Kudüs'ün Şeyh Cerrah mahallesindeki kriz kolay değil. İsrail içinde bireysel davranışta veya siyasi bir kararda değil, adil olması gereken hukukta, hukuki referansta etnik "ayrımcılık" sorununun tam teşekküllü bir uygulaması. Burada ayrımcılık ile kastedilen, kanunun bazı vatandaşlara uygulanırken bazılarına istisna uygulanmasıdır. Böylelikle İsrail, 1948 öncesine ait mülkiyet sözleşmelerine dayanarak kendisinde Filistin vatandaşlarını evlerinden çıkarmak için kanunları kullanma hakkını görürken, aynı dönemde Filistinlilerin mülklerine ve evlerine el koyan Yahudi vatandaşlara bu kanunları uygulamıyor. Adalet seçici olduğunda, yaşanacak adaletsizlikleri siz düşünün!
Ancak izin verirseniz burada başka bir konudaki düşüncelerimi dillendirmek istiyorum.
Bu kriz, Hamas'ın önderlik ettiği çatışmadan tamamen farklı. Hamas, İsrail yerleşim yerlerine attığı büyük ve yoğun miktarda roketlerle, Gazzeli Filistinlileri yeni bir trajedi döngüsüne sürüklüyor. Gazzelilerin mağdur iken, saldırıları nedeniyle cezalandırılan bir zalim haline gelmeleri, bu trajediyi daha da kötüleştiriyor. Esas mağduriyet küresel medyanın gündemini terk ederken, yerini kendisine zararlı yeni bir anlatı alıyor; kısa sürede insani hedeflere binlerce füze fırlatma kabiliyetine sahip terörist bir gruba karşı kendini savunan bir devlet. Sonuç, gördüğümüz gibi dünya liderlerinin kendisini savunan devlete desteklerini ifade etmekte yarışmaları ve Şeyh Cerrah meselesinin unutulması.
Geriye şu soru kalıyor; krizin ortasında Hamas’ı eleştirmeli miyiz?
Hizbullah, Güney Lübnan'da İsrail’e karşı direnişin omuzlarında yükseldi ve 18 yıl boyunca bu konudaki söylemleri yönlendirmeyi tekelinde tutmayı başardı. Bunun yanı sıra, eylem olarak direnişin kendisini de tekeline aldı ve bu şerefe ulaşmak isteyen Lübnanlıların peşine düştü ve neticede hem silah hem de direniş şerefi Hizbullah’ın tekeline geçti. Öte yandan fırsatçılar da siyasi mantığı tekelleştirdiler. Krizin merkezinde yer alan Hizbullah’ı eleştirmek mümkün değil. Eleştirenler bu “şerefli savaşçıyı” sırtından bıçaklayanlar olarak betimlendiler. Sonra neler olduğunu tahmin edin?
Günaydın, dürüst ve şerefli savaşçı hakkında bildiklerimizi size sunmak için gelecekten geldim.
Bir kez daha günaydın, özür dilerim, şimdi gelecekten falan gelmediğimi öğrendim. Belirli bir grubun işgali altında olan Lübnan’da, Hizbullah'ın yaptıklarına ve yapmaya devam ettiklerine hep birlikte şahit olduk. Bu grup, Lübnan’da barış ve savaş kararını, refah ve sıkıntıyı, dış ilişkileri tekeline aldı ve tüm bunları yayılmacı bir bölgesel ülkenin hizmetine adadı. Lübnan’ın ulaştığı durumu hepimiz gördük. Afişleri direniş sloganları süslerken, Hizbullah’ın temellerini attığı gerçek proje gözümüzün önünde ifşa oldu. Hizbullah’ın komşu ve uzak ülkelere yayılmasını ve halklarının kaderini şekillendirmesini hep birlikte takip ettik. Kutsal bir parti olduğu da doğrulandı, zira ona muhalif olan ve eleştiren herkes, maddi ve manevi suikastı hak eden hainlerdi.
Ama kafam karıştı; eğer ben gelecekten değilsem ve neler olduğunu hepimiz biliyorsak, o zaman neden "Hizbullah" ile deneyimimizi "Hamas" ile tekrarlıyoruz?
Görünüşe göre bir aptallığı iyileştirmeye çalışırken biz ona yakalandık. Açık sözlülüğüm için kusura bakmayın, bir kez daha kriz zamanında sessiz kalmaya, aynı anlatıma yani “şerefli savaşçı” anlatısına kapılarak aynı delikten bir kez daha sokulmaya karar verdik.
Bu ciddi bir hata, çünkü kriz anında en değerli şey, eleştiridir. Eleştiriden kaçınmak asalet değil, sloganların ötesine geçen, gürleyen kitleler ve hazır ihanet kampanyaları karşısında cesur bir siyasi öngörü eksikliğidir. Bu kampanyalar ünlü sanatçılar, futbolcular ve edebiyatçıların önderlik ediyor, yönlendiriyor ve çoğu zaman şantaj, şeref ve onur iddiaları, kimi zaman da karşı çıkanlara yönelik aleni hakaretler eşlik ediyor.
Aklı başında bir kişi nasıl daha önce iktidara geldiğinde yaptıklarına analiz ve tahminlerle değil bizzat tanık olduğumuz bir harekete meyleder, bilmiyorum. Filistinli siyasi rakiplerine karşı davranışlarını, analiz ve tahminlerle değil, bizzat gördük. Mısır’a yönelik niyetlerine analiz ve tahminlerle değil, bizzat şahit olduk. Hangi maestronun çubuğuna göre hareket ettiğini ve alternatifinin kim olduğunu, esasen Filistinlilerin aleyhinde olan rotasıyla zimmetine geçirdiği popüler birikimini nereye yatırdığını gördük.
Ateşkes zamanında Hamas’ı eleştirmenizin bir değeri yok. Rahat olduğu dönemde sizin eleştirilerinize gerek kalmadan Hamas’ın kasları kendiliğinden zayıflıyor ve katılaşıyor. Hamas ne ateşkes dönemine ne de bu dönemde yaşananlara güveniyor. Lübnanlı benzeri gibi hisseleri, krizler borsasında yükseliyor, gelişiyor ve artıyor. Dolayısıyla sadece o zaman eleştirilerinizin bir anlamı var.
Hamas’a destek ile Filistinlilere desteği birbirine karıştırıyorsanız, siyasi farkındalığınızı ve doğru görüş yeteneğinizi gözden geçirmelisiniz. Çünkü Hamas’ı eleştirmek, şimdi ve yarın Filistinlilerin çıkarınadır. Hamas’ı Filistinlileri ve haklarını destekleyen söylemden soyutlamak onları güçlendirir ve Filistinlileri Hamas’ın hatalarının yükünü taşımaktan kurtarır. Hamas'ın Filistin meselesi üzerinden kamuoyunu kontrol etme gücünü kanıtlaması, aşırılık akımının varlığını pekiştirip, hisselerini yükseltiyor. Dünyanın gözünde, onu aşılması imkânsız zor bir faktöre dönüştürüyor. Sonra da dünya dönüp ondan şikâyet ediyor. Aynı zamanda, İslami aşırılığın sesi yükseldiğinde nasıl ki sıradan Müslümanların imajına, aslında sadece imajına değil, farkındalığına, davranışlarına ve dünya görüşüne zarar veriyorsa, Hamas’ın bu kontrolü de Filistin yanlısı kamuoyuna zarar veriyor. Yıllarca aşırılık yanlısı söylemlerle ve aşırılık yanlılarıyla savaştıktan sonra, ilk krizde aceleyle onlarla saf tuttuğunuzda, uzun ve sıkı bir çalışmanın ardından çektiği tek bir iple örgüsünü söken kadın gibi olursunuz. Zihin ve mantığın sağlamlığı krizlerde test edilir ve baskı altında ortaya çıkar.
Son olarak; Hamas’ı eleştirmeniz, ülkenizin siyasi konumunu etkilemez. Mısır, en basiti doğal, coğrafi, kültürel ve beşerî uzantı olan binlerce nedenden dolayı Filistinlileri desteklemeye devam edecek. Mısır için Filistin istese de istemese de bir ulusal güvenlik meselesi. Dolayısıyla, Hamas’a yönelik popüler eleştiri kendisine eşlik ettiğinde ülkenizin pozisyonu tam aksine güçlenir ve daha fazla inanılırlık kazanır. Böylelikle ülkenizin pozisyonunun aşırılıklara boyun eğmediği, her türlü davranışı kabullenmediği ve açık bir çek olmadığı anlaşılır. Hamas’a yönelik eleştirileriniz, organizasyonel ve bölgesel uzantılarının sonuçlarına, kamusal farkındalığı değiştirmedeki etkisine karşı bir bilinçlendirme, uyarı ve ikaz mesajıdır.
TT
Krizin ortasında Hamas’ı eleştirmeli miyiz?
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة