Mustafa Fahs
TT

Irak ve seçim ufkunun tıkanması

Iraklılar, siyasi sürecin geleceğini ve Irak devletinden geriye kalanların devam edebilecek güçte olup olmadığını belirleyecek, oldukça karışık bir siyasi sahne ve ekonomik baskılarla karşı karşıya olduğu bir dönemde, bu ayın 10’unda oy kullanmaya hazırlanıyorlar. Bu, Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinin ardından düzenlenecek beşinci parlamento seçimleri olacak. Bu yüzden şöyle diyebiliriz ki bu seçimler sadece “2003 rejimini” yapısal soruların önüne koymakla kalmayıp Irak’taki grupları, oluşumları ve bütün partileri 10 Ekim’den sonra ülkenin geleceği hakkında büyük ve ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakacak.
Göstergelerin büyük bir kısmı herhangi bir sürpriz olmadığını gösteriyor. Zira Irak'ı 83 seçim bölgesine ayıran seçim yasası nedeniyle bu sefer koltuk ve blok hacimlerindeki farklılıklar nedeniyle siyasi güçlerin kendilerini yeniden öne çıkarmaları bekleniyor. Söz konusu yasa, sayısal olarak büyük blokların oluşmasını engelliyor. Bu yasa, Şii bölgelerdeki 184 sandalyeden yaklaşık 40'ını geleneksel siyasi güçlerin kontrolünden aldı. Özellikle de hükümetin ve “ekimcilerin” seçimlere katılmaması ışığında kimin gideceğini tahmin etmek zorlaştı.
Pratikte bu, yürütme organı başkanının seçim listesi aracılığıyla katılmadığı ve bir grup, parti veya ittifakı desteklediğini açıklamadığı ilk seçim olma özelliğini taşıyor. Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’nin tutumu, öyle ya da böyle, Şii siyasi güçlerin omuzlarından kendileriyle parlamento kotaları için rekabet edebilecek yeni bir oyuncunun yükünü kaldırmış oldu. Zira Iraklı seçmenlerin yapısında yönetimin sunduğu hizmetlerden dolayı yürütme pozisyonuna en yakın olanları seçme eğilimi var. Aynı zamanda Kazımi’nin yönetimdeki kısa tecrübesi, diplomatik başarısı ve uzlaşmacı seçenekleri onu en kötüsünün olmasından kaçınmak için, kırılgan olmasına rağmen istikrar durumunu uzatmayı tercih eden seçmenlerin tercihi haline getirebilirdi.
Ancak en bariz yokluk, 2019 ayaklanmasının itici gücü ve Iraklı genç erkeklerin ve kadınların fedakarlıklarını temsil eden ancak seçimlere giremeyen, bağımsız oluşumlarda ve partilerde öne çıkamayan “Ekim Hareketi güçleri” aleyhinde kaydedildi. Ekim Hareketi güçlerinin arasındaki kriz ve birlik olamamaları, siyasi ve mezhepsel partilerin devleti ve serveti yönetmedeki başarısızlığının ardından gerçek bir alternatif arayan Iraklı seçmenler için daha uygun bir seçeneği temsil eden ulusal bir muhalefet olmalarını engelledi. Ekim Hareketi güçlerinin gösterebileceği en tehlikeli tutum katılım oranını düşürecek boykot kararıdır. Bu, yeni yasadan yararlanacak aşiretlerin orta ve güney bölgelerde rekabete dahil olmasının yanı sıra özellikle katılım oranı yüzde 25'i geçmediği takdirde partilerin şanslarını artıracak. Aşiretlerin parti ve bağımsız listeler aleyhinde bölgesel oyları toplaması muhtemel.
Seçimlerdeki son değişken unsur Necef'teki yüksek dini otorite oldu. Dini otorite geçtiğimiz çarşamba günü yaklaşan seçimlere bilinçli ve sorumlu bir şekilde katılma cesareti gösterilmesi çağrısında bulunduğu açıklamasında “Bazı eksiklikler olsa da seçimler, ülkeyi geçmişten daha iyi olacağı umulan ve kaos ile siyasi tıkanıklık uçurumuna düşme tehlikesinden kurtaracak bir geleceğe götürmek için en güvenilir yol” ifadelerini kullandı.
Dini otorite bu aşamada sadece seçimlere katılımı teşvik etmekle yetindi. Çünkü kendisi yaranın üstüne elini koyabilen ve siyasi sürecin sonuçları ve ufkun tıkanması konusunda erkenden uyarıda bulunabilen tek ve son taraf. Dini otorite gözetici ve manevi konumundan ve Ekim Hareketi’nin taleplerine manevi desteğinden ötürü seçimlerin siyasi süreçteki sorunu düzeltmek için halen bir fırsat olduğunu düşünüyor ve Irak’ın geleceği ve istikrarı konusunda endişe duyuyor. Bu yüzden doğrudan seçmenlere seslenerek onları geçmiş tecrübelerinden ders çıkarmaya ve oylarının değerini ve ülkelerinin geleceğinin şekillenmesindeki rolünün önemini fark etmeye çağırdı.
Dolayısıyla bu seçimlerin, silahlar ve hile korkularının yanı sıra özellikle boykot yapılırsa, geleneksel bir rekabet arenası olacağını söylemek mümkün. Yani güç, silah ve para dengelerine göre anayasal mekanizmalarla değişiklik olma şansı az gözüküyor. Bu da Irak’ın bu ayın 10’undan sonra bilinmez ihtimallerle karşı karşıya kalacağı anlamına geliyor.