Fayez Sara
Suriyeli gazeteci-yazar
TT

Suriyeliler ve kayıp zaman senaryosu!

Suriye’de anayasa komisyonu toplantılarının başarısızlığa uğradığının açıklanması ve ardından başta ülkenin kuzeybatısındaki gerilim ve askeri seferberlik olmak üzere gerek siyasi gerek saha düzeyinde alınan pozisyonlar, Suriye meselesinin ‘kayıp zaman’ aşamasına girdiğini doğruluyor. Zira bir yandan anayasa komitesiyle temsil edilen ve yanılsamalarla çevrili siyasi çözüm süreci duraklamaya girerken diğer yandan Halep-İdlib cephesinde -bir yandan Türkiye ile Suriyeli müttefikleri, diğer yandan Esed rejimi ve onun Rusya ve İran müttefikleri arasında- olası bir savaşın patlak vermesiyle askeri çözüm aşamasına geçilmesine yönelik belirtiler kendini gösterdi.
Suriyeliler bu ‘kayıp zamanın’ öncesinde ‘başkalarını’ beklemekten başka bir şey yapmadılar. Bu, son on yıldaki hayal kırıklıklarıyla çevrili bir bekleyiştir. Onlar, Esed rejimi ve müttefiklerinin cinayet, yerinden etme ve yıkım da dahil olmak üzere işledikleri suçlar için cezalandırılmalarını bekliyorlardı. Bekleme fikri, başta Koalisyon ve müzakere heyeti olmak üzere siyasi muhalefetin davranışlarında vücut buldu. Buna, Suriye meselesi ele alınırken yanılsamaların körüklenmesi, sessizlik ve görmezden gelme durumu eşlik etti. Özellikle anayasa komitesi hakkında yaydıkları ve elde ettiği iddia edilen “başarılar” anlamsızlaştı. Türkiye’nin Suriye'nin kuzeybatısındaki nüfuz alanına ilişkin bölgedeki silahlı oluşumlarla ilgili yanılsama da -Esed rejiminin ve Rus müttefikinin bölgeye yönelik saldırılarına karşı koyan veya en azından etkilerini azaltan operasyonlar yapılacağı söyleniyordu- ortadan kalktı.
Diğer yandan tüm bu gerçeklerin ortasında, devrimin on birinci yıl dönümü öncesinde, bundan sonraki aşamada Suriyelilerin neler yapabileceğine dair bir senaryo hazırlamak faydalı olabilir. Bu senaryo, bir hayali kurgudan ibaret olmayıp geçen yıl Suriye gerçeğine ilişkin sorulara yanıt ararken ve bu sorulara yanıt bulmaya çalışırken bazı Suriyelileri meşgul eden tartışmalardan, diyaloglardan ve yazılardan elde edilen bir vizyondur.
Öncelikle -Rusya'nın Suriye'de çözüme ulaşma çabalarının başarısızlığı göz önüne alındığında- mevcut eğilim, uluslararası çözümün Cenevre sürecine, özellikle de 2254 tarihli uluslararası karara uygun olarak yeniden değerlendirilmesine doğru ilerliyor. Ancak Rusya kendini göstermek ve mührünü vurmak istiyor. Batılılar ise buna her ne kadar itiraz etseler de uygulamaya konulacak adımlar atmak ve tarafların mutabakatı ile bir çözüm yolu başlatmak için taviz verebilir ve uzlaşı sağlayabilirler. Bütün bu olasılıklar arasında Suriyelilerin temel görevi, Cenevre sürecinin ve 2254 sayılı kararın Suriye'de çözümün temelini oluşturduğunu yeniden ortaya koymaktır. Bu bağlamda siyasi ve sivil güçlerin, Suriyelilerin ve isteyen tüm silahlı grup ve oluşumların güç birliği yapmaları gerekmektedir. Böylece Suriyeliler, tüm dünyanın karşısına tek bir sesle çıkacaklardır. Cenevre süreci ve 2254 sayılı karar uyarınca girilecek siyasi çözüm yolu, tutuklular sorununun çözülmesi, yerinden edilmişlerin ve mültecilerin güvenli bir şekilde evlerine dönüşünün gerekliliğine dair güçlü emareler içerse de Suriyelilerin sesine odaklanmak gerekmektedir.
Bu bağlamda “çok sesliliğin” olması durumunda, önceki senaryoya kıyasla pek bir şey değişmeyecektir. Burada, geçmiş yılların olumsuz sonuçlarına işaret ederek bunun hiçbir şeye yaramayacağı söylenebilir. Ancak bu, senaryonun arka planının dikkatle incelenmediği, aceleci bir tutumdur. Oysa durum “Cenevre ve 2254 sayılı karardan” ibaret değildir. Senaryo; bilakis yeni bir Suriye ortamı yaratma bağlamında onları tekrar ön plana çıkarmaktadır. Suriyelilerin Esed rejiminin gitmesi gibi hedefleri her ne kadar gerçeklememiş olsa da çözüme ilişkin uluslararası konsensüsü yeniden canlandırmak onların çıkarınadır. Ardından bu, ülke içinde bir konsensüs tabanı sağlamaya yardımcı olacaktır. Çünkü Suriyeliler arasında son on yılda ortaya çıkan anlaşmazlıkların ve farklılıkların dizginlenmesi ve soğutulması acil bir zorunluluk oldu. Bunu gerçekleştirmenin en önemli yollarından biri de uluslararası toplum tarafından benimsenen ve üzerinde uzlaşılan teklifleri ve tutumları benimsemektir. Bununla birlikte olumsuz eleştiri çerçevesine giren geniş akımın gittikçe büyümesi ve çevrelerin kendi köşelerine çekilmesi karşısında siyasi, sivil ve halk katılımını yeniden etkinleştirmek de bir diğer zorunluluktur.
Senaryonun temel siyasi başlıklarına odaklanılmasında Suriye meselesinin tanık olduğu siyasi ve sahadaki gelişmeler de göz ardı edilmemelidir. Türkiye’deki Suriyeliler sorunu, bazı Avrupa ülkelerinde Suriyeli mültecilere karşı artan ırkçı eğilimler, Suriyelilerin Lübnan'dan zorla geri gönderilme operasyonları ve Suriye içindeki savaş olasılıkları bunlardan bazılarıdır. Suriyelilerin tüm savaş olasılıklarını durdurmaya ve karşı koymaya çalışması gerekiyor. Nitekim savaşın faturasını kanlarıyla ödeyenler onlardır. Sonraki aşamada, Suriyelilerin herhangi bir nedenle öldürülmesine, tutuklanmasına, kaybolmasına veya sınır dışı edilmesine karşı bir slogana odaklanmak önemlidir. Bu davranışlardan herhangi biri, cezalandırmayı hak eden ulusal ve ahlaki bir suç olarak reddedilmeli ve kınanmalıdır.
Suriye kayıp zaman senaryosundaki temel görevleri ortaya koymak için aynı zamanda uygun bir ortam sağlanması gerektiğini de söylemeye gerek yok. Dış müdahalelerin, zor koşulların, yeni ideolojik ve politik farklılıkların, tiranlık döneminden kalan mirasın körüklediği çatışmalar ve anlaşmazlıklar dizginlenmeli ve sakin bir ortam sağlanmalıdır. Buna, Suriyeliler arasındaki iş birliği ve sinerjinin yeniden canlanması eşlik etmelidir. Hoşgörü ve iş birliğini içeren bir ortam, temelde Suriyelilerin hayatlarını değiştirmelerine yardımcı olacak ve herkesin faydalanabileceği bir ufuk açacaktır.