Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Kraliçe ve prensi

Aramızdan ayrılan Edinburgh Dükü Prens Philip’i anlatırken yapacağım bazı tekrarlar için özür dilerim. Edinburgh Dükü Prens Philip’i bir kez görmüş ve bir kez de kendisiyle konuşmuştum. Kendisi ile ilk kez 1964’te tanıştım. O zamanlar Kenya’nın bağımsızlık günüyle ilgili haber yapmak için Nairobi’deydim. Kenya'nın başkenti, ülkenin dört bir yanından gelen kabilelerin renkleriyle doluydu. Binlerce insan meydanlarda dans ediyor, şarkı söylüyor ve tempo tutuyorlardı. Resmi törene gelince, beyaz plastik sandalyelerin yerleştirildiği sade bir bahçede yapıldı. Törende iki ana konuşma vardı; Mau Mau’nun lideri Jomo Kenyatta’nın yaptığı özgürlük konuşması ile Prens Philip’in yaptığı bağımsızlık konuşması.
Arap Maşrık (Levant) bölgesinden gelen bir gencin, büyük bir adamın “Kraliçe beni görevlendirdi” dediğini duyduğunda ne gibi duygulara kapılacağını bir düşünün? Bir kadın bir adamı mı görevlendiriyor, erkekliğe yazıklar olsun. Bundan 30 yıl sonra Kuveyt Emiri Cabir el Ahmed, İngiltere’ye bir “devlet ziyareti” düzenlemişti, yani Kraliçe’nin konuğu olmuştu. Geleneklere göre, onuruna bir akşam yemeği verildi ve o da benzer bir yemek daveti ile karşılık verdi. Orta büyüklükte bir salonda verilen davetin konuklarının sayısı çok azdı ve Arap gazeteciler olarak yalnızca ben ve Selim Nassar vardı. Sessiz bir akşam yemeğinden sonra, Kraliçe Elizabeth ve Prens Philip katılımcıların birbirleriyle konuşmalarına fırsat tanımak için masadan kalktılar. İkili duvardaki bir tabloyu incelemek için benim ve Nassar’ın yanında durdular ve bize selam verdiler. O zaman Prense: “Majesteleri, sizi gençliğimde Nairobi’de Kraliçe adına bağımsızlık konuşmasını yaptığınız zamandan tanıyorum” dedim. Kendisi hakkında her zaman anlatıldığı gibi eliyle hafifçe göğsüme vurarak, “Kendi adına konuş!” dedi. Herkes güldü.
Gazetecilik sizi krallarla tanıştıran bir meslektir. Eğer onda kök salarsanız, gençliğinizde sizi Edinburgh Dükü ile tanıştırır, yaşlılığınızda da onunla 'sevgili Prens' olarak buluşturur. Efsanevi tacın sahibi Kraliçe’nin elini sıkmanız kolay olur. Hatta Dük’ün bu dünyadan ayrıldığı günlerde, Kraliçe 2. Elizabeth ile aynı masaya oturduklarını söyleyebilecek çok az sayıda kişiden biri yapar.
Prens Philip’in resmi bir statüsü yoktu. İngilizler kendi aralarında şakayla onun tek resmi statüsünün “Majestelerinin en sadık tebaası” olduğunu söylerler. Ama aynı zamanda kendisi belki de onu adıyla, Elizabeth olarak çağıran tek erkekti. Kraliçe Victoria, eşi vefat ettiğinde üzüntü içinde, “Beni Victoria diye çağıran tek erkeği kaybettim” demişti.
Kraliçe 2. Elizabeth’in eşi iki ay daha yaşasaydı 100 yaşında olacaktı. Bu 100 yılı, dünyanın en güçlü burçlarından ve tahtlarından birinden tarihi izleyerek ve takip ederek yaşadı. Buckingham'da, gelmiş olduğu Yunanistan Krallığı’nın artık bir hiç olduğunu gördü. İskender'in babasının taşıdığı Yunanca 2. Philip adının önemini kaybettiğine tanık oldu.
Prens Philip sadece Kraliçe’nin kocası değil, aynı zamanda bir babaydı. Pek çok güçlükle karşılaşmış bir ailenin parçasıydı. Bu güçlüklerden belki de en zoru Prens Charles ve Diana dizisindeki uzun trajediydi. Dünya ve hayat gibi efsanevi tacın sahibi aileyle ilgili haberler de yönetim ve devamlılık, Diana ve Megan ile ilgili haberler arasında bölünüyor. Merhum Prens tahtın koruyucularından biriydi.