Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Suudi Arabistan ve öfke tüccarları

Suudi Arabistan sahnesini şöyle bir zihninde tasavvur eden biri, “öfke tüccarları” olarak nitelendirdiğim kişiler tarafından sosyal medya araçları üzerinden durmadan yapılan öfke yayma kampanyasını açıkça görebilir. Bu sosyal medya araçlarının en öne çıkanı ve en tehlikelisi de WhatsApp. Bir uzman bunu farkedecektir. Bu endüstride öğrendiğim şeylerden biri Sosyal Kanıt (Social Proof) korkusu!
Mesele şu ki, Suudi Arabistan’da Twitter dili ile konuşursak “trendlere” çıkmak için neredeyse her gün bir meseleye ya da kimi zaman bir kitap kimi zaman da bir “twit” olmak üzere -ahlaki suikast girişimlerinden bahsetmiyorum bile-  “herhangi bir şeye” itiraz etmek amacıyla örgütlü bir kampanya yürütülüyor.
Bu, herhangi bir toplumsal olayda net bir şekilde görülebilir. Böyle bir durumda eleştiri hakkından ziyade cehalet ve bilgi eksikliğinden ötürü insanlar farklı farklı tepkiler gösteriyor. Bunun en basit örneği de camilerdeki hoparlör meselesi. Bu yeni bir mesele değil. Aksine 30 yıldır gündemdeydi ancak insanların bir araya gelmesi ve üstü kapalı girişimleri ile bu konu gündemden düşmüştü. Şimdi ise bazıları Suudi Arabistan’da yeniden bu hususta kamuoyu oluşturmaya çalışıyor.
Bu kampanyalar gerçek bir bakış açısını yansıtmıyor. Daha ziyade öfkeyi yönetmeyi ve körüklemeyi hedefleyen örgütlü bir hareket. İstenilen sonucu vermediğinde ise kampanyalar, hedefe ulaşma umuduyla Suudi Arabistan’da ve dışında bu hareketi geliştirmek için yapılan günlük taktiksel alıştırmalar olarak kalıyor.
Her kim bu öfkeyi yayma kampanyalarının tehlikesini küçümserse hata eder. Bu kampanyaların ne kadar tehlikeli olduğunu idrak etmek için iki örnek üzerinde düşünelim. İlk olarak Batı’daki “popülizmi” anlamak ve kamuoyunu harekete geçirmedeki araçları öğrenmek için bir belgesel filmine bakalım.
The Brink (Uçurum) adlı belgesel filmi, bu meseleyi Trump’ın baş stratejik danışmanı olarak görev yapan aşırı sağ haber sitesi Breitbart News’in eski müdürü popülist teorisyen Steve Bannon’un derinlemesine yaptığı gözlemle açıklayan en önemli belgesellerden biri.
Filmde Bannon seminerleri ve konferanslarına katılan geniş bir izleyici kitlesine karşı “Bütün bu insanları, grupları ve siyasi partileri ortak bir paydada buluşturan şey nedir? Onları teşvik eden şey nedir?” şeklinde bir soru yöneltiyor ve şöyle cevap veriyor: “Buna iten şey nefrettir. Teşvik eden şey öfkedir”.
Bölgemiz için ikinci örnek ise öfke tacirlerinin önde geleni Seyyid Kutub’un er-Risale dergisinin 30 Eylül 1946 tarihinde çıkan 651. sayısında yayınlanan “Öfke Okulları” makalesinde yazdıkları. Abdullah bin Bicad el-Uteybi Şarku’l Avsat gazetesinde yayınladığı bir makalede ayrıntılı bir şekilde bundan bahsetmişti.
Kutub makalesinde şöyle diyor:
“Bu iş için ben görevlendirilseydim, devletin açtığı bu okulların iki katı kadar okul açardım ve bu okullarda halka tek bir şey öğretirdim o da öfke. Bana kalsaydı bu neslin politikacılarına karşı, ülkenin kanaat önderleri olduğu söylenen yazar ve gazetecilere karşı ve şu bakanlara karşı bir öfke okulu kurardım.”
Şu anda bazılarının Suudi Arabistan’da her gün başta Whatsapp olmak üzere sosyal medya araçları üzerinden küçük yaştakileri ve haberlerin güvenilirliğini test etme konusunda uzman olmayan kişileri hedef alan örgütlü bir kampanya ile yapmaya çalıştığı şey tam olarak bu. Bunun tehlikeli tarafı da uzman olmayan kişilerin mesajlarını WhatsApp grupları aracılığıyla yayabilmesi. WhatsApp bir süre önce sahte haberleri ve Batı'daki popülistlerin girişimlerini engellemek için “mesajı ilet” özelliğine sınırlama getirmişti.
Bütün bunlar “öfke tücccarları” tarafından kasıtlı olarak insanları galeyana getirmek için yapılıyor ve taktiksel alıştırmalara devam ediyorlar. Farklı bir kamuoyu olduğunu söylemeliyim. Gerçek şu ki, eylemcilerin -örgütlü kadroların- gücü, bilinçli ya da tedbirli de olsalar sessiz çoğunluğun gücünden daha fazla.
Bu yüzden dikkat etmek gerekiyor.