Cemile Bayraktar
Gazeteci-Yazar
TT

Müslüman çocukların, Müslüman olmayan ailelere verilmesi sorunu

Aslında pek fazla gündemde olmayan ama oldukça ehemmiyetli bir konudur koruyucu aile meselesi. Daha spesifik şekilde ifade edecek olursam; Avrupa’da Müslüman ailelerin çocuklarının, Müslüman olmayan koruyucu ailelere verilmesi gibi bir problemle karşı karşıyayız.
Avrupa’da çocukların şiddet, istismar, ihmal ve bunun benzeri, çocukları olumsuz etkileyen durumlara maruz kalması halinde devletler, çocukları kendi ailelerinden alıyor ve belirli şartları taşıyan koruyucu ailelere veriyor.
Bu düzenleme, çoğu kez çocukları onlara zararlı ortamlardan kurtarma yönüyle hayırlı olsa da bazen çocukların istismar edildiğine dair yeterli kanıt olmamasına rağmen uygulanıyor, sonuçta çocuklara ve ailelere çok zarar verecek biçimde çocuklar ailelerinden kopartılıyor.
Aslında bu meselenin Müslüman çocuklarının farklı bir dinden ya da kültürden olan ailelere evlatlık verilmesinden evvel, manevi olarak hem aileler hem de çocuklar için zor olduğu bir gerçek… Bir çocuk düşünün, şiddet ortamında kalmış ve bu zorlukları ruhunda yaşayan bir çocuk, onu korumaya alan aile için bu çocuğa ulaşmak zor, aynı şekilde aile ortamı sorunlu olan, ebeveynleriyle ilişkileri sorunlu olan böyle bir çocuğunun aile ortamına adapte olması zor. Buna rağmen iyi şeyler yapmak isteyen aileler ve kurumlar var, ailelerin eğitilmesi, çocukların rehabilite edilmesi için mesai harcayan aileler ve kurumlar var ancak bunlar tek başına yeterli olmuyor ve çocuk kendi kültüründen, kimliğinden, dininden ve aynı etnik kökenden olmayan bir aileye verilince çözüm bulunması gereken mesele daha zor bir hal alıyor.
Not etmekte fayda var, Avrupa’da yaşayan Müslüman çocuklarının asimile edilmesi maksadıyla bilinçli olarak Müslüman olmayan ailelere verildiğine dair net bir veri yok. Sistem, eksikleri olsa da, mümkün mertebe çocukları korumaya almak istiyor ama bu kez karşılarına başka bir sorun çıkıyor; Müslümanların genellikle koruyucu aile olmak için başvurmaması gibi bir durum var, resmi raporlar bu konuda Müslümanların başvurularının çok az olduğunu gösteriyor. Durum böyle olunca da çocuklar doğal olarak Müslüman olmayan ailelere veriliyor. Tabi bu durumda “Müslüman çocukları kaybediyoruz” şeklinde bir serzeniş de pek anlamlı olmuyor. Ve maalesef sonuçta çocuklarımızı kaybediyoruz.
Müslümanlar, iş gücü nedeniyle göçmen olarak Avrupa’dan gelen davetler sonrası Avrupa’ya göç etti. Kendi ülkelerindeki kıtlık, kaynak azlığı, savaş, siyasi nedenlerle de göçler yaşandı ya da mülteci statüsüyle Avrupa’ya çok sayıda göç eden oldu. 1960’lardan itibaren sistematikleşen bu durum sonrası Avrupa Birliği ülkelerinde bugün ortalama olarak 30 milyon Müslüman’ın yaşadığı raporlarda geçiyor. Bu kadar yoğun nüfusun olduğu yerde çocukların koruyucu ailelere verilecek şartlarda bulunması normal ama normal olmayan koruyucu ailelik konusunda yeterli başvurunun bulunmaması.
Almanya özelinde konuşacak olursak, Almanya, koruyucu ailelik konusunda Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni 1992’den bu yana federal yasa hükmünde uygulamaktadır. Bu sözleşme bünyesinde himaye edilen çocukların “yabancı” aileye verilirken dini, kültürel, etnik kimliğine olması gerektiği gibi dikkat edilmesi gerektiği şartı bulunmaktadır. Ancak çocukların kendi kültürlerinden aileler tarafından himaye edilmesi talep edilmediği müddetçe bu şartın uygulanması maalesef mümkün olmamaktadır.
Herhangi bir dine, ırka, kültüre sahip olanlar için kendi devamlılıklarını, buna bağlı olarak nesillerinin devamlılığını, ortak kültür bünyesinde devam ettirmek ve korumak elzemdir. Bu böyledir ancak toplumdan bireye inildikçe, bireysel tercihlerin zorluk yerine konforu tercih etmesi sonucu kültürel devamlılık, kültürel aktarım sekteye uğramaktadır. Dolayısıyla bu koruyucu aile olma oranlarının düşük olması sonrası Müslüman çocukların asimile olması gibi olumsuz bir sonuç ortaya çıkmaktadır.
Sık sık, “İslam’da evlat edinme yoktur” gibi genel bir anlayışın hakim olduğunu duyuyoruz. Nesebin karışması ve miras hukuku gibi konular nedeniyle bir çocuğu nesebini değiştirmek pahasına kendinize isnat edemezsiniz ama koruyucu aile olmanızın önünde hiçbir engel yoktur. Dahası İslam, yetimleri korumayı teşvik eder, Rasulullah (SAV)’in sünnetidir. Ayetlere bakacak olursanız, yetimi korumak, öksüzü barındırmak Allah’ın emridir. Durum böyle iken, “İslam’da evlatlık yok” ya da “namahremlik” gibi bahaneler üreterek, Allah’ın emrini uygulamamak ve buna İslam’ın kendi içinden doğru olmayan ezber gerekçeler bulmak pek de kabul edilebilir değildir.
Bu kez çuvaldızın sivri yönü bize doğru, sık sık Batılı politikaları haklı olarak eleştirsek de, çocuklarımıza sahip olmak, onları korumak konusunda yeterli emeği vermeyenler olarak bu kez sanırım Avrupa’yı eleştirme hakkımız yok. Sadece koruyucu aile olmak için biraz daha cesaretlenmemiz, birbirimize böyle bir hakkı, zorlanacak olursak sabrı tavsiye etmemiz gerekiyor o kadar.