Salih Kallab
Ürdünlü yazar. Eski Enformasyon, Kültür ve Devlet Bakanı
TT

Bugünün dünyası dünün dünyası değil: 21. yüzyıl da 20. yüzyıl değil

Uzun yıllar devam eden Burgiba döneminin sona ermesinin ardından Tunus’taki dönüşümü takip edenler, bu gelişmelerin yaşanmasını, Yeşil Tunus’taki gelişmeleri altüst eden Anayasa Profesörü Kays Said’in büyük bir lider olarak öne çıkmasını beklemiyorlardı.  
İhvan liderleri, Humeyni İranı’na bağlı Müslüman Kardeşler Hareketi’ni Tunus’ta yeniden canlandıracaklarını zannetmişlerdi. İşte gözlemciler Said’in o rejimi devireceğini de beklemiyorlardı.
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, 25 Temmuz’da kararlar alıp ülkeyi eski İhvancılık çizgisinin dışına çıkarmadan önce mevcut rejim, Habib Burgiba’nın İhvancılık çizgisinden uzak tuttuğu ülkenin kimliğini değiştirmenin mümkün olmayacağına ve Tunus cumhurbaşkanının etkisiz siyasi bir figür olarak kalacağına inanıyordu. Yine aynı rejim, bu reform hareketinden önceki mevcut sistemin değiştirilemeyeceğini zannediyordu.
Siyasi hayatına Nasırizm yanlısı olarak başlayıp önce komünist olan daha sonra da Müslüman Kardeşlere katılan Gannuşi’nin, Burgibacılık ve laiklik karşıtlarının Tunus’a tamamen egemen olmasının ardından yönetimden uzaklaştırılamayacağı düşünülüyordu.
Nasırizm yanlısı olarak başlayıp önce komünist olan ardından da Müslüman Kardeşlere katılan Gannuşi, Mısır, Ürdün ve Suriye’nin yanı sıra Afrika ve Asya kıtasındaki diğer tüm Arap ülkelerinde ortadan kaybolan İhvan Hareketi’nin vaatlerini yeniden gündeme getireceğini zannediyordu. Aslında Nasırizm, Komünizm ve İhvanizm arasında hareket eden bu kişinin, 20. yüzyıldaki bütün Nasırcı, Komünist ve İhvancı partilerin ve hareketlerin ortadan kaybolduğunu anlaması gerekiyordu. Artık Suriye’de sadece ismi kalan Baas Partisi, Arap Milliyetçileri Hareketi, Hizbu’t-Tahrir (Kurtuluş Partisi), Müslüman Kardeşler ve diğer oluşumlar buna örnektir. Bu parti ve oluşumlardan geriye sadece isimleri kaldı. Bazı üyelerinin yaşları ise 90 olmasa bile 80’lerin sonundadır.
Önce Komünist ardından da İhvancı olan bu eski Nasırcı’nın, Müslüman Kardeşlerin demode bir hareket olduğunu, bu hareketin de Baas Partisi, Komünist Parti, Arap Milliyetçileri Hareketi ve Hizbu’t-Tahrir gibi olduğunu ve bunların artık etkili olmadıklarını anlamaya başlaması gerekiyor.
Müslüman Kardeşlerin, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in 25 Temmuz’da reformist hareketini yapar yapmaz dağılması, artık etkili olmadığının kanıtıdır. Hatta Mısır üniversiteleri tarafından kabul edilmeyip Şam’a gitmek zorunda kalan ve burada bir üniversiteye giren eski Nasırcı liderleri de dahil olmak üzere her biri, kendi derdini düşünmeye başladı.
Bu Nasırcı yoldaşın Baas Partisi’nden Komünist Parti’ye, Arap Milliyetçileri Hareketi’nden, Hizbu’t-Tahrir ve Müslüman Kardeşlere kadar 20. yüzyıldaki tüm partilerin demode partiler olduğunu, geçmiş yüzyılda etkili olanların 21. yüzyılda artık etkili olmadığını, bu partilerin ise tarihin gerisinde kaldığını, Tunus İhvan’ının buharlaşıp ortadan kaybolduğunu ve 20. yüzyılda pazarlanabilen şeyin 21. yüzyılda artık pazarlanamadığını anlaması gerekiyor.
Unutmamalıyız ki Cumhurbaşkanı Kays Said’in reformist hareketini en çok tehdit eden şey, Müslüman Kardeşler Hareketi’ndeki karar sahibinin binlerce insanın ülkesi ve vatanı Tunus’u terk edip Avrupa ülkelerine göç edeceğine ve kanlı çatışmalara varacak şekilde bu ülkelere ve halkına yük olacağına işaret etmesiydi. Aslında bu, Tunus cumhurbaşkanının kararının doğru olduğunu ve Müslüman Kardeşlerin Burgiba döneminde öncü ve lider olan bu ülkeye oluşturduğu ağır yükten kurtulmak gerektiğini gösteriyor.
Aslında Tunus, Cumhurbaşkanı Kays Said’in tarihi bir anda cesur bir şekilde yaptığını değerlendirip kendisine dikte edilenlerin önünü kesti. Yine Tunus, önce Mısır’ın ardından da Suriye ve Ürdün’ün yanı sıra Asya ve Afrika’daki birçok Arap ülkesinin kurtulduğu bu ağır İhvan yükünden kurtuldu.
Bilindiği üzere tarih çizgisi, geriye değil de ileriye doğru gidiyor ve 20. yüzyılın başlarında kabul edilen şeyler 21. yüzyılda artık kabul edilmiyor. Zira Avrupalılar, Arap olmayan bazı Afrika ülkelerinin de farkına vardığı bu gerçeği erkenden fark ettiler.
Eski bir Nasırcı ve ilerlemeci olan Raşid Gannuşi’nin bir kısmını Tunus hapishanelerinde geçirdiği uzun tarihi gözden geçirmek için kendisini ve arkadaşlarını sorgulaması ve böylece Nasırcılık’tan vazgeçip 20. yüzyıldaki milliyetçi ve komünist partiler gibi tarih çizgisinin tersine doğru gitmeye devam eden Müslüman Kardeşlere katıldığı zaman büyük bir hata işlediğini anlaması gerekiyordu.
Unutmamalıyız ki mevcut Tunus, Burgiba’nın, İhvan’ın ve Marksizm-Leninizm’in Tunus’u değildir. Tabi milliyetçi Tunus da değildir. Aksine mevcut Tunus, ‘21. yüzyılın Tunusu’dur. Bu, tüm Arap ülkeleri için geçerlidir. Şöyle ki bugünün dünyası dünün dünyası değildir. Uzun yılların ardından her şey değişti.
Bunun için 20. yüzyıl, 21. yüzyıldan farklı olduğu ve geçmiş yüzyıldaki partilerin artık günümüze uymadığı sürece siyasi ve parti geçmişlerine hala bağlı olanların, bugünün dünyasıyla dünün dünyasının aynı olmadığını ve İhvan’ın siyasi bir parti olarak 20. yüzyıl için uygun olsa bile 21. yüzyıl için artık uygun olmadığını anlamaları gerekiyor. Elbette bu, Baas Partisi, Komünist Parti, Arap Milliyetçileri Hareketi ve Suriyeli milliyetçi Müslüman Kardeşler gibi geçmiş dönemdeki partiler için de geçerlidir. Bu, kesin, net ve su götürmez bir meseledir.
Avrupa ülkeleri ve ABD için geçerli olan şeyler, tüm Araplar ve Arap ülkeleri için de geçerli olmalıdır. Zira geçmiş, özellikle parti ve siyasi yaşam açısından şimdi ve gelecek için artık uygun değildir. Bilindiği üzere bugünün dünyası, dünün dünyası değildir. Yeni nesil, önceki nesle benzememektedir. Artık milliyetçi ilişkiler ve yakınlık değil de ortak çıkarlar, ülkeler arası ilişkilerde belirleyici bir rol oynamaktadır. Bu, kesin, net ve bilinen bir gerçektir.
Bu da milliyetçilik dürtüsünün ortak çıkar dürtüsüyle birleşmesi gerektiği anlamına geliyor.
Tunus’ta ve diğer bazı Arap ülkelerindeki kardeşlerimizin bağlandığı şeylere bağlananlar olursa bunların yeni tarih çizgisine henüz adapte olmadıklarını göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Şöyle ki 21. yüzyıl, her konuda 20. yüzyıldan farklılık gösteriyor.