Fuad Matar
Lübnanlı gazeteci, araştırmacı yazar.
TT

Irak’ın ABD’si veya ABD’nin Irak'ı

Irak Başbakanı'nın ABD Başkanı ve Amerikan yönetimi, Savunma Bakanlığı ve istihbarat teşkilatından üst düzey yetkililerle görüşmek üzere Washington'u ziyaret etmesi başlı başına bir olaydır. Çünkü Irak'ta cumhuriyetin kurulmasından sonraki yarım yüzyıl boyunca, üst düzey bir Iraklı yetkili Washington'u ziyaret etmedi. Benzer bir şekilde bu düzey ve önemde bir Amerikan yetkilisi de Irak’a ziyaret düzenlemedi. ABD-Irak ilişkileri tarihinde resmi düzeyde bir kurdele kesme sayılacak adımı atan ilk üst düzey Iraklı yetkili Kral İkinci Faysal’dı. Bu sayede Irak, Ortadoğu ülkeleri ve Batı’nın gözünde, otuzlu ve kırklı yıllarda bölgede daha etkili olan İngiliz yörüngesinin uydularından biri olmaktan çıktı.
Kral İkinci Faysal’ın ziyareti siyasi olmaktan ziyade bir seyahat görünümü taşımış olsa da, kraliyet seviyesinde olması ona niteliksel bir önem kazandırmıştı. Buna ilaveten genç kralın maiyetindekiler, özellikle de dayısı Abdulilah ve kraliyet divanındaki danışma çevresinden bazı isimler, gidişatı değiştirmeye hazırlandıkları izlenimi verdikleri için de önemliydi. Kralın danışmanları ayrıca, haritacıların Körfez kıyısının sınırlarını belirleme ve çatışma alanlarını çizme konusunda epey beceri gösterdikleri Birinci ve İkinci dünya savaşlarının arka planına göre bölgenin geleceğine yönelik okumalarını dönüştürme sürecinde oldukları izlenimi de vermişlerdi.
İleriki yıllarda kanlı devrim darbesi çılgınlığında şehit düşen Kral Faysal, bu gezi kapsamında birkaç Amerikan şehrini gezdi. Çevresinde bulunan Sam Amcanın çocuklarının gözlerini kamaştırmış bir şekilde ülkesine geri döndü. Bu arada, 40 gün süren ziyareti sırasında kültür, bilim, spor ve kentsel gelişim alanlarında keşfettiği pek çok yenilik de onun gözlerini kamaştırmıştı. Maiyetiyle birlikte onu Sam Amca’nın ülkesine götüren aynı gemiyle geri dönüş sırasında bu göz kamaştırıcı yeniliklerle ilgili konuşmaların ardı arkası kesilmemişti. O dönemde ABD’nin başında Kremlin’den sonra İsrail’i devletinin ikinci tanıyıcısı Başkan Henry Truman vardı.
Monarşi yönetimine karşı askeri darbeye liderlik eden, saray, hükümet daireleri ve partilerin ofislerinde kadın erkek rastgele tasfiyelerde aşırıya giden Abdulkerim Kasım, kanlı darbesiyle ülkesinin yönünü Kremlin’e döndürdü. Adım adım, Irak'ta şiddetin payı genişledi. Daha sonra Nasırcılık ile Baasçılığın birbirine karışmasının ardından olgunlaştığı anda koparılan başlar arttı. Bu hasadın arka planında, devrimci yöneticiler ABD'yi düşman olarak sınıflandırdılar. Bu düşmanlık hakkında üretilen teorilerin kelime dağarcığı çeşitlendi ve duygusal ifadelerle işlenmiş diplomatik kırılma noktasına ulaştı.
Irak'ın ABD’ye meydan okumasından kaynaklanan kuruluktan ve ilişkilerinin kesik olmasından hiçbir kazanç elde edilemediği gerçeğinin yeniden değerlendirilmesi ışığında, Saddam rejimi, bu sebepsiz düşmanlık duvarında bir gedik açmaya karar verdi. İlişkilerde yeni bir sayfa yazma arzusuyla Irak, ABD yönetimine iş adamları, banka müdürleri veya Kongre üyelerinden  ziyaretçileri memnuniyetle karşılayacağına dair mesajlar gönderdi.
Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin devrimci eğilimine geri dönüp, ABD’nin tepkisini, kendisine ihtiyacı olduğu ve İran ile sonlandırılamayan çatışma arenasında onun değişmez bir Körfez boksörü olmasını istediği şeklinde okumasaydı, bu yönelim yolunu bulup ilerleyebilirdi. Bu durumda Saddam, Sam Amca’nın çadırına komşu ülke Kuveyt’e el koymuş biçimde girebileceğini düşündü. ABD’nin İran’ın emellerine karşı Kuveyt’i koruduğunu düşüneceğini, dolayısıyla attığı işgal adımı hususunda hoşgörülü olacağını varsaydı. 31 yıl önce bu ayda gerçekleşen Kuveyt işgali için “köküne iade edilen dal” ifadesini kullanması Arap ve uluslararası düzeyde bir hoşgörüsüzlükle karşılandı.
Bu okuma şahsi veya danışmanlarının olsun, fark etmez, önemli olan yanlış bir okuma olması. Zira Irak’a karşı katılım açısından iki dünya savaşını aşan bir savaş açılmasını zorunlu kıldı. Bu savaş şaşırtıcı bir durum yarattı; ABD ve İngiltere, kendilerinin korkunç bir belaya bulaşmasını isteyen ve muhalif olarak sınıflandırılan taraflara yardım ettiler. Bu taraflar da iki büyük güç olan ABD ve İngiltere ile bazı Avrupalı, Arap ve Müslüman müttefiklerinin önderlik ettiği askeri rol olmasaydı, bugün Saddam rejiminin mirasçılarının, Irak’ın yöneticileri olamayacaklarını dikkate almıyor.
Objektif denklem, Saddam rejimi sonrası Irak’taki yönetimin sembollerinin, en azından onlara yaptığı iyiliğe karşılık, ABD ile en iyi ilişkilere sıkı sıkıya tutunan bir ön cephe taburunun üyeleri olmasını gerektiriyordu. Ama bu kişiler Amerikan-İngiliz rolünü sanki bir görev ya da vergi gibi gördüler. Görev yerine getirildi, vergi ödemesi bitti ve şimdi bu rolün sahipleri işgalci olarak geri çekilmeliler.
İşte Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgalinin sonuçlarını yanlış okuması gibi bir yanlış okuma daha. Buna ilaveten, söz konusu kesim, Geçici Koalisyon Yönetimi başkanı Bremer’ın, anayasayı dikkatle incelediğini, kararnameler çıkardığını, mahkemeler kurduğunu, sırf olgunlaştığı için bazı liderlikleri bizzat kökünden koparmakta ileriye giderek demagojileri beslediğini unutmuş görünüyor.
İkinci son derece garip denklem, ABD-İngiltere Saddam rejimini devirmemiş olsaydı, bu kişiler bugün, ABD ve İngiliz kuvvetlerinin Irak'ta hakimiyet kurmasını reddetme argümanıyla İran’ın lehine faaliyet gösteremeyeceklerdi. Saddam Irakı'nı onlar için devirdiklerinde bu kuvvetler dosttu. Şimdi ise Irak’tan çekilmeliler ve varlıklarını koruyacak hiçbir anlaşma imzalanmamalı. Onların alternatifi de İran referanslı çeşitli isimlerdeki milis gruplar.
Dayısı Abdulilah eşliğinde ABD’yi ilk ziyaret eden İkinci Kral Faysal’dan sonraki ilk resmi ziyaretçi, Nuri Maliki’ydi ve bu ziyaret 31 Ekim 2013’te gerçekleşti. Maliki, Irak’ı işgal eden ve bunu miras alan partileri ile (Yani Bush’un mensubu olduğu Cumhuriyetçi ile halefi Obama’nın mensubu olduğu Demokrat partiler) ABD’nin kucaklaması için İran Irakı’nın propagandasını yapmaya çalıştı. Maliki’nin propagandasına göre bu Irak, Amerikan politikalarının hedeflerini gerçekleştirecekti, ancak bunun için önce ABD kuvvetlerinin askeri varlığından ve bunun yol açtığı siyasi ve psikolojik etkiden boşaltılmalıydı. Önerdiği kart, Ahmed Çelebi tecrübesinin hem ABD hem de İran için bir kayıp olarak sona erdiği, buna karşılık, Nuri Maliki kartının Rehber Hamaney’in izniyle her ikisi için de kazançlı olacağıydı.
Bu da aptalca bir öneriydi. Bu yüzden Beyaz Saray sakini ve yönetiminin diğer kilit isimlerinin, ABD ile şartsız ve koşulsuz en iyi ilişkilere inanan birisi olarak Washington’u ziyaret eden üçüncü ziyaretçi İyad Allavi’yi daha ciddiye almaları doğaldı. Allavi, Kongre’de yaptığı konuşmada ABD’ye rolü için teşekkür eden ifadeler kullandığında, senatörler ayağa kalkarak onu uzun uzun alkışlamışlardı. Allavi, Irak’taki milis grupların bu ABD’nin dostluğunu kazanma girişiminden memnun olmamalarını umursamıyordu, çünkü ABD ile her türlü iyi ilişkinin Irak'ın çıkarına, Hamaney ve Devrim Muhafızlarının projelerine aykırı olduğunu önceden biliyordu.
ABD ile ilişkileri kendisine son derece güvenen bir biçimde kesinleştiren, 27 Temmuz 2021’de Washington’u ziyaret eden dördüncü resmi ziyaretçi Mustafa el-Kazimi’ydi. Bunun nedeni belki de Obama nefesi taşıyan Biden başkanlığı ile Bush’un kimyasal formülünün özelliklerinin mirasçısı Trump’ın başkanlığının kimyasının birbirinden farklı olması. Obama formülü, temas hatları ve bazıları halen ertelenmiş olan entrikalarıyla Irak yapısını iyi tanıyordu.    
Bush formülü ise, Irak ABD’sinin Allavi’den sonra Kazimi’nin perspektifiyle ABD Irakı’nın lehine büyüyecek, açacak ve meyve verecek fidanlar dikmekte başarısız oldu. Irak ile ABD ve ABD ile Irak çok bölümlü bir roman ve hakkında çeşitli şeyler söylenebilir. Allah sabredenlerle birliktedir, ancak sabretmeleri şartıyla.