Emel Musa
Tunuslu şair ve yazar
TT

En tehlikeli virüs siyasi parçalanmışlıktır

Bir ülkenin doğal zenginliğe, güçlü ekonomiye ve servet getiren nehir kollarına sahip olmasının hafife alınmayacak bir güç üretmek için yeterli olduğu doğru. Bu düşüncede olmamızın sebebi, devletin siyasi durumunu göz önüne almamamız ve siyasi tutarlılığı, hakkında konuşmaya veya asıl önemine işaret etmeye gerek duymadığımız konular arasında görmemiz.
Siyasi parçalanmaya şahit olan ve peş peşe meydana gelen amansız iç çekişmelerin, savaşların, siyasi müzayedelerin ve rekabetlerin altında yaşayan bir devlet, yeryüzünün bütün zenginliklerine sahip olsa da her bakımdan zayıftır.
Düşüncelerimizi daha net bir şekilde anlatmak için örnek olarak bugünkü Tunus’un haline bakalım. Zengin bir devlet olmayan Tunus yoksul da değil. Nitekim devrimden sonra Avrupa ve diğer ülkelerden önemli derecede mali ve ekonomik destek aldı. Genç Tunus demokrasisi, uluslararası siyasi yatırım için sermaye olarak kullanıldı. Tunus bunda büyük ölçüde başarılı oldu. Ancak siyasi başarısızlıkların birikmesi, uzlaşmanın defalarca başarısız olması, iç çekişmelerden vazgeçilmemesi, oluşan karşılıklı zıt duruş, olumsuzluğu tercih etme ve ekonomik krizin tüm tezahürlerine rağmen rakibin her yerden kuşatması…
Tüm bunlar Tunus tecrübesi üzerine girilen bahsin zayıflamasına yol açtı. Çünkü iç siyasi arena derinden çatlamıştı. Bu da uluslararası finans kuruluşlarının Tunus ile ilişkilerini gözden geçirmelerine ve ihtiyatlı bir şekilde, minimum güvenle yaklaşmalarına yol açtı. Aynı şekilde parlamento, cumhurbaşkanlığı ve hükümet arasındaki atışma, parçalanma ve gerginliğin devam etmesiyle birlikte Tunus; ekonomisini, demokratik seyrini, vatandaşlık ve insan hakları değerlerine açılımını destekleyen devletler arayan bir ülkeden komşu ve bölge yönetimlerine yem olan bir ülkeye dönüşebilir. Zira siyasi açıdan zayıf olan her ülke, güçlü ülkelerin ağızlarını sulandırır ve destek, daha büyük ayrıcalıklar karşılığında aldığı kırıntılara dönüşür. Yani güçler dengesi denklemindeki dengesi kırılgan hale gelir.
Öyleyse hiç şüphe yok ki, bir devletin başına gelen siyasi parçalanmanın kötü bir etkisi vardır. Bununla birlikte siyasi uyum ve istikrar, herkesin net hedefleri olan ulusal bir proje etrafında toplanması ve bu projedeki görevlerin olması gerektiği gibi dağıtılması; ekonomide, verilerde, kalkınma ve açılım göstergelerinde kendiliğinden bir iyileşme ile sonuçlanır. Siyasi istikrardan kaynaklanan bu sonuçlar ilk olarak yurt içinde ve yurt dışında olumlu ve müjdeleyici bir mesaj verir. Daha sonra yönetici-siyasi tabaka ve muhalefet güven ve itibar kazanır. Bu -yani güven- aynı zamanda bozdurulabilen ve yatırım yapılabilen sağlam bir paradır.
Bugün Tunus’un önünde birkaç çözüm yolu var. Bunlardan ilki şudur: Tunus siyasi açıdan istikrara kavuşursa halk protestolarının etkisini azaltabilir. Bu da uluslararası bankalara olumlu bir mesaj gönderecektir. Böylece kredi faizlerini “fahiş oranlarda artırmak” için Tunus’taki siyasi bölünmelerden faydalanamayacaklardır. Aynı zamanda Libya krizinin hafiflemesi de Tunus ekonomisinin nefes alması için bir akciğer görevi görecektir. Ancak bildiğimiz gibi Libya, Tunus'taki siyasi durumun istikrarsızlığı altında anlaşmalara ve projelere katılmayacak. Bu nedenle mevcut tüm sorunların çözülmesi, siyasi sınıfın Tunus'un çıkarına olacak şekilde bilinçlenmesinden geçiyor.
Siyasi parçalanma ve muhalifler arasında birliğin sağlanmasının imkansız olduğunu gösteren ideolojik çekişmelerin ve kavgaların devam etmesinden kaynaklanan diğer bir ciddi sorun da Tunus’un içişlerine dışarıdan müdahale edilmesi için kapıların ardına kadar açılması ile kendibni gösteriyor. Bu, geçmişte yaşanan olaylar ve tarih kitaplarınca da doğrulanan uluslararası siyasetteki bir ilke. Nitekim siyasi olarak zayıflamış ve içerisinde pek çok çekişmenin olduğu bir ülke açgözlülük uyandırır, kendisine karşı gündemler oluşturulur ve uluslararası bir cazibe unsuru haline gelir. Bize göre siyasi rekabetten kaynaklanabilecek en tehlikeli şey budur. Özellikle de bu siyasi rekabet olması gerekenden daha uzun sürer ve kalkınma programları ve ülkenin çıkarını ilgilendiren şeylerden ziyade ülkeyi kimin yöneteceği ile ilgili olursa...
Buradan hareketle; bizce Tunus’un sorunları hakkındaki tüm genel ve belirsiz konuşmalar boşa çene çalma, zaman ve enerji kaybı demektir. Çünkü Tunus'un tek bir büyük sorunu var; o da ulusal siyasi birliğin olmadığı bir ortamda tek bir amaç ve tek bir iş etrafında toplanılmaması. Dolayısıyla ekonomik çözümler var. Bu çözümler fırsatları ve atılımları iyileştirebilir ve iki katına çıkarabilir. Ancak siyasi çatlak kapanmadan, herkes seçimlerin sonuçlarına bağlı kalmadan ve her rakip kendisine yönetim hakkı veren oyların çoğunluğunu kazanmayı ve seçmenlerin güvenini elde etmek için toplumun algısını temsil etmeyi başarması halinde gelecek seçimlerde iktidara gelmek için sırasını beklemeden böyle bir şey mümkün değil.
Tunus'un sorunu her şeyden önce siyasidir. Diğer tüm sorunlar, uyumsuz ve üyelerinin birbirine düşmanlık beslediği bir parlamento oluşturan son seçimlerden bu yana gittikçe kötüleşen siyasi krizin bir sonucudur. Bu yüzden Tunus'ta hayatın tüm alanlarında bir gerilim ve geçimsizlik var. Diğer bir deyişle; siyasi parçalanmışlık toplumun her köşesine yansımış durumda.
Özellikle ideolojilerin kışkırtmalarından beslenen siyasi parçalanmışlık, halklar ve ülkeler için en tehlikeli ve en ölümcül virüslerden biridir.