Davud Ferhan
Iraklı yazar
TT

Irak savaşı son ABD savaşı mıydı?

İran’a bağlı Iraklı milisler Amerikan üslerini vurmaya devam ederse, ABD'nin İran'a karşı bir savaş başlatacağını kesin olarak söyleyebilecek biri var mı? Yine ABD’nin Irak'a yönelik yasadışı savaşından aldığı dersten sonra kınama ve uyarı açıklamalarıyla yetinerek İran'a savaş açmayacağını kesin olarak söyleyebilecek biri var mı?
Gezegendeki ülkelerin istihbarat servislerinin çoğu, CIA'ın yalan söylemediğine, ofislerinin, kaynaklarının ve ajanlarının çok sayıda olmasının yanı sıra 1947 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın akabinde kuruluşundan bu yana biriktirdiği deneyimler nedeniyle bilgilerinin doğru ve güvenilir olduğuna inanır. CIA’ın kurucuları, eski ABD başkanları Dwight Eisenhower ile Harry Truman ve Allen Dulles’tır. Merkez ofisi, Virginia eyaletindedir. Bu 3 kurucu arasında beni en çok tek sivil olan Allen Dulles ilgilendiriyor. Allen Dulles, CIA direktörlüğü görevinde en uzun süreyi geçirdikten sonra 1969 yılında öldü. Bu adam, Sovyetler Birliği (ardından Rusya), Çin, Japonya, Kuzey Kore, İngiltere, Fransa ve Almanya (Hitler döneminde ve sonra) olsun tüm uluslararası istihbarat servisleri arasında en verimli, deneyimli, profesyonel ve zengin olan bu servisin vaftiz babasıdır.
2003'te Irak'ı işgal etmesiyle başlayan savaştan yıllar sonra ABD, bu savaştaki büyük Amerikan istihbarat başarısızlığının ardından, herhangi bir ülkeye önleyici bir saldırı başlatmakta daha dikkatli olmaya karar verdi.
Eski ABD savunma bakanı Robert Gates 2009 yılında, Irak'ta kitle imha silahlarının varlığı ve diğer konulardaki yanlış bilgilendirme nedeniyle yapılan hatalardan alınan derslerin, gelecekte herhangi bir Amerikan başkanını istihbarat tarafından sağlanan bilgilere dayanarak bu tür bir savaş başlatmakta daha fazla dikkatli olmaya sevk edeceğini açıklamıştı. ABD istihbaratı, eski ABD başkanı George Bush'a (oğul) eski Irak rejimi ile el-Kaide arasında bir ilişki olduğuna ve Irak'ın kitle imha silahlarına sahip olduğuna ilişkin yanlış bilgiler vermişti. Basra'nın yıkılmasından sonra yalan ve yanlış olduğu doğrulanan bu bilgi, Bush’un Irak'ı işgalini haklı çıkarmak için kullandığı dayanak noktasıydı. Yine bu bilgilerle ilgili, eski ABD dışişleri bakanı Colin Powell kendisine inandığı, BM ve Güvenlik Konseyi'ne ilettiği için utanç duyduğunu söylemişti.
Gates ayrıca gelecekte herhangi bir başkanının Irak savaşına benzer yeni bir savaş başlatmayı kabul etmeden önce birçok zor soru soracağını da kaydetti. Benzer bir operasyon başlatmanın önündeki engellerin bugün olduğundan çok daha fazla olduğuna inandığını belirtti. Bush'un bir keresinde söylediği eski Irak rejiminin ABD'ye tehdit oluşturduğu sözlerine atıfta bulunarak, aşılması gereken ilk engelin "Bir kez daha ABD içinde saldırıya uğrayacak mıyız? sorusu olduğunu sözlerine ekledi.
Bağdat'tan atacağı merminin Washington'a kadar ulaşabileceğini iddia ettikleri dev Irak topunun hikayesini de elbette unutmuyoruz. Oysa Irak'ın böyle bir topu veya caydırıcı silahı olsaydı, Amerikalıların Irak'a tek bir füze atmadan önce milyonlarca kez düşüneceklerini biliyorlar. Bunun en açık örneği, Irak'ın işgalinden sonra, İran ve Kuzey Kore'ye (Irak, İran ve Kuzey Kore, tarafları arasında hiçbir bağlantının olmadığı şer ekseninin sözde üç tarafını oluşturuyormuş) yönelik Amerikan yaygarasıdır. ABD, Tahran ve Pyongyang'a karşı yaygara ile yetiniyor çünkü İran'ın İsrail'e ve Kuzey Kore'nin de ABD’ye ulaşabilecek caydırıcı silahları olduğunu biliyor.
Bakanın sözde eski Irak muhalefetinden – ki daha sonra uydurma olduğu kanıtlandı- elde edilen bu yanlış bilgileri reddetmesinde önemli olan husus, Gates'in Irak savaşının daha sonraki bir aşamasında ABD istihbaratının başına geçmiş olması. Bakan, ABD yönetiminin savaşın kısa süreceğini öngörerek büyük bir hata yaptığını söyledi. İşgalin başlangıcındaki Irak direnişine atıfta bulunarak, ABD ordusunun Irak deneyiminden sert dersler aldığını vurguladı. ABD'li bakan, Irak'ta işlerin daha sonra olduğu gibi gitmeyeceği ve Amerikalıların uzun süreli bir savaşa sürüklenmeyeceklerini söyleyen beklentilerin açık bir şekilde yanlış anlaşıldığı sonucuna vardı. Bunun yapılmış en büyük hatalardan biri olduğunu ve Amerikalıların Irak'a girmelerinin karmaşık bir savaşa yol açacağını tahmin etmediklerini söyledi.
Bu hatalar Allen Dulles'ı, başarılı bir istihbarat subayının sahip olması gereken bazı nitelikleri saydığı The Intelligence Craft (İstihbarat Zanaatı) adlı bir kitap yazmaya sevk etmişti. Ben de burada bu niteliklere değineceğim ama propagandasını yapmak veya Dulles’ı övmek için değil, dünyadaki herhangi bir istihbarat servisi için yararlı olduğunu düşündüğüm için. Bu nitelikler, zor koşullar altında başkalarıyla çalışabilmeyi, gerçekle kurguyu ayırt etmeyi öğrenmeyi, meraklı olmayı ve hangi bilgilerin gerekli ve hangilerinin gereksiz olduğunu ayırt edebilmeyi içeriyor. Ayrıca büyük bir ustalığa, çeşitli yeteneklere sahip olmayı, ayrıntılara dikkat etmeyi ve ne zaman susmak gerektiğini öğrenmeyi kapsıyor. Aranan nitelikler arasında fikirlerini net, özlü ve ilgi çekici bir şekilde ifade edebilmek, diğer bakış açılarını ve düşünme biçimlerini anlamak, şöhret veya servet olsun kişisel ödül konusunda aşırı hırslı olmamak (zira bunlar istihbaratta çalışarak elde edilmez), endişelerini abartmamak da yer alıyor.
Ancak bunlar yeterli değil, istihbaratçı, sanat ve sosyal bilimler alanlarında, özellikle tarih ve coğrafya bilimlerinde bilgili olmak için her türlü çabayı göstermeli. Hem kültürlü hem de kavrama becerisine, politik farkındalığa sahip olmalı. Esnek düşünmeli, dar görüş başarılı bir istihbaratçı yaratamaz. İstihbaratçının sahip olması gereken nitelikler arasında şunlar da var; cesaret ve güvenlik önlemleri arasında denge kurabilmek. Yabancı bir dile, özellikle de görevli olduğu bölgenin diline hakim olmak. Bu bölgede yaşayan toplumun bireyleri olarak insanların davranışını belirleyen psikolojik faktörlerin bilincinde olmak. Yaratıcı olmak. İşinin kompleksli doğası ve tarzı nedeniyle kapılabileceği can sıkıntısını gidermesine yardımcı olacak hobiler edinmek.
Ancak ironiktir ki, ABD istihbaratının Beyaz Saray'a sunduğu bilgilerin yanlış, uydurma ve çelişkili olduğu, gerçekliğini ispat edecek hiçbir kanıtın olmadığı ispatlandı.
Yani “istihbarat zanaatı”, Irak'ı işgal ve yok etme, terörist İran rejimine yem etme şölenini hazırlayan mutfakta uygulanmadı.
Amerikalıların yanıldıklarını ve Irak halkına karşı büyük bir suç işlediklerini anlamaları için bunca yıl mı geçmesi gerekiyordu?
Irak halkı, Washington'un Irak gibi işgal etme niyetinde olduğu diğer ülkeleri kurtaran mazlum bir kurbandı. Irak'ta işgal güçlerinin uğradığı büyük kayıplar olmasaydı, Bush, başka Arap ve Arap olmayan rejimlere de saldıracaktı.
Eski ABD savunma bakanının açıklamaları, Irak’ın savaş suçlularını yargılatmak, halkının ABD, İran ve 2003'ten sonra Bağdat'ı yöneten kukla hükümetler nedeniyle uğradığı kayıpları, yaşadığı trajedileri tazmin etmek amacıyla Uluslararası Adalet Divanı'na başvurmak için kullanabileceği ikna edici bir belge. Ancak bu umudun, yabancı üsler ve İranlı milisler değil, halkının güveniyle korunan ulusal bir Irak hükümetine ihtiyacı var. En azından Namibya ve Ruanda'nın izinden gidebiliriz. Namibya yaklaşık yüz yıl önce Almanya’nın, Afrika’daki bir kolonisiydi.  Almanya yakın zamanda Namibya'da soykırım yaptığını resmen kabul ettikten sonra, Namibya'yı destekleme, Namibya’nın kendisini affetmesi karşılığında kurbanların torunlarına yaklaşık 1 milyar avro tazminat ödeme sözü verdi. Fransa da aynısını yaptı. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Fransız güçlerinin 1994'te Ruanda'da soykırım yaptığını kabul etti. Bu soykırım sırasında Tutsi kabilesinden 800 bin kişi, Hutu milisleri tarafından öldürülmüştü. Konu Namibya ve Ruanda ile sınırlı değil, Arap ülkelerinin çoğu İngiliz, Fransız, İtalyan, Alman, İspanyol ve Osmanlı sömürgeciliğinin kurbanı oldu. İsrail'i ve Filistin, Lübnan, Suriye ve Mısır'daki katliamlarını da tabi ki unutmuyoruz.