Ekrem Bunni
Suriyeli yazar
TT

Suriye devrimi ve yenilgi sorusu!

Suriye devriminin başlangıcından 10 yıl sonra ne derece başarısız olduğunu tanımlarken ve ardından şu soruyu cevaplarken farklı görüşler ortaya çıkıyor: “Bu devrim yok edildi ve şimdi yenilgi havasını mı soluyoruz, yoksa sadece etkileri hafifletilebilecek ve üstesinden gelinebilecek kısa süreli başarısızlıklar ve geçici pürüzler ile mi boğuşuyor?”
Bazıları yıkımdan herkes etkilendiği için yenilgiyi kabul etmekten kaçınıyor. Zira meşruiyetini ve kamusallığını yitirmiş, bileşenlerinin devamlılığına leke sürdüğü ve ahlaki, siyasi, ekonomik ve toplumsal açıdan çok yönlü bir yönetim krizinin içinde bulunan bir rejimle girilen kanlı çatışmada galip veya mağlup olmadığını söylüyorlar.
Aynı şekilde ülkenin kuzeybatısındaki İslamcı grupların liderleri ve ülkenin doğusundaki Kürt güçlerinin liderleri, başları yerinde olduğu ve ellerindeki bölgelerde güçlerini ve ayrıcalıklarını dayatmaya devam edebildikleri sürece yenilgiyi kabul etmeyi reddediyorlar. Ancak açık olmayan bir şey var o da siyasi muhaliflerin yenilgiyi kabul etmekten kaçınması. Bunların arasında hala aşağılayıcı müzakerelerin bataklığından çıkamayan ve Suriye halkının haklarından tesbih boncukları gibi birer birer tavizler verenler var. Müzakerelerde siyasi bir çözüme ulaşma ve hatta tutukluların serbest bırakılması ve kayıp ve kaçırılan kişilerin akıbetinin netleştirilmesine ilişkin insani talepleri gerçekleştirme noktasında bile bir nebze olsun ilerleme kaydedilmezken, dış diktelere boyun eğmeleri ve etraflarını saran zayıflık ve utanmazlık ile açık bir şekilde rejim ve müttefiklerin ekmeğine yağ sürmeye başlayan güç dengelerine meydan okuyorlar!
Bazıları yöneticiler arasındaki anlaşmazlıklar, Suveyda ve Dera şehirlerinde rejime ya da İdlib kasabalarında İslami eğilimli gruplara karşı bazı halk gösterileri veya Suriye’deki zor hayat şartlarına yanıt olarak aç kişilerin ayaklanması hakkında hala abartılı sözler söylemeye, yalan yanlış bahislerde bulunmaya ve sahte umutlar yeşertmeye devam ediyor. Zaman zaman mevcut rejimin sembollerinin ortadan kaldırılması ve siyasi değişimin empoze edilmesi için Washington ile Moskova arasında bir uzlaşmaya bel bağlanmasının veya belirsizlik dönemini atlatıp geçiş dönemine liderlik edebilecek muhalif ve rejim yetkililerinden oluşacak “askeri bir konsey” kurulmasının önemi hakkında kuruntular yaymalarında bir beis yok!
Bununla birlikte yenilgiyi kabul eden Suriyeli aktivistlerin ve muhaliflerin sayısı artıyor. İçlerindeki küçük bir grup Suriye halkının büyük fedakarlıkları karşısında ağır geldiği ve hayal kırıklığına sebep olduğu için yenilgi kelimesini kullanmaktan hala çekiniyor. Ancak yine de pek çoğu yenilgiyi yüksek sesle kabul edip nedenlerini tespit etmek için ciddi ve cesur tartışmalara girmeye başladı. Bu tartışmalar rejimin temel sorumluluğu ile ilgili olarak şunların etrafında dönüyordu: Rejim iktidarını sürdürmek dışında hiçbir şeye önem vermedi. Bütün siyasi uzlaşmaları reddetti. Dışarıdan çeşitli şekillerde gelen destekleri çekti. Israrla siyasi devrimi çarpıttı, terörizmle ilişkilendirdi ve mezhepçi bir iç savaşın içine sürükledi. En şiddetli yöntem ve baskılarla ve en çirkin mezhepsel kışkırtmalarıyla hapishanelerden serbest bıraktığı selefi cihatçı liderlerle gizlice anlaşma yapmak için yalvardı.
Tartışmaların diğer tarafında ise şunlar vardı:
Devrimin barışçıl yaklaşımından uzaklaşması ve militarizme teslim olması sonucunda kamuoyunun ve Suriye halkının demokratik değişimi destekleyen önemli kesimlerinin sempatisi kaybedildi. Siyasal İslami eğilimli gruplar ve aşırılık yanlısı cihatçılar devrimin saflarına sızdı, bileşenlerini karıştırdı ve ruhuna ve değerlerine el koydu. Uluslararası toplum Suriyelilerin haklarına sahip çıkamadı. Şiddete karşı çıkıp sivilleri koruyamadı. Dışarıdan gelen askeri müdahaleler karşısında sessiz kaldı. En üzücü olan şey de Suriye muhalefetinin halkın ve liderlerinin güvenini kazanamaması oldu. Koalisyonu ve ulusal konseylerinde faaliyetlerini koordine edemediler. Demokrasi yolunu izleyen, azimli ve fedakar bir şekilde örnek bir güç olarak ortaya çıkamadılar. Saflarını eski yöntemler, dar partizan çıkarlar, enaniyet ve tekelleşme olguları ile yönetilen mevkiler için hastalıklı ve acı verici rekabetler ve kavgalarla doldurdular. Bu da dağılıp zayıflamalarına ve sonra da parçalanıp tarihsel sorumluluklarını yerine getirmede başarısız olmalarına yol açtı.
Yenilginin sebepleri hakkındaki tartışmalar, Suriyelilerin yaptığı devrimin meşruiyeti ve devrimin toplumu dayanılmaz bir baskı, ayrımcılık ve yoksulluk durumuna sürükleyen diktatörlük ve yolsuzluk rejimine karşı kabul edebilecekleri ya da reddedebilecekleri bir seçim mi yoksa tarihi ve ahlaki açıdan zorunlu bir yanıt mı olduğuna dair tartışmaları doğurdu. Aynı zamanda, gelecekteki olasılıklar ve vatan ile toplumun bütünlüğünü yeniden inşa edip devrimin getirdikleri ve halkın fedakarlıklarını korumak için neler yapılabileceğine dair bir tartışmayı da beraberinde getirdi.
Müzakerelere ve uluslararası toplumun kararlarına bağlı kalınması için yapılan çağrıları, bu iki şeyin siyasi çatışma sahasında kalmak ve rejim ile müttefiklerinin elinden alınabilecek şeyleri almak için tek yol olduğu iddiası, şiddetten başka bir dil bilmeyen rejim ile mücadele etmek için savaş seçeneğine daha fazla sığınma ve daha fazla silah çekme talebi ile mücadele edilmesi ve hatta silah sahiplerinin kendilerini destekleyen dış mihrakların elinde sadece itaatkar araçlara dönüştüğünü bir kenara bırakırsak, Suriyelilerin devriminin vardığı sefil durum ile yüzleşmek için iyice yerleşmeye başlayan tarafsız uzlaşmalar olduğunu söyleyebiliriz. Bu uzlaşmalarda insani dosyalara, kayıp ve kaçırılan kişilerin akıbetinin ortaya çıkarılmasına ve tutuklu kişilerin dosyasını takip etme çabalarına odaklanılıyor. Faillerin yargılanması teşvik ediliyor. Devrimin meşruiyetini ve sloganlarını desteklemek için entelektüel ve kültürel boyuta dikkat kesiliyor. Böylece toplum ve siyasi kimlik bilinci artacak ve bunları en az kayıp ve acıyla yeni değişim dönemlerine hazırlayacak şekilde ders çıkarılacak. En önemlisi de, demokratik ufka olan güvenin yeniden inşa edilmesi hedefleniyor. Suriyelilerin kalpleri hareketlerinin başlangıcında demokrasiye meylediyordu ancak bunu geliştirebilecekleri ve kurtuluş seçeneğine dönüştürebilecekleri şekilde şartlar olgunlaşmamıştı.
Umarım insani ve kültürel çabalar bu denli yıkıma rağmen Suriyelilerin acılarını ve devrimlerinin ulaştığı nokta karşısındaki üzüntülerini dindirir. Gerçek şu ki Suriye eskisi gibi olmayacak ve ne ulusal ve milli demagojik sloganları ne de din kisvesi altında toplumsal baskı ve zorba siyasi yönetim şekline geri dönecek. Zira geçmiş ile ilişkileri koparmak, devrimin birikimleri ve bu dönemden çıkarılan dersler üzerine yeni şeyler inşa etmek üzere değişim kapısı açıldı.
Devrimin yenilemeyeceğini veya bozulamayacağını düşünenler yanılıyor. Şayet yenilirse ortada ne devrim ne de bu ismi hak eden bir şey kalır. Tarihte, geçici bir süreliğine yenilgiye uğratılmış gerçek, soylu ve meşru devrimlerin pek çok örneğini görüyoruz. En kötüsü de yenilgiyi, isyancı kitlelerin çıkarılan dersleri özümsemeden ve yeniden ayaklanmadan önce iki şeyi kıyasladığı kanlı ve kara bir dönem izliyor. Halkların mücadele tarihi belli bir zamanda bitse de illa başka bir dönemde yeniden başlar.