Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Natanz sonrası asla eskisi gibi olmayacak

İran’ın zenginleştirilmiş uranyum üreten Natanz Nükleer Tesisi’nin hedef alınmasını İsrail açısından nasıl değerlendirebiliriz? Özellikle de çalışmalar Natanz patlamasının uranyum zenginleştirme işlemini en az dokuz ay erteleyeceğini bildirirken.
Birkaç hızlı değerlendirme yapılabilir; İlki İran’ın tesisine vurulan bu darbenin amacı zenginleştirilmiş uranyum üretme işlemini engellemek.
İkincisiyse İran’ın en hassas ve gizli noktası olan nükleer enerjiye darbe vurmak.
Natanz patlamasından önce İsrail, İran’da tonlarca belge toplama girişimde bulundu, ayrıca İranlı Nükleer Bilimciye saldırı düzenledi. Bütün bunlarsa İsrail’in İran hakkında ne kadar gizli ve önemli bilgilere sahip olduğunu gözler önüne seriyor. İsrail’in İran’a açıkça sızması ise daha çok girişimlerin meydana geleceğini belli ediyor. Suriye’deki saldırılarını saymıyorum bile.
Diğer bir meseleyse, İsrail’in bu saldırısının, İran’ın müzakerelerdeki çok önemli bir faktörünü saf dışı bırakmasıdır. Bu faktör İran’ın Viyana görüşmelerinde sahip olduğu, özellikle de seçimlerden önce ABD ve Batı ülkeleriyle anlaşmaya varmaya çalışan Hasan Ruhani için çok önemli olan zaman faktörüdür.
Üçüncü değerlendirme ise, Başbakan Netanyahu’nun ABD-İran nükleer görüşmelerindeki herhangi bir yumuşamaya ne kadar karşı olduğunu hatırlatması ve İsrail’in İran’ın uluslararası veya yerel nükleer çalışmalarla nükleer güç elde etmesine imkan tanımayacağında ne kadar ciddi olduğunu belli etmesidir.
İsrail’in Natanz’ı hedef alması nükleer taleplerinin artık Washington’daki açıklamalarla değil sahadaki faaliyetleriyle gerçekleşmesini kararlaştırdığına işaret ediyor.
İsrail’in bu meydan okuması sadece ABD’yi değil aynı zamanda İran’ı da ilgilendiriyor. Hamaney’den Devrim Muhafızlarına ve silahlı militanlara kadar tüm İran halkını ilgilendiriyor çünkü Natanz patlaması İsrail tarafından İran’a bir meydan okumadır.
Öte yandan, İsrail’e karşılık vermemeleri, hem içeride hem de Irak’tan Lübnan’a kadar bütün takipçilerin nazarında iktidarın imajını zedeleyeceği için İran rejim lideri olan “Rehber Hamaney” ve Devrim Muhafızları için bir utanç olur. Ancak karşılık vermeleriyse İran Dışişleri Bakanının söylediği gibi İsrail’in tuzağına düşmek olur.
Çünkü eğer İran karşılık verirse bu sadece Viyana’daki uluslararası müzakerelerin değil bölgenin de dengelerini bozar. Hatta Batılı güçler de bundan nasibini alır.
Bu nedenle Natanz patlaması normal bir olay değildir zira bu olayın siyasi, diplomatik ve askeri etkileri vardır ve Rehber’den Devrim Muhafızlarına kadar her kademede İran’ın iç güvenliğini etkiler.
ABD’nin bu operasyondan haberinin olmadığı kesinleştikçe operasyonun ve sonuçlarının önemi artıyor.
Özellikle ABD Savunma Bakanının olay günü sabahında İsrail’de olması, İsrail’in Washington’dan bağımsız hareket ettiğine ve buna gücünün yettiğine işaret ediyor. Aynı zamanda Washington’un İran meselesinde İsrail’den bağımsız hareket edemeyeceğini açıkça gösteriyor ki bu da İran’ın başını belaya sokacak.
İşte bu nedenle Natanz sonrası asla öncesi gibi olmayacak.
Tüm olayın özeti bu.