Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Şam ve Çin penceresi

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, 7 yıllık dördüncü dönem için yemin ettikten sonra Devlet Başkanı Beşşar Esed'i ilk ziyaret eden kişi oldu. Çinli bakan tam 10 yıldır Şam'ı ziyaret etmemiş olduğu için, tarihin özellikle bugün ayarlanmış olmasının arkasında tesadüfün olduğunu söylemek  zor. Şam'ı tanıyan herkes, cumhurbaşkanlığının atacağı adımların sembolizmiyle ilgili herhangi bir ayrıntıyla fazlasıyla ilgilendiğini bilir. Elbette, tarihin özellikle seçilmiş olduğu, kendisi de ayrıntılara önem vermeye tutkun Çin tarafının hesaplarında da gözden kaçmıyor. Wang Yi’nin ziyaretinin Suriye için dahili zamanlamasını bir yana bırakırsak, daha geniş bir zamanlamaya dikkat edebiliriz. Ziyaret, ABD kuvvetlerinin, Afganistan'da 20 yıl süren çalkantılı ikametinden sonra çekilme prosedürlerini tamamladığı bir zamanda geldi. Amerikan elbisesini çıkarmaya hazırlanan Afganistan, aynı zamanda Taliban Hareketi adında patlayıcı bir kemeri takmaya hazırlanıyor. Tarihin yabancı güçlere girmemelerini ve topraklarına yerleşmemelerini tavsiye ettiği o ülkeden çekilmesiyle birlikte, ABD, bombadan kurtularak kendisini patlamasının istikrarları ve menfaatleri üzerindeki etkilerinden korkanların eline bırakmış görünüyor. Afganistan'ın doğası ve iç savaşlar ile etnik ve bölgesel çekişmeler birikimi nedeniyle, birçok ülke yaklaşan Afgan yangınlarının korkularını paylaşıyor. Burada Pakistan ve İran kadar Rusya, Çin ve Hindistan’dan bahsedebiliriz.
Dahası, Çinli bakanın ziyareti, Irak ve Suriye'deki ABD askeri varlığının, Washington'u sınırlı güçlerini iki ülkeden de planladığından daha erken bir zamanda geri çekmeye ikna etmeyi amaçlayan eş zamanlı bir saldırı altında olduğu bir zamanda gerçekleşti. Unutulmamalıdır ki Çinli bakan, mevcut rejiminin biri İranlı diğeri Rus olmak üzere iki şemsiyeye sahip olduğu bir ülkeyi ziyaret ediyor. Ancak gerçek şu ki, rejimin hayatta kalmasını ve düşmanlarına karşı zafer kazanmasını sağlayan bu iki şemsiye, rejimi ne ekonomik boğulmaktan kurtarabildi ne yeniden inşa sürecini başlatmasına yardımcı olabildi ne de bölgesel ve uluslararası aileye normal bir dönüşü garanti edebildi.
Çinli bakanın Şam ziyareti bana yıllar önce Bağdat'ta duyduklarımı hatırlattı. Ahmed Çelebi, dünyanın bu bölgesinin yakın gelecekte uluslararası dengelerle ilgili büyük bir oyuna sahne olabileceğini söylemişti. Sözlerini bununla ilgili düşüncelerini açıklayarak şöyle sürdürmüştü; ABD, müdahale ettiği ülkelerde yaptığı yatırımları kurtarmak için gerekli sabra sahip değil. ABD rejiminin doğası, politikasına bir dereceye kadar kırılganlık dayatıyor. ABD, Irak’ı dikenlerini temizlemekte tek başına bırakacak. Öngörülebilir gelecekte, İran-Irak birbirine bağlanacak. Nüfus ve petrol açısından iki ülkenin buluşması basit bir olay değil. Tahran ve Bağdat ile güçlü ilişkiler, ekonomik açıdan Türkiye’nin de çıkarına. Dahası Recep Tayyip Erdoğan'ın politikaları, Türkiye'nin Atlantik ve Avrupa eğilimlerinin köklü olmadığını ortaya koydu. Türkiye'yi İran, Irak, Suriye ve Lübnan'ı içine alan bir ekonomik eksene çekebilirseniz, bölgeyi büyük bir oyunun arenası olmaya aday yapıyorsunuz demektir. Bu ülkeler denizlere, koridorlara ve çeşitli zenginliklere nazır ve kültürleri, özellikle demokrasi ve insan hakları açısından Amerikan kültüründen uzak görünüyor. Bu toplanma, mevcut Çin'i cezbedebilir, çünkü burada birinci güce dönüşmesi, hem ABD hem de Rusya'nın zayıflaması anlamına geliyor. Rus ekonomisi, Kremlin'in bu büyüklükte bir savaşa girmesine olanak tanımıyor.
Çelebi, ayrıca Çin'in Ortadoğu ülkeleriyle daha iyi anlaşabileceğine dikkat çekmişti. Çünkü Çin,  ekonomik ve ticari ilişkilerini, ülkelerin insan hakları veya azınlıklar siciline tabi tutmayan bir ülke. Ayrıca, esasında iç işlerine yönelik herhangi bir dış görüşü reddettiği ve bunu açıkça iç işlerine müdahale olarak gördüğünden, bu ülkelerin muhalifleriyle nasıl başa çıktıkları ile de ilgilenmiyor. Renkli devrimlerden kesinlikle nefret ediyor, değişime ve huzursuzluğa yol açan “Baharları” sevmiyor. Çelebi, ister Kongre ister medya ile ilgili olsun, Amerikan kararını felce uğratan korkuların, Çinli karar vericiyi bağlamadığını, çünkü parlamentonun onun parlamentosu, medyanın onun medyası olduğunu, partinin kontrolünün gevşemesi gibi bir seçeneğin olmadığını, dahası teknolojik ilerlemenin onu sıkılaştırmak için kullanıldığını açıklamıştı.
Uzun Suriye krizi ve kanlı bölümleri boyunca Çin, Güvenlik Konseyi'nde her zaman Suriye rejiminin yanında ve Esed rejimine karşı dış müdahaleye meşruiyet kazandıracak herhangi bir uluslararası karar taslağının karşısında yer aldı. Pek çok kişi Çin'in pozisyonunu, Suriye rejimini kurtarmak için askeri müdahalede bulunan ve Türkiye ile koordinasyon süreçleri aracılığıyla Suriye muhalefetini bölme ve tüketme politikasını sürdüren Rusya ile dayanışmanın bir işareti olarak gördü. Ancak Wang Yi'nin ziyareti, Çin'in artık Rusya'nın rolünün bir destekçisi olarak görünmekten fazlasını istediğini gösteriyor. Şam'a dışişleri bakanını gönderen Çin'in Tahran ile büyük yatırımlar içeren bir stratejik anlaşma imzaladığını unutmamalıyız.
Çinli Bakanın Suriyeli mevkidaşı ile yaptığı görüşmeler, iki ülkenin yeni bir ilişkiler aşamasına doğru ilerlediği izlenimi verdi. Şam'da Pekin'in Bir Kuşak, Bir Yol girişiminin kollarına eklenecek bir dizi altyapı projesi sözü verdiği bildirildi. Wang Yi'nin açıklamaları, özellikle Suriye'nin toprak bütünlüğünü vurguladığı, içişlerine herhangi bir müdahaleyi reddettiği ve yetkili makamlarının terörle mücadeledeki rolünü övdüğü bölümleri göz önüne alındığında, Çin'in Suriye rejimi ile siyasi ve diplomatik ilişkilerini derinleştirme niyetinde olduğunu gösterdi.
Çinli ziyaretçinin ziyaretinin, dördüncü döneminin başında Esed'e önemli ve anlamlı bir kart sunduğuna şüphe yok. Bu, müttefikleri yani Rusya ve Çin nezdinde konumunu güçlendirdi. Rus ve İran şemsiyeleriyle rekabet eden bir Çin şemsiyesinden bahsetmek için henüz çok erken, ancak Çin penceresi genişlemeye açık. Bu, Çin Komünist Partisini gerçek "Büyük Şeytan" olarak görmeye başlayan ABD'ye karşı bir kart. Eski kıtanın birçok sorunla meşgul olmasına rağmen, Çin’in ziyaretinin Avrupalı ​​komşunun dikkatini çekmesi de şaşırtıcı değil.
Çinli ziyaretçi fırtına dindikten sonra geldi. Artık kimse Suriye rejimini devirmekten bahsetmiyor. Yalnızca ondan davranışını değiştirmesini ve formalite gereği bile olsa Güvenlik Konseyi kararlarının özüne yaklaşmasını talep edenler var. Batılı ülkeler Suriye'nin uluslararası topluma dönüşünü ve yeniden inşasını zorlaştırabilir, ancak Suriye rejimini devirmeyi amaçlayan bir cepheye katılmaları pek olası görünmüyor. Her halükarda, Esed'in sözlerindeki zafer tonu aşikardı. Ancak zafer, Suriye topraklarında var olan muazzam zorlukları ortadan kaldırmıyor. Geride Esed'in bir sonraki aşamada ne istediği sorusu kalıyor. Esed, içeride ne istiyor, dışarıda ne istiyor? Şemsiyelerin çeşitlenmesi Şam'ın bu şemsiyelerin etkisini azaltmasına, Suriyeli oyuncunun fırsatlarını geri kazanmasına, güç ve kapasitesini restore etmesine olanak sağlayacak mı? Yoksa Suriye, topraklarında dalgalanan bayraklar ormanıyla uzun süre bir arada yaşamak zorunda mı kalacak?