Sevsen Şair
TT

İran ve ABD’nin açıklamaları

ABD’nin İranlı milislerin bölgede gerçekleştirdikleri terör eylemleriyle ilgili açıklamaları, bize Obama'nın Beşşar Esed için olan ve zamanla pembeye dönüşen kırmızı çizgilerini hatırlatıyor. Biden yönetiminin iktidara gelmesinden bu yana yapılan açıklamalar, bu yönetimin hiçbir şey yapmayacağını şüpheye yer bırakmayacak şekilde teyit etmektedir. Oysa Biden yönetimi, Irak, Lübnan ve Yemen'deki tüm terör eylemlerinin arkasında İran'ın olduğunu; aynı zamanda Suudi Arabistan, Kuveyt ve Bahreyn'in güvenliğini hedef aldığını ve hatta artık yalnızca müttefikleri aracılığıyla değil, doğrudan Amerikalıları hedef aldığını bilmektedir.
İran, Iraklı milisleri aracılığıyla Amerikan üslerine ve Yeşil Bölge'ye füzelerle ve insansız hava araçlarıyla saldırılarda bulundu ve sonra bizzat Başbakan Mustafa el-Kazımi'yi hedef aldı. Peki ABD tüm bunlar karşısında ne yaptı? Yalnızca eylemlerin eşlik etmediği açıklamalar.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü John Kirby’nin 10 Kasım Çarşamba günü yaptığı açıklama, bu açıklamaların sonuncusudur. Kirby bu açıklamasında, İran milislerinin tehdidinin hem Amerikalıları hem de Iraklıları etkilediğini vurguladı. Asıl ironi ve ABD’nin bir süper güç olarak statüsünün küçümsenmesi gibi görünen şey, Kirby'nin bu açıklamalarına verilen yanıttır. Husi milis unsurları aynı gün, başkent Sana'nın doğusunda Sawan bölgesinde yer alan ABD’nin büyükelçilik binasını bastılar. Kaynakların aktardığına göre, buradaki çok miktarda ekipman ve malzemeyi yağmaladılar.
Husi milislerinin bu eylemi, büyükelçiliğin yaklaşık 25 eski Yemenli çalışanını kontrolü altında bulunan başkent Sana'daki evlerinden kaçırmasından günler sonra geldi. Güvenlik kaynakları, o sırada milislerin Amerikan büyükelçiliğinin koruma personelini de tutukladığını doğruladılar. Ekim ayı ortasında Husiler tarafından Sheraton Oteli'nde sorguya geçilen ve burada tutuklanan görevlilerin akıbetleri hala bilinmiyor.
ABD büyükelçiliği yaklaşık üç haftadır devam eden bu olayla ilgili herhangi bir açıklama veya yorumda bulunmadı. Kaçırılan kimselere yakın kaynaklar ise büyükelçilik çalışanlarını kendi hallerine bırakmış gibi görünen bu sessizlik karşısında şaşkına döndü! İran'ın milislerinin, -ister Irak'ta ister Yemen'de olsun- böyle bir eylemi gerçekleştirmelerini sağlayacak cesarete nereden sahip oldukları merak ediliyor. Bunun kısa cevabı, ABD’nin, -bölge ve su yollarının güvenliği de dahil olmak üzere- ne pahasına olursa olsun İran'ı nükleer anlaşmaya geri çekme arzusudur.
İranlılar bu sonucu nereden çıkardılar da terör eylemlerine devam etmekte bir beis görmediler? ABD’nin İranlıları müzakere masasına geri getirmek adına verdiği tavizler arasından, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price’nin şu açıklamasına göz atalım:
“İranlılar ciddiyse bunu kısa süre içerisinde gerçekleştirebiliriz. İran’ın nükleer bomba edinmesini engelleyen 2015 anlaşmasını kurtarmak için hızlıca uzlaşıya varabileceğimize ve bunu uygulayabileceğimize inanıyoruz.”
Dışişleri Bakanlığı'nın bu açıklaması, “top İran'ın sahasında ve fazla beklemeyeceğiz” anlamına gelmektedir. Ancak hala bekliyorlar.
Taviz olarak değerlendirilebilecek diğer husus, sözlerin ötesine geçemeyen içi boş tehditlerdir. ABD'nin Bağdat Büyükelçisi Matthew Tueller 28 Nisan 2021'de, molla rejimini Iraklı milisleri desteklemekle suçladı. Tueller televizyonda yaptığı açıklamada, çıkarlarına yönelik düzenlenen saldırılarda İran yapımı silahların kullanıldığını belirterek, Iraklı milislerin gündemini Devrim Muhafızları’nın belirlediğini vurguladı. Ayrıca milis faaliyetlerinin Irak devletinin otoritesini baltaladığı değerlendirmesinde bulundu. Büyükelçi, Washington'un ‘davranışlarını değiştirene kadar İran'ın habis faaliyetlerine’ karşı duracağını yineledi. Ancak ne yapıldı? Hiçbir şey.
28 Haziran 2020'de Washington, İranlı milisleri, ‘güvenlik uzmanı Hişam el-Haşimi’ye suikast düzenlemekle’ suçladı ve Tahran ile Lübnan Hizbullahı için daha fazla yaptırım sözü verdi. Ancak hiçbir şey olmadı!
Özetle İran, ABD yönetiminin kendisini dizginleme konusundaki acizliğini, bölge güvenliğinin ancak nükleer anlaşmada yattığına inanmasının hatasını ve Pentagon ile arasındaki anlaşmazlığı çok iyi biliyor ve bunu koz olarak kullanıyor.