Suriyeli iki heyet, geçtiğimiz hafta, Washington'ı ziyaret etti. Fakat heyetler, Suriye krizini çözmeye yönelik ortak bir vizyonu paylaşmıyorlardı. Suriyeli bu heyetler, ABD'li yetkililerle görüşseler de birbirleriyle görüşmediler. Ziyaretin ardından Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu SMDK Başkanı Salim el-Muslat, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, ABD'nin muhalefet kanadındaki iki farklı grupla ilgilenme biçiminde ayrımcılık olduğunu söyledi.
Ne var ki ABD’liler gerçekten de yıllardır SMDK içindeki İslami çizgidekilerden ve Türkiye'nin onlara verdiği destekten rahatsızlık duyuyorlar. Buna karşın, laik çizgideki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne ve ona bağlı Halkı Koruma Birlikleri (YPG) milislerine DEAŞ’a karşı verilen mücadeledeki başarıları için minnettarlar.
Öte yandan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetine başkanlık yapan İlham Ahmed, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminden yetkililerle yaptığı görüşmenin ardından bazı basın kuruluşlarına yaptığı açıklamalarda, ABD askerlerinin Suriye'den çekilmeyeceklerine dair güvence aldığını söyledi.
YPG’nin omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) lideri Mazlum Abdi de, geçtiğimiz Eylül ayında London Times’a verdiği demeçte, hem ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Orgeneral Kenneth F. McKenzie’den hem de ABD'nin Yakın Doğu'dan Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Vekili Joey Hood’dan aynı güvenceyi aldığını söylemişti.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Bakanlık yetkililerinin 29 Eylül'de İlham Ahmed ile yaptıkları görüşmeden sonra ABD'nin bölgede ‘istikrarı’ desteklediğini vurgulayan bir açıklama yaptı. Bu diplomatik dili, ABD güçlerinin, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni korumak ve Rusya, İran, Türkiye ya da Suriye rejimi güçlerinin ona saldırmasını engellemek için Suriye'nin doğusunda kalacağı şeklinde tercüme edebilirsiniz. ABD’nin 29 Eylül tarihli açıklaması, Başkan Biden’ın, BM’ye ve Amerikan halkına, yönetiminin sonsuza kadar sürecek savaşlara son verdiğini söylese de; Washington’ın SDG'ye (ve ona bağlı YPG'ye) ABD’nin DEAŞ’a karşı mücadelesinde yardım etmeye devam edeceğine dair verilen bir güvenceydi.
Suriye'nin doğusunda kalmaya devam eden her bir asker, ABD’nin, petrol sahalarını savunmak için YPG ve SDG milislerine yaptığı askeri yardımı temsil ediyor.
Burada, kimsenin birkaç düzine DEAŞ üyesinin, petrol sahalarını ele geçirip bir ya da iki günü aşkın bir süre kontrol edebileceğine gerçekten inanmadığı belirtilmeli. Aynı zamanda, petrol sahaları Özerk Yönetim için hayati öneme sahipler. İlham Ahmed'in Washington ziyaretinin öncelikli amacı, ABD’li şirketlerin petrol sahalarındaki araç-gereçleri onarabilmesi için ABD’nin Caesar (Sezar) Yasası çerçevesinde yaptırımlarından muaf edilmelerini ve petrol üretiminin artırılmasını talep etmekti. Ayrıca Özerk Yönetim’in insani yardımlara daha kolay ulaşabilmesinin sağlanmasıydı.
Biden yönetimi, tüm bunların yanı sıra Özerk Yönetime daha fazla ekonomik yardım sağlıyor. Ancak buradaki paradoks, Washington’ın Özerk Yönetimini ve ona bağlı güçleri ne kadar güçlendirirse, bağımsız Özerk Yönetim ile Esed rejimi arasında bir anlaşmaya varılması da o kadar zorlaşacak. ABD yönetimi elbette Özerk Yönetim konusunda herhangi bir taviz vermeyecek, ancak aynı zamanda Esed'i de taviz vermeye zorlamayacaktır. Bu çıkmazda da Özerk Yönetim, ABD’nin askeri şemsiyesi altında fiili küçük bir devlete dönüşecektir.
Washington'ın önünde sonunda bu askeri şemsiyeyi kaldıracağını düşündüğümü sık sık yazdım. Hatalı mıydım? Evet. En azından kısa vadede hatalıyım.
Bu bağlamda bugün Biden'ın Ortadoğu konusunda en önemli danışmanı olarak kabul edilen Brett McGurk öne çıkıyor. Brett McGurk, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın 2019 yılında Suriye’deki ABD askerlerini geri çekilme emri vermesi nedeniyle Trump yönetiminden istifa etmişti. Bu istifa ile McGurk'un itibarı Özerk Yönetimi’nin kaderiyle bağlantılı hale geldi. Bunun yanı sıra Biden yönetiminin özellikle ABD’nin Afganistan'dan çekilmesinin ardından DEAŞ’ı Suriye'nin doğusunda kontrol altına almak için ikna edici bir plana ihtiyacı olduğu bir gerçek. Ancak şu an mümkün olan tek plan, Özerk Yönetim milislerine güvenmek gibi görünüyor. McGurk, SDG'yi ve Özerk Yönetim'i korumak için Rusya ile iyi bir anlaşmaya varmadıkça, Biden'ın ekibi, Suriye'de ABD güçlerinin kalmaya devam etmesi için Başkan Biden'a çağrı yapmayı sürdürecektir.
Buna ilaveten Kabil'deki kaos, Biden'a siyasi olarak zarar verdi. Popülaritesi göreve başladığından beri en düşük seviyesine geriledi. Siyasi açıdan ise Biden ve Demokratların, Suriye'den çekilmeyi ve ona eşlik edebilecek ABD’nin başka bir müttefikine daha ihanet ettiği suçlamalarını 2024 yılındaki ABD başkanlık seçimlerinden sonraya ve muhtemelen daha ileri bir tarihe ertelemeleri daha kolay olacaktır.
Burada ABD’nin siyasi hesaplarını değiştirebilecek şu iki unsurun olduğu açıkça görülüyor:
1 - ABD’nin Suriye'de sadece birkaç zayiatı oldu. İran destekli milisler ve Esed rejimi güçleri, ABD’liler ve yerel müttefikleri karşısında direnmek açısından Taliban'ın yaptığını yapmadılar. Şu an sadece birkaç ABD vatandaşı Suriye'yi umursuyor olsa da, Suriye'de veya Suriye'ye askeri takviye üssü olan Irak'ta ABD’nin büyük kayıplar vermesi halinde Suriye'deki ABD askerleri yeni bir siyasi ilgi görecektir.
2 - Daha önce de yazdığım gibi, Demokrat Parti'nin sol kanadı, ABD askerlerinin Suriye dahil başka ülkelerde konuşlandırması ve askeri maliyetlerin düşürülmesi gerektiği konusunda Cumhuriyetçi Parti içindeki ‘Önce Amerika’ hareketiyle hemfikir. Eğer 2022 yılında yapılması planlanan Kongre seçimlerinden sonra Demokrat Parti'nin sol kanadı ve Cumhuriyetçi Parti'nin aşırı sağcıları Kongre’de yoğunlaşırsa ve iki parti bir sonraki Kongre'de daha fazla sandalye kazanırsa ABD’nin Suriye'deki askeri varlığını vurgulamak ve Suriye ile ilgili herhangi bir stratejisi olmayan Beyaz Saray'ı utandırmak için iş birliği yapabilirler.
TT
Asker kalıcı ama ABD’nin Suriye için bir çözümü yok
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة