İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Suudi Arabistan diplomasisi ve Rus ilişkileri üzerine

Her geçen gün köklü Suudi Arabistan diplomasisi dünya çapındaki pozisyonunu ve konumunu sağlamlaştırıyor. Büyük bir özenle ve ustalıkla dokunmuş iplikleri tüm dünyada netleşiyor. Mümkün olduğunca çok sayıda uluslararası karar alıcı başkente daha yakın ilişkilerle bağlanıyor. Özellikle jeostratejik akışkanlık zamanlarında, bugünlerde ağrılı mavi gezegenimizden çok uzak olmayan küresel kaostan bahsetmiyorum bile. Bu son derece arzu edilen ve sevilen bir durumdur.
Hadimü’l Haremeyn Şerifeyn Kral Selman bin Abdülaziz ve aydınlanmacı Vizyon 2030’un sahibi Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından temsil edilen Suudi liderliğinin hedefi, Suudi Arabistan'ın uluslararası sahnede varlığını karşılıklı ekonomik ve bilimsel faydaların yanı sıra savunma ve güvenlik deneyimlerinin paylaşımı aracılığıyla güçlendirmekle bağlantılı.
Suudi Arabistan-Rusya ilişkilerinin, son yıllarda Kral Selman'ın 2017 sonbaharında Moskova'ya yaptığı ziyaretle taçlanan niteliksel ve niceliksel sıçramalara tanık olduğunu kesin bir şekilde söyleyebiliriz.
Suudi Arabistan Savunma Bakan Yardımcısı Prens Halid bin Salman geçen hafta Moskova yakınlarında düzenlenen teknik forum çerçevesinde Rus Korgeneral Aleksandr Fomin ile yeni bir askeri anlaşma imzaladı.
Suudi Arabistan’ın bu anlaşmanın arkasındaki yönelimi Prens Halid'in Rus savunma yetkilileriyle yaptığı görüşmenin ardından attığı tweet ile açığa çıktı:
"Bölgede istikrar ve güvenliği korumaya yönelik ortak çabalarımızı görüştük ve ülkelerimizin karşı karşıya olduğu ortak zorlukları ele aldık.”
Rusya tarafında ise Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Riyad ile Moskova arasında askeri alanda ve yine askeri teknik alanlarda ikili iş birliğinin geliştirilmesinin görüşüldüğüne değindi.
Özellikle Rusya'nın da coğrafi olarak çok yakın olduğu mevcut ve gelecek bölgesel kötüye gidişin görmezden gelinemeyeceği şu anda, araştırmacı ve dikkatli herhangi bir siyasi analistin aklından son anlaşmanın arka planını sorgulamak geçecektir.
Moskova, özellikle siyasi ve ahlaki açıdan, "Arap Baharı" olarak adlandırılan sahte bir 10 yıl boyunca fırtınalarla sarsıldıktan sonra Arap Körfez bölgesi ve Ortadoğu'nun güvenlik ve istikrarında Suudi Arabistan'ın bir mihenk taşı olarak önemine kesinlikle ikna olmuş durumda.
Diğer yandan deneyimler ve zamanın dalgalanmaları, petrolün 21’inci yüzyılda yaşamın ve medeniyetin belkemiği olmaya devam edeceği beklentileri ışığında, Suudi Arabistan’ın özellikle son 50 yılda önemli bir enerji merkezi olarak önemini kanıtladı.
Rus liderliği, küresel enerji krizlerinde Suudi Arabistan ile ortaklığın zorunlu bir konu olduğunu fark etti. Bu ortaklık, geçen yıl uluslararası piyasalarda fiyatların daha önce görülmemiş seviyelere düşmesine neden olan büyük bir kargaşanın ardından petrol piyasalarında dengenin yeniden sağlanmasında ve fiyatlarının ayarlanmasında önemli bir rol oynadı.
Öte yandan Suudi Arabistan diplomasisi de tarih boyunca devam eden ve son 20 yılda istikrarını büyük ölçüde Devlet Başkanı Putin'in politikalarıyla sürdüren Rusya'yı dikkate alıyor. Bu dikkat ve gelecek vizyonu, Doğu Asya'nın yeniden alev aldığı ve kimsenin sonunu veya nerede duracağını bilmediği son günlere de uzanıyor.
Rusya, Bolşeviklerin 70 yıllık yönetimleri sırasında olduğu gibi artık komünizmin kuluçka merkezi değil. Bugün Rusya, NATO generalleri dışarıdan kazmalarıyla kendisini yıkmaya gelmeden önce, oligarklar tarafından içeriden yıkılan bir yarı devlet olarak Sovyetler Birliği’nin tasfiyesinden sonra Batı'nın geride bıraktığı bir kalıntı değil.
Bugün, diğerleriyle birlikte uluslararası politikaları belirginleştirmeye katılan değil, onları belirleyen farklı bir Rusya ile karşı karşıyayız. İlerici vizyonları, askeri başarıları ve özellikle yeni silahları, başta ABD olmak üzere birçok uluslararası gücü, dünya çapındaki Rus eğilimleri ve beklentileri doğrultusunda planlarını değiştirmeye zorladı.
İlerici Suudi Arabistan diplomasisi, çağdaş zamanlarda uluslararası ilişkilerin, ister siyasi ister askeri olsun, geleneksel ittifaklar fikrinin ötesine geçtiğine inanıyor. İnsanları metalaştıran küreselleşmeyi, gündüzleri endişe süreci, geceyi de uykusuzluk arenası haline getiren komplolar ve entrikaları değil, insanlığı kurtaran gerçek bir gezegen birliğini gerektiren, çıkarların iç içe geçtiği bir dünyaya atladığını düşünüyor.
Buradan yola çıkarak Suudi Arabistan’ın sağgörülü liderliği, özellikle de değişen ve tereddütlü, duraksayan bir dünyada ve yeni uluslararası düzenin şekillendiği bir zamanda, olağanüstü öneme sahip savunma alanında uluslararası ortakları çeşitlendirmenin önemli ve hayati olduğuna inanıyor.
Suudi Arabistan bu kaygı verici zamanlarda diplomasisini dünyadaki tüm yönlere uzanan bir köprü haline getirmeye çalışıyor. Bunu dünyanın dört bir yanında büyük kutupsal güçlerin yaptığı gibi içe kapanmadan, bugün ve gelecekte ortaklarına karşı üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmekten geri adım atmadan yapıyor.
Suudi Arabistan-Rusya iş birliği alanları, önemine rağmen silah anlaşmalarıyla sınırlı kalmıyor. Aksine görüş ve veri alışverişini, terör ve korsanlıkla mücadeleyi, kültür ve sporu kapsayacak şekilde genişliyor.
Aynı zamanda Suudi Arabistan’ın diplomatik ilişkilerindeki ahlaki standartlar da sabit kalmaya devam ediyor. Suudi Arabistan ne dostlarını inkar eder ne de müttefiklerine yüzünü döner. Aksine şafağın sökmesi ve ışığın doğması umuduyla ilerlediği sisli uluslararası yolda destekçiler ve taraftarlar kazanır.