Davud Ferhan
Iraklı yazar
TT

Seçimlerde oy kullanmaktan kaçınmak sessiz bir devrimdir

Parlamento seçimlerini boykot etmek Irak halkı için yeni bir şey değil ve bunu pratikte ilk kez yapmıyorlar. Geçmişte de her şeyden önce seçim yasasını protesto etmek için 4 seçim turunda boykota başvurmuşlardı. Seçim yasasını protesto etmesinin nedeni de oyların seçim bölgeleri arasında adaletsiz dağılımından dolayı mezhepçi ve ırkçı olması ile başka hiçbir seçim sisteminde bulunmayan ‘büyük oluşum’ denilen hile ve icat.
Büyük oluşum temel olarak seçimin kazananlarını demokratik ülkelerde olduğu gibi seçim sonuçlarından önce değil, sonra bir araya getirmeye ve birleştirmeye dönük doğrudan yasaların çevresinden dolaşan ve anayasaya aykırı bir yol. ABD’nin işgalci ve İran’ın müdahaleci politikacıları, eski Irak Başbakanı Nuri el-Maliki 2010 seçimlerinde az bir farkla eski Başbakan İyad Allavi’ye karşı seçimleri kaybettiğinde bu ‘oyuna’ başvurdular. Oyun, İran'ın Maliki'nin yenilgisinden duyduğu rahatsızlık nedeniyle Allavi'yi anayasaya göre kabineyi kurma hakkından mahrum etmeyi amaçlıyordu. Yüksek Yargı Konseyi bunun için yasadışı bir adımla ‘en büyük oluşum’ formülünü icat etti. Bu formül Dava Partisi lideri Maliki'nin uğradığı bariz kayıpları örten çeşitli kumaşlarla yamanmış bir yorgan gibiydi. Şimdi Maliki'nin kendisi de aynı ütopik veya gerçekçi olmayan bir yorumun peşinde. Çünkü seçim ittifaklarının gerçekçi ilkesine göre, ittifaklar seçimlerden sonra değil, seçimler yapılmadan ve sonuçları açıklanmadan önce gerçekleşmeli. Böylece seçimin birinci kazananı anayasal, kanuni ve seçim haklarından mahrum edilemez. Vaatler ve pozisyonlar karşılığında en fazla dost partiyi bir araya getirmekte başarılı olan ikinci veya üçüncü aday kabineyi kurmakla görevlendirilemez. İran ve Amerikan baskıları bu ‘oyunda’ rol oynadı çünkü Maliki işgalcilerin ‘karanlık atı’ydı.
Bu nedenle son seçimlerde oy kullanma hakkına sahip olanların ezici çoğunluğu oy kullanmaktan kaçındı. Irak seçim sistemindeki bir diğer anayasal olmayan işlem, yurtdışındaki Iraklıların istedikleri kişilere oy vermek gibi yasal ve anayasal bir haktan mahrum bırakılmaları. Sebebi de göç eden, kovulan ve yurtdışında ikamet eden Iraklı göçmenlerin çoğunun oylarını, Irak'ı mezhepçilik, yolsuzluk, milisler ve İran müdahalesinden kurtaranlara vereceği korkusu.
Bu nedenle oy kullanmamak, belirli bir mezhep, parti veya adayın devlet içindeki pozisyonları istila etmesine, 18 yıllık yozlaşmış mezhepçi, ırkçı ve milisçi yönetim deneyiminin tekrarlanmasına, Iraklıların yoksulluk, işsizlik, yerinden edilme, göç etme, hapishaneler, gözaltı merkezleri, suikastlar ve ülkenin zenginliklerinin yağmalanması gibi acılarının çoğaltılmasına karşı sessiz bir devrim veya aleni bir protestodur.
Öte yandan hukuki yorumlara göre, çekimser kalmak veya boykot etmek bizatihi oylama sisteminin reddi veya sunulan tüm seçeneklerden memnuniyetsizliğin ifadesi ve siyasi sistemin kendisinin reddi de olabilir. Tıpkı bir milletvekilinin bir konuyu görüşmek üzere toplanan meclis oturumunda oy kullanmama veya boykot etme hakkına sahip olduğu gibi, barışçıl bir protestonun ya da sessiz bir devrimin ifadesi olarak seçimleri boykot etmek de seçmenlerin hakkıdır.
2004 yılında BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, seçimleri boykot etmeyi veya oy kullanmaktan kaçınmayı ifade özgürlüğünün bir biçimi olarak tanımladı ve boykotçulara yönelik herhangi bir saldırıyı kınadı.
Irak dışındaki ülkelerdeki boykot kampanyalarına örnek olarak Hindistan, Pakistan, Meksika, Kanada, İspanya ve Güney Afrika dahil Afrika ülkelerindeki popüler hareketler verilebilir. Güney Afrika’da "Topraksız İnsanlar" Hareketinin benimsediği "Toprak yok, ev yok, oy yok" sloganı altında düzenlenen boykot kampanyaları köklü bir popülariteye sahip. Nitekim Amerikan gazetesi The New York Times da, sahtekarlığın yaygınlaşması ve oy sayımının şeffaf olmaması nedeniyle dünya çapında oy vermeyi ‘küçümseme’ eğiliminin arttığını doğruladı.      
Keza eski ABD Başkanı Donald Trump'ın, mevcut Başkan Joe Biden'ın kazandığı son ABD seçimlerinde yönelttiği suçlamalar, hala akıllarda canlı bir örnek. Bir diğer örnek, birçok ayrıntısı ve teferruatı ile anormal, buna ilaveten hesap verebilirlik ve adalet kanunu gibi yasal ihlaller barındıran, adaletin zerresinin olmadığı, Naziler gibi Baas Partisini kökünden söküp atacak bir kanunu içermeyen Irak siyasi durumudur.
Irak Komünist Partisi'nin müttefiki Ulusal Ev Partisi'nin lideri Hüseyin el-Gurabi'nin seçimlerden önce düzenlenen bir basın toplantısında, seçim güvenliğiyle ilgili olarak; ‘Mevcut rejimin yalanıdır, iktidar partileri ve İran'a bağlı silahlı milislerin kontrolsüz silahları, aktivistlerin yerlerinden edilmeleri ışığında seçim güvenliği bulunmamaktadır’ açıklaması nadir görülen bir cesaret örneğiydi.
Gurabi, uluslararası gözlemcilerin gözlemlerini de doğruladı. BBC tarafından yayınlanan bir haberde belirtildiği gibi, mevcut partiler, anayasayı ve tüm teamülleri ihlal ediyorlar, çünkü iktidar partilerinin çoğunun silahlı gruplarla bağlantılı olduğu bir ortamda seçim düzenlemek seçim yasasının kendisini ihlal etmek anlamına geliyor. Eş zamanlı olarak, Irak Komünist Partisi lideri Raed Fahmi de "Erken seçimler esasen halk hareketinin bir talebiydi ve amacı değişime kapı açmaktı, krizlerden sorumlu iktidar sisteminin yönetime geri döndürmek değil” diye konuştu. Bu nedenle partisinin, ‘genç göstericilerin katillerinden ve İran Devrim Muhafızlarına bağlı partilerin silahlı gruplarının arkasında duranlardan hesap sorulması, silahlara el konulması ve ekonomik kriz, enflasyon, yüksek fiyatlar ve kötü yaşam koşulları sorunlarını çözmek için önlemler alınması’ şartları yerine getirilene kadar seçimlere katılımını askıya aldığını açıkladı. Seçim yasası tıpkı ordu, polis ve güvenlik güçleri dahil olmak üzere askeri unsurların aday olmasına olanak tanımadığı gibi, partilerin silahlı milis gruplarının liderlerinin ve üyelerinin de parlamentoya aday gösterilmelerini yasaklamalı. Yasama organı da yürütme ve yargı organları gibi sivil bir otorite olmalı. Askeri personel ancak görevinden istifa etmesi durumunda aday olma hakkına sahiptir.
Çin Halk Cumhuriyeti, halk tarafından seçilen yerel meclis üyelerinin dolaylı ve gizli oylarıyla 5 yıllık bir süre için 2 bin 97 üyeden oluşan Ulusal Halk Meclisini seçtikleri belki de tek ülke. Diğer bir deyişle Hong Kong ve Makao gibi özel idari bölgeler hariç, Halk Meclisi üyelerini seçmek yerel meclis üyelerinin hakkı. Seçimlerin, Ulusal Meclisin Daimi Komitesi tarafından yayınlanan ayrı düzenlemeleri ve prosedürleri bulunuyor. Bu da Ulusal Halk Meclisi üyelerinin halk tarafından değil, seçilmiş yerel konseyler tarafından seçildiği anlamına geliyor. Yani halkın seçimleri boykot etmesi veya protesto etmesi gibi bir şey söz konusu olamaz. Özellikle de yaklaşık 1 buçuk milyarlık bir nüfustan söz ettiğimiz göz önüne alındığında.
Pek çok okuyucu, 1889'daki İspanya-Amerika Savaşından beri ABD egemenliği altında olmasına rağmen, ABD'nin Porto Riko adası sakinlerine başkanlık veya kongre seçimlerinde oy kullanma hakkını vermeyi reddettiğini bilmiyor olabilir. Bu adanın yüzölçümü 9 bin 104 kilometrekare ve Hispanik, siyahi ve Kızılderili kökenlilerden oluşan nüfusu 3 milyonu aşıyor. 28. ABD Başkanı Woodrow Wilson, adalılara Amerikan vatandaşlığı verirken, 33. Başkan Harry Truman da siyasi, ekonomik ve sosyal işlerini düzenlemeleri için özerklik verdi.
Porto Riko örneği bu makalenin konusundan çok uzak değil, zira ada, ABD’nin 51. federal bölgesi olması için düzenlenen referandumda statüsünü değiştirmekte başarısız oldu. Referanduma katılım oranı yüzde 23'ü geçmedi. Geçen yıl referandum bir kez daha tekrarlansa da bu kez Cumhuriyetçi Parti, bunun Demokrat Parti'ye Kongre'de ek sandalye kazandırmasından korkarak karşı çıktı.          
Asıl haksızlık ve adaletsizlik ise eski ABD Başkanı Donald Trump'ın görev süresi boyunca adayı ‘yoksulların yaşadığı kirli bir yer’ olarak tanımlaması ve burayı bir Danimarka adasıyla takas etmeyi düşündüğünü açıklamasıydı! Trump bu düşüncesinden ancak Danimarka’nın kendisine yönelik şiddetli eleştiri ve saldırısının ardından vazgeçti. Bununla birlikte, mevcut Amerikan ve Iraklı politikacılar arasında, Irak’ı Porto Riko adası benzeri (yani yarım devlet) 3 adaya bölme fikrini destekleyenler var. Bu nedenle ey yurt dışında ikamet eden Iraklılar; ikamet belgelerinizi yenileyin.