Hazım Sağıye
TT

‘Hain’ Samir Caca…

Casus, ajan, komplocu, suçlu, beşinci kol... Bunlar kapalı rejimlerin ve kapalı partilerin tekrar tekrar inşa ettiği binanın taşlarından bazıları. Her kim bu rejimler ve partilerden farklı düşünürse bu sıfatlardan biri ya da çoğunlukla hepsi doğru oluyor.
Bu sıfatların kullanılması çoğu zaman siyasi olarak, hatta mümkünse fiziksel olarak bitirilmek istenen birini hedef alıyor. Hedeflenenler genellikle bastırılmak ve şantaj yapılmak istenen geniş bir görüş oluşturur ve hedef almanın arkasında cezaevlerini masumlarla dolduracak ve bu yolda birçok kişinin kafasının gideceği bir kampanyaya zemin hazırlama arzusu duruyor olabilir. Dikkatleri gerçek bir sorundan uzaklaştırmak, kampanyayı başlatan ve gözeten tarafın etrafında bir grubu seferber etmek, sarsılmaya ve belki de yıkılmaya yüz tutmuş siyasi bir durumu sağlamlaştırmak, var olan ya da potansiyel bir demokratik muhalefetin yolunu tıkamak… Bunların hepsi acilen yapılması gereken hayati meseleler olabilir.
Bu ekolün büyük ustaları Adolf Hitler ve Josef Stalin bize bu yöntemin sayısız örneğini bırakmışlardır. Tabiki aralarında Lübnan'ın da bulunduğu Arap ülkelerimiz de dahil olmak üzere dünyanın tüm ülkelerinde bu ekolün öğrencileri ve taklitçileri bulunuyor.
Bu hedeflere ulaşmak için her zaman bir casus ya da hain şart... Ayrıca mümkünse birkaç darağacı ve ceset de gerekir. Başkalarının kanıyla temizlenme geleneği, modern ideolojiler tarafından modernize edilmeden ve kullanımı genişletilmeden önce antik çağlardan beri izlenen bir gelenek olmuştur.
Lübnan'da bu yegane hain Samir Caca'dır. 24 saat hainlik yapıyor. Suç soluyor. İkinci cumhuriyet, doğduğu andan itibaren Caca'yı bu soluk imajla resmetti. Caca'nın Taif Anlaşması'nı onaylaması hiçbir şeyi değiştirmedi çünkü meselelerin konusu tam olarak bu imajı gerektiriyordu. Çünkü Lübnanlılar tek dozda yutulması zor üç yalana ikna edilmek istendi:
Lübnanlılar direniş silahının kutsallığı ve bunların vatanı korumak için var olduğu konusunda hemfikir.
Hafız Esed'in bize gösterdiği ilgi, ulusal kardeşlik dışında hiçbir amaç taşımamaktadır.
Taif Anlaşması bütün çatışmalara bir nokta koydu ve bize sadece sefasını süreceğimiz bir cennet kaldı. Öyleyse kendimizi yapı ve imara adayalım.
İkinci Cumhuriyet rejimi bu üç yalan üzerine kurulmuştu ve rejim 2005'te infilak edene kadar bu yalanlarla devam etti. Çıkarlar yalanlara inanılmasını gerektirdi. Mazlumun zihni inanmayı reddetti. Samir Caca'nın hainliği ve zihni uyuşturmak, yalanları bir sistem ve ulvi bir inanç haline getirmek için şarttı.
Elbette Caca bir aziz değildi. Bir iç savaşta kamusal rolünü oynadı ve iç savaşlar azizler doğurmaz. Öldürdü ve milislerin diğer liderlerinin yaptığı her şeyi yaptı.
Ancak birkaç fark kaldı: Milis liderleri daimi yargıçlara dönüşürken Caca daimi bir sanığa dönüştü. Yalnız başına kendisine pek çok cinayet isnat edildi ve hakkında pek çok dava açıldı. O öldürürken savaştaki diğer yoldaşları piyano çalıyordu. Böylece onlar yönetimde güçlü kotalarla ödüllendirilirken Caca tek başına Savunma Bakanlığı'nın bodrum katındaki tek kişilik hücrede 11 yıl hapsedildi. 14 Mart Bloğu'nun peşpeşe gelen liderleri de dahil olmak üzere diğer Lübnanlı politikacılar arasında tek başına O, hapisten önce de ondan sonra da ne Esed ailesine ne de Hizbullah ve direnişine tek bir taviz vermedi. Caca Lübnan Kuvvetleri’ni parlamenter işler yapan ve şiddet ve bunun araçlarıyla ilişkisini kesen siyasi bir parti olarak restore etti. Aynı mezhepteki rakiplerine -yani Avn’cılara- göre ne Müslümanlar olarak Müslümanlara karşı mezhepsel bir kışkırtmaya ne de Suriyeliler olarak Suriyelilere karşı ırkçı bir kışkırtmaya dahil oldu.
Caca'yı bir haine dönüştürmeyi kolaylaştıran şey, onu savunmak isteyenlerin düne kadar birkaç kişi olarak kalmasıydı. Bazıları mezhep hassasiyetleri nedeniyle Müslüman, bazıları sınıf ve bölge hassasiyetleri nedeniyle Hıristiyan ve Dürzi, bazıları ise eski-yeni, meşru-gayrimeşru alışılmış çekişmeler nedeniyle politikacı. Bu kişilerin hepsinin kıyısında köşesinde, öne çıkmak için Hannah Arendt ve Karl Popper'ı veya belki de Karl Marx'ı arayan kültürel, sivil ve yasal eğilimleri olanlar var.
Şu anda Samir Caca'yı savunmak isteyen insan sayısını arttırmanız iyi olur. Tüm deneyimler, Hizbullah'ın Lübnan'ı elinde tutmaya devam etmek için Caca'yı küçük bir aynaya hain olarak resmetme işleminin devam ettiğini gösteriyor. Caca'nın ihanetle suçlanmasının ve tecrit edilmesinin şu anda Lübnan'ın ulusal kararını ve Caca’nın ihanetini öne çıkarmanın en belirgin biçimleri arasında yer aldığını söylemek doğru olabilir.
Ancak bundan önce ve sonra şu anda Caca’yı savunmak, Lübnan'daki zihinler üzerinde baskısını gittikçe artıran yalan, yolsuzluk ve iftira kültürünün vicdani reddinin bir işaretidir. Zihinleri yalanlardan kurtaracak ilk şey, güçlülerin ve doğru yoldan sapmış kişilerin anlattıklarına meydan okumaktır. Evet, bu anlatılanları yemiyoruz.