Hazım Sağıye
TT

“Yaşıyor olsaydı” teorisi Lübnanlıları ve genel olarak Levantlıları yakıp yıkıyor

“Refik Hariri yaşıyor olsaydı bugün çektiklerimizi çekmezdik.” Son dönemde birçok Lübnan vatandaşının dillendirdiği bu ibare, makaleler şeklinde de yayınlandı. Siyasi katılım ve açıklamalarda kendisine yer buldu. “Yaşıyor olsaydı” bugün Lübnan’da yaygınlaşmış bir teorinin başlığı. Kimisi bunu söylerken İmam Musa Sadr’ı, kimisi de Kemal Canbolat ya da Beşir Cemayel’i kastediyor. Bazıları daha da geriye giderek, Kamil Şamun, Fuad Şahap veya Raymond Edde’ye atıfta bulunuyor. Tüm bunların sadece yaşıyor olmaları temenni ediliyor. Bu hayatta olmayan politikacılara, az bir gerçeklik ile pek çok yanılsamanın iç içe geçtiği büyük meziyetler ve iyilikler nispet ediliyor. Ancak tümünün veya çoğunun seçilmelerinin arkasındaki en öne çıkan neden, onları seçenlerin mezhepsel ve bölgesel kimlikleri. Bazı durumlarda ideolojik ve siyasi yönelimler de buna dahil oluyor.
Bugünlerde Lübnan’da kurtarıcı taleplerinin birçok varyasyonu bulunuyor. Şunu bilmek gerekiyor ki, kurtarıcı talep edenler onun ikinci kez gelmeyeceğini bilecek ve bu isteklerinin gerçekleşmesini beklemeyecek kadar zekiler. Onlar için mesele daha ziyade katlanamadıkları, onu geri püskürtmeye güçlerinin, aşmak için hiçbir araçları ve önerilerinin olmadığı kapsamlı ekonomik felaketin büyüklüğüne tekabül eden, tırmandırılmış bir nostalji. Yapabilecekleri en fazla, sesi hala restoran ve kafeleri işgal eden, eski Lübnan'a duyulan nostaljiyi yayan, Lübnanlıların bölünmüşlüğüne gerçekte hiçbir etkisi olmayan birlik ve sevgiye atıfta bulunan Feyruz'un şarkılarını dinlemek.
Elbette sorun, herhangi bir merhum liderin imkansız geri dönüşü şöyle dursun, bizzat kendisiyle bağlantılı değil. Aksine sorun, gerçekten geri dönen tek geçmişin, şimdinin en kötüsü ve aynı zamanda geleceği engellemeye en kudretli unsur olması.
Mevcut siyasi durumumuza ve koşullarımıza bir göz atalım; Lübnan’da en çok geri dönen; bugün Mişel Avn ve Nebih Berri arasındaki zehirli mesajların, Berri, Hariri ve Velid Canbolat arasındaki mutabakatın, Özgür Yurtsever Hareketi gençleri ile Hizbullah gençleri arasındaki sosyal medya savaşının yanı sıra, dini gruplarının siyasi liderleriyle dayanışma içindeki din adamlarının aralıklı açıklamalarının kanıtladığı Müslüman-Hristiyan çatışmasıdır. Dahası eski ve yeni Müslüman-Hristiyan çatışması, Sünni-Şii çatışmasının yerini almıyor, aksine ona ekleniyor.
Yani bir yerine iki büyük çatışma bulunuyor.
Gelgelelim güzel zamanlar özlemi ve nostaljisi Lübnanlılarla sınırlı değil. Bugün bir bütün olarak Maşrık (Levant) bölgesi, bir tür eski zaman, güzellemeleri ile şimdiki zamanın olağanüstü sefaletini artıran bir zamanın nostalji rüzgarına kapılmış durumda. Yönelimlerine ve aidiyetlerine göre Iraklılar, monarşi ve Nuri el-Said’in yanı sıra Abdulkerim Kasım veya Saddam Hüseyin günlerini anıyorlar. Bazıları Irak Yahudilerini ve onların dönemlerini hasretle anıyor, bazılarını da hasret uzaklara, ta Mezopotamya uygarlıklarına kadar götürüyor. Suriyeliler, 50 yılı aşkın süredir devam eden Esed rejimi öncesi döneme özlem duyuyorlar. Hüsnü ez-Zaim, Edib Çiçekli ve Abdulhamid es-Sarrac gibi despot semboller bile 1970'den önce hüküm sürdükleri için şimdi kendilerine rahmet dilenmeyi hak ediyorlar. Çünkü artık rahmet dileğine layık olmak için tek gereken, ebedi lider olmamak. Hafızaları defalarca şiddetle ve gaddarlıkla ezilen Filistinlilerin saçaklarına tutundukları birçok önceleri var: 1948'den önce. 1967'den önce. Ürdün ve Lübnan savaşlarından önce. Oslo'dan önce. Gazze savaşlarından önce. Yermuk'un yok edilmesinden önce...
Halihazırda Maşrık bölgesinde tüm zamanlar şimdiki zamandan daha iyi. Her önceki kendisinden sonrakinden daha iyi. Maşrık halklarının bugünkü hali; sol göğsünde bir ağrı hisseden ve tek umudu aynı ağrıyı sağ tarafında da hissetmek olan adamın haline benziyor. Çünkü adam ancak sağ tarafı da ağrırsa acının asıl nedeninin kaçınılmaz olarak ölümüne yol açacak bir kalp hastalığı olmadığından emin olacağını düşünüyor.  
Bu durumda daha da kötüsü, geleceğe dair tasavvurlarımızın yokluğu, dünyanın olumlu ya da olumsuz bu geleceğe nasıl hazırlandığına dair zayıf bilgimiz. Çünkü bizi bu dünyadan ayıran mesafe bugün her zamankinden daha uzun. Üstelik, dünyayla şu ya da bu şekilde iletişim kurmaya çalıştığımız anda, birileri bizi ancak tecrit ve içe kapanarak koruyabileceğimiz bir dava adına bundan caydırıyor. Lübnan'da, bu tecrit ve kapanma bir de sorumlularının doğrudan Allah’a bağlı olduklarını söylediği silahlı bir devlete dayanan silahlı bir tarafın desteğini de elde etmiş durumda. Feyruz ise bu arada şarkı söylemeye, “biz ve ay komşuyuz” ve bunun gibi birçok şey hakkında haber vermeye devam ediyor.