Emel Abdulaziz Hezzani
Suudi yazar
TT

Twitter’da bir tartışma: Ganimeti kim kazanıyor?

Geçen yılın Nobel Kimya Ödülü sahibinin adını kim hatırlıyor? En dar meslek topluluklarından biri olan akademik topluluk dışında neredeyse hiç kimse. Kazanan, 800 bin dolar bir para ödülü de aldı ancak bu sembolik bir meblağ, ne bir amaç seviyesine ulaşabilir ne de onlarca yıllık sıkı çalışmayı ödüllendirir. Nobel'in gerçek değeri, belirli bir bilimsel alanda insanlığa hizmet eden bilim adamının katkısının en yüksek dereceden tanınmasıdır. Şöhret veya para ile ilgisi olmayan büyük bir ahlaki takdirdir. Zira niteliksel bilimsel katkılarına, titizliklerine, zamanlarının ve yıllarının çoğunu araştırmaya ve çalışmaya adamalarına rağmen, dünya çapında kimsenin adını duymadığı binlerce araştırmacı var.
Bu eski bir tartışma konusu. Toplumun standartlarına göre kendisine kayda değer bir fayda sağlamayan isimleri öne çıkaran halkla ilişkiler şirketlerinin ortaya çıkmasından önce bile vardı.
Kim zengin ve ünlü olmayı hak ediyor? Çok çalışan, yorulan ve prestijli bir diploma alan ya da sporcular ve sanatçılar gibi bireysel becerileri olanlar mı yoksa güzellik, yakışıklılık, zarafet vb. kişisel niteliklere sahip olanlar mı?
Sosyal medya platformlarını yetersiz veya sığ içerikle işgal eden ünlüler, takipçileri tarafından bir eğlence ve keyif aracı olarak görülüyor. Ama daha genç ve küçük yaş grubundakiler belki etkileniyor, dış görünüş, zengin insanların ve mankenlerin günlükleri onlarda hayranlık uyandırıyor olabilir. Öte yandan insan doğası gereği, iletişim araçlarında zorunlulukların, iş ve aile sorumluluklarının yorgunluğundan uzakta eğlence ve dinlenme arar. Eğlence de onu arayanlar için bir metadır.
Bazı aydınlar, doktorlar ve akademisyenler, sosyal medya platformlarında ün ve paranın zayıf hatta düşük bilgi içerik sahiplerine gitmesine kızıyorlar. Kaliteli bir eğitim veya daha yüksek bir derece elde etmek için çok çalışmak, yorulmak, gece uyumamak, fiziksel ve psikolojik stres onlara bu ayrıcalıkları vermediği için öfkeliler. Genel tablo şu; Neymar gibi bir futbolcu Paris Saint-Germain tarafından 222 milyon avroluk bir sözleşme ile satın alınıyor. Bu, Afrika Boynuzu ülkelerinden birinin eğitim bütçesine denk gelen bir miktar, yine kulüp ona yılda 30 milyon avro ödüyor. Öte yandan, dünyanın en yüksek ücretli kalp veya beyin cerrahları yılda 300 bin dolardan fazla kazanmıyorlar. Mısırlı kimya bilimcisi merhum Ahmed Zewail, 1999'da Nobel Ödülü'nü kazandığında Mısırlılar ve Araplar çok sevindiler. Ne var ki Zewail, futbolcu Muhammed Salah’ın popülaritesine ulaşamadı! Bu, tabi ki Zewail'in sunduğu şeyin değerini azaltmaz, ancak popülerliği insanların beğeni yasası yönetir. Aralarındaki fark çok büyük ve bunun gibi sayısız örnek var. Bu farklılık bazı kültürel ve akademik seçkinler ile tıp ve mühendislik gibi yüksek meslek sahipleri tarafından kabul edilemiyor. Bunu kusurlu bir sosyal dengesizlik, en iyiyi takdir etmeme ve adaletsizlik olarak görüyorlar.
Kişisel görüşüme göre, bu çok abartılı ve yararsız bir öfke. Basitçe bir üniversite hocası, doktor ya da araştırmacıdan şu anki pozisyonunda kalmakla, mesleğini değiştirerek para ve şöhreti seçmek ve eleştirdiği ünlülere katılmak arasında tercih yapması istenseydi, olduğu gibi kalmayı tercih edeceğine hiç şüphe yok. Kendilerini rahat hissetmeleri için öfkeli olanların gerçekle ve kendileriyle uzlaşmaları gerekir. Her işin kendi avantajları olduğunu takdir etmeliler. Doktor, tutkunu olduğu ve başarılı olacağını bildiği için gençliğinden beri sevdiği bir mesleği seçer. Bu meslek topluma hizmet ettiği için onu rahatlatıp gururlandırır. Eğilimleri farklı olsaydı, kesinlikle tüm ağır gereklilikleriyle tıp okuma zahmetine girmezdi. Üniversite profesörü, ödülü olarak gördüğü en yüksek dereceyi elde ederek hayatının en iyi yıllarını araştırma ve çalışma ile geçirmeyi tercih eder. Ancak üniversitenin eşiğini geçmemeyi seçtiği için adı belirsiz kalır ve tanınmaz. Tüm bu çabanın ve zahmetin lokomotifi para ya da para getiren şöhret değil, ahlaki güdüdür. Çünkü bu meslekler sahiplerini maddi açıdan zenginleştirmez, ama bunun karşılığında onlara başkalarının arzu ettiği ayrıcalıklar kazandırır. Çevrelerindeki sosyal statü ve iyi itibara ek olarak, başkalarının yaşamları ve düşünceleri üzerindeki olumlu etkilerini hissetmek, rehberlik etmek, yol göstermek ve geleceği şekillendirmek gibi ayrıcalıklar. Akıllı ve büyük başarı hikayeleri olan büyük milli isimler tanıyorum, ancak çalışma alanları gizliliğe bağlı olduğu için anlatılmıyorlar. Medya, spor ve sanat alanlarında çalışanlar ise yaptıkları işin doğası gereği halkla ilgili olduklarından öne çıkıyorlar.
Hayat seçimlerdir ve herkes kendi seçiminden sorumludur, avantajları ve dezavantajlarının farkındadır. Her kaptan yemek yemeye çalışmak, açgözlülük veya kıskançlık gibi kötü niteliklerin işareti olabilir. Her mesleğin bir ölçüsü olduğuna inanmalı ve bedelini kabul etmeliyiz.