Fayez Sara
Suriyeli gazeteci-yazar
TT

Çin ejderhasının Suriye’ye girişi

10 yıl geçti. Bu süre zarfında Çin, silahlı müdahale yöntemine başvurmadan Suriyelilerin devrimine karşı koymak için Rusya ve İran’ın tutumuna benzer şekilde Esed rejiminin yanında yer alarak sabit pozisyonunu muhafaza etti. Rusya’nın yanı sıra Çin’in en önemli rolü, özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Esed rejimine uluslararası himaye sağlamaktı. Zira Çin, rejimi kınayan ya da rejime zarar verecek herhangi bir kararın çıkmasını engellemek için veto hakkını kullandı. Rus ve Çinli temsilciler, BMGK’da Esed hükümetini kınayan 15’den fazla kararı geçersiz kıldı.
Çin’in Esed rejimine karşı tutumu, sadece iktidardaki komünist partinin Çin’deki demokratik değişimlere ve azınlıkların haklarını elde etme girişimlerine yönelik karşıt politikasıyla uyuşmuyor, aynı zamanda Pekin’in dış politikasıyla da açık bir şekilde uyuşuyor. Zira Çin’in dış politikası üç temel noktaya odaklanıyor: Diğer devletlerin iç işlerine karışmamak, kendi egemenliğini korumak ve kendi iç işlerini düzeltmek. Günümüz dünyasında bu politikanın içeriği ve doğruluğu hakkında söylenebilecek şeylere rağmen Pekin’in Suriye meselesindeki politikası, Esed rejiminin yanında yer alan taraflar arasında Çin’in yukarıdaki politikasına daha yakındır.
Bu kapsamda 10 yıl sonra Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Şam’ı ziyaret etti. Beşşar Esed ve Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad ile görüşmeler gerçekleştirdi. Bu görüşmelerin hedefi ise tüm aksaklıklara ve sorunlara rağmen Esed rejimi ile politika, para, ekonomi, teknoloji ve askeri güç gibi etkin araçlarla dünya liderliğine oynayan Çin arasındaki ilişkileri geliştirmekti. Bunun için Çin’i bu yöne sevk eden üç sebep üzerinde durmak önemli olacaktır.
İlki, Çin ve Esed rejimini son 50 yıldır birbirine bağlayan geleneksel ilişkilerdir. Hatta iki ülke arasındaki ilişkiler, 1950’lere kadar gitmektedir. Bu ilişkiler, politik ve ekonomik iş birliğini pekiştirdi. Çin, rejime yönelik desteğinin ardından bu iş birliğini kaybetmek istemiyor. Nitekim Çin’in bu desteği, Esed rejiminin hiç kimsenin engel olamayacağı ayrıcalıklar elde etmesini sağlıyor.
İkincisi, Çin’in bölge ülkelerinin çoğuyla “kuşak ve yol” stratejisi çerçevesinde ilişki kurmasıdır. Bu strateji, karşılıklı ilişkileri geliştirmenin yeni bir yöntemidir. Körfez ülkeleri, İran, Türkiye ve İsrail’le ilişkiler düzenlenirken bu strateji baz alındı. Şam’la ilişkiler düzensiz olduğu için Pekin’in bölgesel stratejisi kapsamında iki ülke arasındaki ilişkiler tazelenmek ve geliştirilmek suretiyle bu düzensizlik aşılmalıdır.
Üçüncüsü, Pekin’in çıkarlarının Suriye’deki ortaklarının çıkarlarıyla uyuşmasıdır. Zira Çinliler, önceden Somali, Sudan ve Yemen’de olduğu gibi diktatörlükle yönetilen ve çatışmaların olduğu ülkelerdeki mevcut fırsatlar dahil olmak üzere sürekli yatırım fırsatları aramaktadırlar. Pekin, bu fırsatları farklı yollarla koruyabileceğini düşünüyor. Birçok ülke, Amerikan yaptırımları gibi çeşitli sebeplerden dolayı Suriye’nin yeniden imarına ve finansına katılmazken Pekin, bunun üstesinden gelmek için büyük bir enerjiye sahip. Böylece Esed rejimi, -bana göre yapısal sebeplerden dolayı bunu yapması zor olsa da- kendi sorun ve zorluklarıyla baş etmek için daha iyi fırsatlara sahip olacak. Öte yandan Ruslar, İranlılar ve diğerleri, emellerine ve beklentilerine uymayan siyasi ve maddi kazanımlar elde etme fırsatlarına sahip olacaklar. Fakat arka planda Çin gibi bir ülke olmadan bu kazanımları elde etmek zor. Bunun için onlar, Çin’in Suriye’ye girişini destekleyeceklerdir. Rus müttefiklerin Pekin’i kışkırtıp buna teşvik ettiklerini söyleyenler var. Ancak bu, kesin bir bilgi değil.
Yukarıdaki sebeplerden, belki de Pekin’in değerlendirmelerinden kaynaklanan diğer sebeplerden dolayı Çin Dışişleri Bakanı’nın Şam ziyaretinin, Pekin’in Suriye meselesine karşı tutumunda bir dönüm noktası olduğu söylenebilir. Nitekim 2015 yılının sonlarında Rusya’nın Suriye’ye karşı tutumunda da bir dönüşüm yaşandı. O dönemde Moskova, Suriye’ye askeri müdahalede bulunarak Suriye meselesine yeni bir boyut kazandırdı.
Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin Şam ziyaretinin, Çin’in yıllardır saklı kalan rolünü açığa çıkarıp Suriye’ye müdahale edenlerin masasına getirdiğini düşünüyorum. Ruslar ve İranlılar Pekin’i teşvik ederken, Türkler ve İsrailliler Pekin’e engel olmazken ve Arapların çoğu da çekimser kalırken Avrupalılar, Suriye meselesinden dolayı yaşadıkları hayal kırıklığı çerçevesinde daha az ilgi gösteriyorlar. Bu da meselenin çözümünün ABD’de olduğu anlamına geliyor. İşte burada gündeme getirilmesi gereken bir karmaşıklık mevcut.
Suriye ve genel olarak Ortadoğu, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin ilgisi dışında kalsa da Çin’in Suriye’ye girişi, Washington’u ilgilendirmiyor. Fakat bu konuda Washington’un parmağı olmadan böyle bir şey gerçekleşemez. Nitekim Rusya hariç Suriye’deki mevcut bölgesel ve uluslararası müdahalelerde Washington’un parmağı var. Dolayısıyla Washington, bu durum üzerinde düşünecektir. Fakat ABD, bunun Çin olduğunu hatırlamalıdır. Zira Çin, diğerleri gibi değildir.