Ömer Özkaya
Yazar
TT

Hz. Nuh ve ruh

Günümüzde Tanrı dünyayı yeniden dizayn etmek istese vahiy gönderebileceği Hz. Nuh yok artık. İnsanlığı kurtaracak gemiyi yapacak Hz. Nuh ve arı duru olağanüstü bir Ruh yoksa nihai mi yoksa büyük reset mi atılacak dünyaya?
"Tanrısal niteliklere sahip egemenler dünyayı büyük resetleyip yeniden kuracaklar" tezi Tapınak Şövalyelerinin büyük ifşaacısı Jacques de Molay’dan bu yana giderek yoğunlaşan bir ritimle gündemdedir.
Fransa Kralı IV. Philippe ve Papa V. Clemens, Kral’ın artan borçları yani Kral’ın ekonomik krizi sonucu de Molay’ın tapınak şövalyelerinin tarikatına girerek borçlarından kurtulmayı planlar. Papa da Tapınak Şövalyeleri’nden kurtulacaktır. Hazine IV. Philipp’e, Hristiyanlık Papa’ya kalacaktır. Fakat eşzamanlı olarak Tapınak Şövalyeleri de dünyadaki gidişe bakarak özerk ve imtiyazlı bir güç olarak daha fazla devam edemeyeceklerini değerlendirmektedirler.
Müttefikleri Hasan Sabbah’ın tarikatı da aynı yargıya varmıştır. Karar verilir: Müesses Nizam’ın yani Kurulu Sistem’in içine yerleşilecektir. Bunun için de Molay ve bir grup sahte mürid Batı’da, Rüknettin Hürşah ve bir grup sahte mürid de Doğu’da imha edilecektir. Yetiştirilmiş asıl elemanlar da Batı’da ve Doğu’da kurulu sisteme sızarlar.
Öğretinin takipçileri yeni bir strateji ile hareket ederler: “Bizim istediğimiz taht değil, öğretimizin derinliğini ortaya koyarak yeni bir moral alan yaratarak yolumuza devam etmektir. Taht ve taç mücadelelerini yönetelim, fakat taht ve taç sahibi değil, gücümüzün ve öğretiminin etkinliğini sürekli kılalım” kararı alırlar.
Bunun sonucu olarak de Molay tahrip ve imha edilirken “Fransız Kralı ve Papa V. Clemens de yakında yanıma gelecekler” diye kehanet etmiş ve kehaneti gerçekleşmiştir. Buradaki açık sır şudur: Evrenin tümünün geleceğini bilemeyebilir ve evreni dizayn edemeyebilirsiniz fakat kendi yaşamınız ve yaşamınızda az ya da çok rolü olanların geleceğini neredeyse mutlak olarak kurgulayabilir, hatta akıbetlerini de tayin edebilirsiniz. Çünkü Tanrı adildir.
de Molay’ın mensubu olduğu ezoterik okul ve öğretisi, bu sırra erdikleri için büyük bir olasılıkla ağır bir şekilde cezalandırıldılar. Fakat aynı Galileo örneğinde olduğu gibi de Molay, öğretisinin, yaşamına kastedenlerden intikamını alacağını deklare etmiştir.
Subjektif olarak nitelendirilebilecek yaklaşımla de Molay elde ettiği bilgi ve uyguladığı öğretisi ile bireysel adaletini sağlamıştır. Misyon ve ruh bütünleşmesinin peygamberler dışındaki nadir örneklerinden biri olması nedeniyle de Molay örneği dikkat çekicidir.
Tapınakçılar ve öğretileri yaşıyorsa okült savaş tezlerinin irdelenmesi elzemdir. de Molay Tapınakçıların veya Rüknettin Hürşah da Alamut kalesinin dönüştürücü portreleridir.
Bu bağlamda güncel dünya bültenlerindeki haberlere bakınca dönüşüm süreçlerinin devrede olduğu açıktır. Yine Hz. Nuh ve yeni bir Ruh arayışlarının tavan yaptığı da görülmektedir. Tarihte kralların ve dinsel otoritelerin kılıcı olmuş yapıların ezoterik ve heretik (sapkın) oldukları gerekçesiyle (misyon bitiminde) ortadan kaldırıldıkları olgudur.
de Molay Tapınakçıların hazinelerini ve gücünü IV. Philippe’e verse de, V. Clemens’i tahkim etse de akıbetinin değişmeyeceğini bilmektedir. İşte böyle çıkmaz zamanlara “dönüşümler dönemi” denir. Sonuçta de Molay’ın misyonu evrilmelidir.
Neden bellidir: Kurtarıcı misyon kültürü ve kurtarıcı portre (ler) ile egemen yönetsel kurum arasındaki diplomasi ve protokolün kitabı yazılamadığı için, kurtarıcılar çoğu zaman da kurbana dönüşmektedir.
Ekonomik tufanlar sürecinde yani yeni mega bir dünya savaşı arifesinde kurtarıcılar ve yönetsel ana yapı arasında bu türden taze olaylar yaşanacaktır.
Kitlelerin, lideri kurtaran tıp otoritesini “bu adam ekonomiyi de kurtarır” diye ülkenin lideri yapma girişimleri de tarihsel bir stoğa sahiptir.
Oysa devlet yönetmek, olağanüstü bilgi, birikim, yetenek ve akıl sahiplerini koordine etmek ve buradaki artı değerleri ulusuna aktaracak kanalları yapmak ve bu mobiliteyi sürekli kılmaktır. Orkestra kurulup krizlerden çıkış yolu bulununca yani kadro koordinasyonu ve akortu yakalanınca Gemi kurtulur.
Hz. Nuh'a verilen misyon da budur. Misyonu kavrayan Ruh gereğini yapmıştır. Eldeki materyalleri koordine etmiş ve yaşamsal mobiliteyi devam ettirmiştir. Bu misyon bitiminden sonra Hz. Nuh, Tanrı olmak istememiş, Tanrı da “Nuh beni gölgede bırakır” korkusuna kapılıp onu imha etmemiştir.
İyi duvar örenin mühendis, iyi marul yetiştirenin ziraat mühendisi muamelesi gördüğü bir kültür bölgesinde yani tüm Dünya’da şu zor koşullarda ortaya çıkacak kurtarıcılara ya da kriz çözücülere hemen bir de liderlik etiketi de yapıştırmaya kalkmamak zaruridir.
Zira bu çoklu kriz giderek birçok boyutlu, çok yönlü ve çok sonuçlu krizler türbülansına evrilecek ve büyük olasılıkla krizleri yenen babalar gibi yeni grup üretecektir. Belki de zamanın koşulları bu krizleri yenen babaları kurucu babalar da yapabilecektir.
Hz. Nuh tüm doğal felaketlerin kralı sayılabilecek küresel bir tufanda, tufana maruz kalanları alan daraltma ve misyonu en asgari düzeyde sürdürme stratejisi ile kurtarmıştır. Doğal olarak başta belirttiğimiz gibi Hz. Nuh ve onun hamisi olduğu toplum yok şimdi. Uzun süredir Titanik’in en berbat yerinde yolculuk yapan ciddi bir kitle var. Ve onlar güvertedeki müziği duyunca, "dışarıda mevsim baharmış/gülüp, eğlenenler varmış" daralması ve atarlamasıyla bir an evvel yukarı çıkıp muhayyel cennete dalmak sabırsızlığındalar. Böyle bir kitleyi teskin etmek olanaksızdır da, çünkü yukarıda "İşret eyleyen topluluğun" "...mış" gibi yapanlardan olduğunu bilmemektedir.
"Huzur" ve "iç huzuru" denen besinin dünyanın en lüks gıdası ve eğlencesi olduğu çoğu zaman kaybedilince anlaşılmaktadır.
Yaşam alanımızı “en temel olanlar”ı esas alacak şekilde daraltırsak yani yeniden dizayn edersek, yaşamın "vur patlasın, çal oynasın" içerikli olmadığını, bazen de dur dinlensin, dinle huzuru bulasın bazlı olduğunu, idrak ettiğimiz de güvercin gagasında bir zeytin dalı ile dönecektir.
Böylesi olağanüstü çoklu kriz ortamında Hz. Nuh’un uyguladığı strateji akıl doludur. Sadece "nüve"yi yani “en gerekli olanı koru” ve “sadece hayatta kal” ve “çabayı elden bırakma”, yani “çevreyi, yaşamı idame ettirmek için sürekli tara, güvercin gagasında zeytin dalıyla dönünce sen de normale dön”, olarak formüle edilebilecek bu ilahî öğreti "yaşam kurma ve kurtarma seti" işlevi görecektir.
Bilmemiz gereken temel bilgiler var: Satılan gemiler, uçaklar ve mühimmatlar alan ülke(lere)  verilmiyorsa dost, düşman, güçlü ve güçsüz listeleri hızla değişmektedir. Her ülke öncelikle kendisini düşündüğü için her an kendi müttefiğini bile hedef alma durumunda olabilir.
Dost bir anda düşman kadrajina alınacaksa, veya dost bir anda silah satanın işini zorlaştıracaksa ticaret değil strateji ve askerî hesap devrededir. Misyon diplomaside değil, realitededir.
Bu temel göstergeler giderek yan temel göstergelerle desteklenir ve savaşa doğru yol alınır. Çünkü akıl, ideoloji, bilim, teknoloji, diplomasi, siyaset ve başka ilişki türleri devre dışı bırakıldığında, salt "güç" belirdiğinde, güçlü olan savaşı isteyecektir.
Çünkü koşullar, ilerleyen süreçte daha artan ivme ile güçlünün aleyhine dönecektir. Bu algı ve "hesapla" erken bir savaş ile hedefindekiler güçlenmeden savaş galibiyetinin ganimetlerini elde etmelidir. Ganimet ve savaş kazanımları söz konusuysa, bu durumda zamanın hiç akmadığını, insanların hiç değişmediğini sadece süreçlerin zenginleştirildiğini ve akanın süreçler olduğunu sonuçların da sabit kaldığını söyleyebiliriz.
İşte bu süreç şişmelerine enflasyon diyoruz. Her şeyin şişmesine ise savaş diyoruz. Ruhun fakirleşmesine deflasyon diyoruz. Aklın devre dışı kalmasına da resesyon... Sonuç olarak her türlü negatif şişmeye, genleşmeye, büyümeye Akıl, Ruh ve Hayal Gücü yitimine kriz diyoruz.
Krizin ekonomide değil akılda ve zihniyette olduğunu vurgulamak gerekir.
Krizin insanlığımızda ve vizyonumuzda, hayal gücümüzde olduğunu bilmek zorunluluktur.
Krizden çıkış için de alan daraltımı ve etkin beklemenin gerekli olduğuna bir kez daha dikkat çekmeliyiz.
Çünkü tufan örneğinde olduğu gibi matematiğini, mantığını, aklını, vizyonunu, haklılığını yitiren hiç bir genişleme devam edemez. Bu irrasyonel genişleme sonunda yine irrasyonel çekilme ile sonuçlanır. Ve güvercin gagasında zeytin dalı (yeni anlaşma) ile döner.
Adil ve asıl olan, genişlemenin de çekilmenin de rasyonel olmasıdır.
Evren ve dünya kâr hesabıyla çalışmaz. Evren de dünya da matematiksel çalışır. İnsanlığın zararda olduğu noktada, evrenin ve dünyanın çalıştığı gibi çalışmamasıdır.
Nuh tufanı gibi olağanüstü bir ekonomik tufan tüm dünyayı alt üst edecekse acil olarak bu gidişi durduracak bir "anlayış" üretmek küresel bir sorumluluktur.