Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Lübnan denizcisi

Nebih Berri’yi ziyarete genellikle Jean Ubeyd ile birlikte giderdim. Bu kez yanına rahmetlinin taziyesi için gittim. Salgın ve siyaset nedeniyle iki acının şehri olan Beyrut’a nazır balkonunda aylar süren uzun bir tecridin ardından Temsilciler Meclisi Başkanı’nın ofisine gitmek benim için yeni bir dünya keşfetmek gibiydi.
Lübnan krizleri, çatışmaları, tercihleri,  tozlu ve kötü rüzgarlarının kaosu içinde her zaman Nebih Berri’nin yanındaydım. Çünkü onun ülkede bilmediklerimizi bildiğini biliyoruz. Sonsuz Lübnan denizinde onun bilgisi, zekası ve seyrüsefer bilgisine güveniyoruz. Ülkeyi her yanından vuran mevcut kargaşada, ölümcül gerilim ve çukurların üzerinde bir devlet adamı olarak tek başına Nebih Berri duruyor.
Ona “Bu dalgalı ufuklarda hiç ışık var mı?” diye sordum. Bana “Onu aramaya gitmek gerek. Politikacıların bencilliğinin Lübnan'ın kaderine üstün gelmesini kabul etmeyeceğiz. Ülke hepimizden daha yüce. Lübnan ender bir ülkedir. Yaşamıyor ancak ölmüyor da. Alanı ve sınırları dışındaki ülkeler arasın bulunuyor. Bir süre önce, üst düzey bir Batılı yetkili bana nazik bir ziyarette bulundu. Herkesin dilinde olan meseleleri konuştu. Ona, Lübnan’a büyük gerçekler gizleyen günlükler aracılığıyla baktığını söyledim. ‘Biz Doğu’da küçük ve kaotik bir ülke değiliz. Bu, onlarca yıldır 500 bin Filistinliye ev sahipliği yapan ve şimdi çoğu ekonomik sıkıntılar yaşayan on binlerce Suriyeli mülteciye kapılarını açan bir ülke. Bunlara bir de Lübnan ekonomisinin bugünkü durumunu ekleyin. Uluslararası barış karşısında bu insani çerçevenin yok edilmesi Batı'nın veya dünyanın çıkarına mı?’ dedim” ifadeleriyle cevap verdi.
Bunun üzerine Başkan Berri’ye şöyle dedim: “Asıl korkumuz, dışarının Lübnan’a dar çerçeveden bakması değil, Lübnanlıların kendilerine sığ bakmaları. Buraya gelirken çok sayıda dilencinin yanından geçtim. Yeni olan durum sayıları değil, sınıfsal durumları. Bu dilenci kızların bazıları beş yaşında bazıları daha da küçük. Bu, hükümetin inatçılığı meselesinin çok ötesine geçen bir sahne.”
Bazıları Cumhurbaşkanının istifasını talep ederken, bazıları hükümet kurmakla görevli Başbakan Saad Hariri’nin yanında yer alıyor. Maruni Patriği, Lübnan’ tarafsızlık çağrısında bulunurken Hassan Diyab hükümeti derin bir uykuya daldı.
Lübnan lirası silinip gidiyor. Parlamento, anayasanın izin verdiği ölçüde parçalanmış devlet meselelerini yöneten tek kurum olmaya devam ediyor.
Başkan Berri, bir denizcinin denize açıldığında aldığı ilk dersin, önünde gördüğü suyun sonunun nihai sınır değil ufuk olduğunu söylüyor.