştürdü. İnsani açıdan bakıldığında Suriyelilerin yarısı dünya genelinde onlarca ülkede mülteci haline geldi. Öte yandan halkın dörtte biri, öldürüldü, tutuklandı, kaçırıldı veya sakat kaldı. Kalan Suriyeliler, yoksulluğun en alt seviyelerini gördüler. İnsan yaşamı standartlardaki kötüleşme, özellikle de rejimin kontrolü altındaki bölgelerde eşi benzeri görülmemiş sınırlara ulaştı.
Suriye toplumunun insani yapısının yok edilişinin siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel kurumlarının gerçekliğine yansıması doğal bir hal aldı. Birçoğu yıkıldı. Yıkılmayanlar ise dışlandı veya ilhak edildi. Örneğin, tüm siyasi kurumlar ve sosyal kuruluşlar, ya ‘terörizmle’ mücadele bahanesiyle feshedildi ya da istihbarat şubelerine bağlanarak güvenlik kontrolüne tabi tutuldu ya da hiçbir şey yapamayacak şekilde zayıflatıldı. Böylece yalnızca rejim ve başkanı güvenlik hattı dışında hareket ve nüfuz etme gücüne sahip oldu. Bu bağlamda bu kurumlar, başta Esed rejiminin müttefikleri sayılan Rusya, İran ve milisleri gerçek güçlerin ardında gizlenip tasarrufta bulunduğu bir vitrinden ötesi değil. Hiçbiri Suriyelilere karşı herhangi bir sorumluluk, eylem veya onlara sunulanlarla ilgilenmiyor. Onlar için önemli olan sınırlı çıkarları doğrultusunda varlık ve egemenliklerine odaklanmak.
Esed ve rejimi bu sınıra ulaştığı için artık mevcut durumu ele alma ve bunun sonuçları ile yüzleşme, içerideki ya da dışarıdaki durumdan çıkma arayışında herhangi bir rol oynayamazlar. Bu nedenle işler her düzeyde gittikçe daha da kötüleşiyor. Belki de bunun en belirgin olanı içerideki durum; rejimi destekleyen sosyal yapıda artış gösteren parçalanma. Üst düzeydeki parçalanmanın tezahürleri arasında Esed ve Mahluf aileleri arasındaki çatışma yer alıyor. Söz konusu çatışma Rami Mahluf’un çökertilmesi ayrıca kurum ve yatırımlarına Beşşar Esed ve eşi adına el konulmasıyla sonuçlandı. Rejimin propaganda aygıtı olan medyaya yansıyanlar ise son zamanlarda çok sayıda Mahluf destekçisinin tutuklanıp ortadan kaybolduğu.
Hiç şüphe yok ki rejim politikaları ve koşullarının içeride kötüleşmesi, dışarıdaki çizgisiyle paralel bir şekilde seyrediyor. Bu durum, Esed ve rejimine karşı uluslararası bir komplo gerçekleştiren aktörler olarak nitelenen düşmanlarıyla ilişkilerine de yansıyor. Bir yandan onlara saldırmaya devam edip diğer yandan işlediği suçların büyüklüğünden haberdar değilmiş gibi bölgesel ve küresel çevrede sonuçlarının neden olduğu Suriye gerçekliğini görmezden gelerek onu olduğu gibi kabul etmeleri için sevecen mesajlar gönderiyor. Ne bölgesel ne de küresel çevrenin rejimin işlediği suçları affetme konusunda anlaşması da zor. Esed, aktörlerin Suriye'nin yeniden imarına katılma istekleri karşısında 2254 sayılı uluslararası karar temelinde siyasi bir çözüme yönelik uluslararası çabalar sarf etmek ve yerine politikalarını ve suçlarını sürdürüyor. Başka ülkeleri de buna teşvik ediyor. Bir bakıma, bu davranış, hayatta kalması ve rejiminin devamında başrol oynayan müttefikleri yani Ruslar ve İranlılar ile olan ilişkilerine kadar uzanıyor. Yalnızca manipülasyon, yalanlar söyleme politikası izlemiyor, aralarındaki rekabeti de teşvik ediyor. Her iki tarafın sağladığı yardımlar rejimin başı ve bir kısım çevresi tarafından ele geçiriliyor. Geçtiğimiz yıl Rus kaynaklar ve daha az sayıdaki İranlı kaynaklar, her iki tarafın da bu durumlar nedeniyle Esed rejimiyle yaşanılan anlaşmazlıklar hakkında bilgi sızdırmıştı.
Sonuç olarak Esed rejimi ve rejim liderinin izlediği politikaların gittikçe kötüleşirken, ‘Esed zafer elde etti’ açıklamaları yapılıyor. Devrimin ilk günlerinden beri zaferi ilan eden ve zaferlerinin bir ifadesi olarak yüzlerce kez ‘bitti’ kelimesini tekrarlayan rejim ve cumhurbaşkanı açısından bunu söylemek kolay olsa da gerçekler ve verilerin Esed’in Suriye savaşından galip çıkmasının imkansızlığını ortaya koyduğunu hem kendileri hem de tüm dünya bildiği hale bu açıklamaların başkaları tarafından yapılması oldukça garip.