İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Aşı cephaneliği: Gücün doğası ve ahlakın özü

Askeri bilimlerde, cephanelik terimi, silah, mühimmat ve savaş araçları depolarını tanımlamak için kullanılır. Birkaç gün önce de ABD Başkanı Joseph Biden, ülkesinin "Kovid-19" pandemisine karşı gerekli aşıları temin etmek konusunda dünyanın cephaneliği olacağını açıkladı.
Nisan ayında Biden yönetimi, diğer ülkelere 60 milyon doz "AstraZeneca" aşısı sağlama sözü vermişti. Biden 17 Mayıs'ta Beyaz Saray'dan yaptığı bir konuşmada, buna 20 milyon doz daha ekleneceğini açıkladı ve böylece ABD’nin dünyanın geri kalanına bağışlayacağı aşı dozu sayısı 80 milyona ulaştı. ABD’nin bu bağışının hareket noktası insani ve vicdani mi yoksa Başkan Biden'ın seçim kampanyasında vaat ettiği ABD'nin dünya liderliğine dönüşü vizyonunun bir parçası mı?
Biden, Amerikalıların anavatanlarında güvende olmaları için ABD’nin dünya çapında hastalıkla mücadeleye yardım etmesi gerektiğine inanıyor. Bu, başkaları aracılığıyla kendini sevme ve koruma anlamında aydınlanmış bir narsisizm biçimi sayılabilir.
ABD’nin katkısı, her halükârda, virüse karşı yaklaşık 2 milyar doz aşı sağlamayı amaçlayan küresel girişim COVAX’ın bir parçası. Aynı zamanda COVAX Girişimi'ne 2 milyar dolarlık bir katkıyı içeren bir dizi ABD katkı girişimlerinin, ek 2 milyar dolar daha bağışlama planının, Hindistan dahil olmak üzere diğer ülkelere tıbbi malzeme ve ilaç yardımlarının da bir parçası.
Bundan sonra, Beyaz Saray'ın efendisi, ABD’yi liderlik ve öncülük konumuna geri döndürme çabasının mekanizmalarına dair düşündürücü yaklaşımlar sundu. ABD’nin İkinci Dünya Savaşı'nda demokrasinin cephaneliği olduğu gibi, bugün de Kovid-19 pandemisine karşı savaşta, insanlığı yakın sağlık tehlikesinden kurtarmak için bir cephanelik olacağını belirtti.
Her halükârda ABD’nin insanlığı saran tehlike konusundaki tutumunun övülecek bir yanı var. Zira ABD’nin koronavirüs nedeniyle uğradığı düşünülemez insani ve ekonomik kayıplara rağmen, Kongre geçtiğimiz günlerde ülkelerin salgınla savaşmasına yardımcı olmak için 11 buçuk milyar dolarlık yardım paketini onayladı. Biden yönetimi ayrıca diğer ülkelerin daha hızlı aşı üretmesine olanak tanımak için ilaç şirketlerini fikri mülkiyet haklarından feragat etmeye ikna etme müzakerelerini de destekliyor.
Selefi eski Başkan Donald Trump'ın izolasyona meyleden ve ABD’yi dünyanın polisi ya da jandarması olarak görme fikrini reddeden vizyonu ile çok hızlı bir şekilde farklı bir vizyon gösteren Biden yönetimi arasında derin ve kökten farklı bir şey var. Bu vizyon, Ortadoğu'daki İsrail-Filistin çatışması gibi tarihi ateş alanlarında, önümüzdeki Haziran ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile İsviçre'de bir zirve toplantısı düzenleme, kötüleşen küresel iklim koşullarına büyük ilgi gösterme, ABD’nin doğrudan küresel iklimi koruma anlaşmalarına geri dönmesi ve Avrupalı ortakların ihtiyaçlarını anlama meselelerinde somutlaştı. Bu sonuncusu, Trump yönetiminin karşı çıktığı “Kuzey Akım 2” hattının neredeyse onaylanması ile cisim buldu. Trump’ın bu projeye yönelik katı tutumu neredeyse NATO’nun son nefesini vermesine yol açacaktı. Özellikle ürkütücü Rus askeri uyanışının yanı sıra, ekonomik atılımlarla başlayan, tüm küresel emperyalist güçler gibi askeri hakimiyete ulaşabilecek kutupsal Çin düzenlemelerine karşı, ABD askeri koruması yerine birleşik bir Avrupa ordusu tartışmasına kapıyı ardına kadar açmıştı. Biden yönetimi içinde olup bitenler, sert gücün doğası ile yumuşak ahlakın özü arasında bir yol ayrımında olan bir Amerikan uyanışı mı?
Ünlü Foreign Affairs dergisinin son sayısında Amerikalı yazar Jonathan Cohen, Biden yönetimine ABD'nin küresel sağlık liderliğinin geleneksel komuta ve kontrol fikirlerinin enlem ve boylamlarını aşmasını tavsiye etti. Başka bir deyişle, ABD’nin inandığı ve dayandığı geleneksel güç kavramlarının üzerinden atlayıp, küresel etik ve onun ütopik stratejileri kitabını yeniden okumasını öğütledi.
Washington, özellikle insanlığın uyluğunun kırılmış gibi göründüğü bir anda, daha insancıl bir medeniyetin ortaya çıkması ve ilerlemesi yoluyla, dünyaya liderlik etmek için tarihi bir an ile karşı karşıya.
Ünlü Amerikalı antropolog Margaret Mead'e bir keresinde uygarlığın ilk belirtilerinin ne zaman ortaya çıktığı sorulduğunda şu yanıtı vermişti: “Kırılan uyluğumuzun iyileşebileceğini keşfettiğimiz zaman. Çünkü hayvanlar aleminde, bu kırık sizin ölümünüz anlamına gelir. Vahşi hayvanlardan kaçamazsınız, susadığınızda su kaynağına gidip su içemezsiniz, acıktığınızda avlanamazsınız, dolayısıyla vahşi hayvanlar için kolay bir ava dönüşürsünüz.”
Uyluğun iyileşmesi, birisinin zamanını ve emeğini yaralıya adadığının, yaralarını sardığının, güvenli bir yere taşıdığının ve iyileşme süreci tamamlanana kadar onunla ilgilendiğinin kanıtıdır.
Peki, Washington- Biden, insanlığı etkileyen Kovid-19 kırılmasını tedavi edebilir mi?
ABD’den, yok etmeyen, aksine yaşamı uzatan ahlaki ilkeleri uzlaştırması isteniyor. Zira hiçbir zaman ve asla ikna için nükleer, konvansiyonel cephanelerini kullanamaz. Buna karşılık aşı cephaneliği fırsatı, saplantılı bir politikadan etik açıdan daha dengeli bir uygulamaya geçiş için önünde yeni yollar ve süreçler açıyor.
Gizli servis adamları ABD başkanını “Kale” diye adlandırırlar. Bu mecazi adlandırmada olduğu gibi Biden, Amerikan cumhuriyetini ülkenin son 20 yılda yaşadığı çeşitli ahlaki gerileme ve bozulmaların sonuçlarından koruyan bir kale olabilecek mi? Julius Caesar'ın daha önce Roma'da yaptığı gibi onu ahlaki Rubicon Nehri'nden* geçirebilecek mi?
Aşı cephaneliği işte bunun için bir test alanı olacak. Hiç şüphesiz yarın, bekleyeni için çok yakındır.
* Jül Sezar'ın, generallerin orduları ile birlikte geçmelerinin yasak olduğu Rubicon ırmağını geçmesi. Jül Sezar'ın ünlü Alea iacta est -zar atıldı/ ok yaydan çıktı- sözünü söylediği olay. (çn)