Fuad Matar
Lübnanlı gazeteci, araştırmacı yazar.
TT

Kurucu neslin muhafızları zirvesi üzerine düşünceler

Merhum Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdunnasır’ın 13-17 Ocak 1964’de Kahire, 5-11 Eylül 1964’te de İskenderiye’de ev sahipliğini yaptığı Arap zirveleri ile vücut bulan zirve formatının yeniden canlandığı günden bu yana, yıllar içinde gazetecilik mesleğim gereği onlarca Arap Birliği, KİK, İslam ülkeleri ve Bağlantısızlar Hareketi konferanslarına eşlik ettim. Ancak Hadimul Haremeyni Şerifeyn Kral Selman’ın görevlendirmesiyle Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın ev sahipliğinde düzenlenen KİK’in (Körfez İşbirliği Konseyi) 42. Zirvesi kapsamında 10 gün boyunca takip ettiğim ahenk, uyum, bağlılık, istişarenin yanı sıra kısır tartışmalar ve bazen sözlü atışlardan kaçınma özeni gibisine tanık olmadım. Veliaht Prens görevine Körfez liderlerini ziyaret ederek başladı ve temaslarını heyetlerin ülkesine ulaşmasından ayrıldıkları ana kadar alışılagelmiş gelenekleri yerine getirerek tamamladı. Sembollerle tanımlayacak olursak; bir miras atmosferi taşıyan ve tarihi durakların hatırasını canlandıran Diriye’nin kucağında, 42. Riyad Zirvesi ile birlikte ikinci nesil liderlerin KİK’in yürüyüşünü tamamlama görevi başladı. KİK çadırının sütunları halen sağlam ve sabit. Bazen uydurma krizler ve geçici sitemlerle sarsılıyor ancak kısa sürede sükunete kavuşuyor, özenli ve sorumlu çabalar sürdürülüyor.
İkinci nesil liderler dememizin sebebi, Riyad Zirvesi’ne katılanların tümünün, kurucu babalar KİK’i oluşturduklarında çocuk ya da genç yaşta olmalarıdır.
Zirvenin sembolleri hakkında her birinin kendi ülkesinde söylenenler, liderlerin karar ve iradelerini pratiğe döken diplomasi sembolleri için de geçerlidir. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, KİK kurulduğunda 7 yaşındaydı. BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed ise 9 yaşındaydı. Kuveyt Dışişleri Bakanı Şeyh Ahmed Nasır el-Muhammed 10 yaşındayken Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman henüz 5 aylık bir bebekti. Sadece iki dışişleri bakanı gençliklerinin baharındaydılar: Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif ez-Zeyyani 27, Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi de 21 yaşındaydı. Bu isimler büyüdüklerinde onları konsey kurma kararları, bir tür geleceği öngörme olan kurucu babaların başlattıklarını tamamlamayacak diplomatik muhafızlık görevi bekliyordu.
Prens Muhammed bin Selman'ın KİK ülkelerinin başkentlerine yaptığı ziyaretler benzeri görülmemiş bir geleneği gözler önüne serdi. Zirveler genellikle Konsey Genel Sekreteri tarafından davetler gönderildikten sonra yapılırdı. Dolayısıyla bu ziyaret turundan, Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin Kral Selman’ın meziyetlerine sahip bir ev sahibi olmak istediği çıkarımını yapabiliriz. Bu nedenle zirveden birkaç gün önce bu geniş oluşumun muhafızı olan kardeşlerini ziyaret etti. Bu oluşum sürprizlerin karşısında kararlılıkla durma, Körfez’in bağlarını sıkılaştırmayı hedefleyen kararları uygulama, ülkelerin egemenliğini, istikrarını ve öznelliğini koruyacak biçimde politik ve ulusal kaynaşma sağlamakla geçen 40 yılı güvenle tamamladı. Şu ana kadar Arap ve İslam zirveleri toplanmadan önce davetler, davet çağrısını taşıyan bir heyetin gönderilmesi veya ev sahibi liderin zirveye katılacak liderler ile telefon görüşmesiyle gerçekleşirdi. Veliaht Prens Muhammed bin Selman, sanki zirve ziyaret ettiği her devletin başkentinde düzenleniyormuş gibi KİK liderlerini tek tek ziyaret edip davet ederek, aynı zamanda kalkınma ve gelişmeyi amaçlayan anlaşmalar imzalayarak, ülkesine göğsünde en yüksek nişanlarla dönerek, daha saygın ve konuklara değer veren bir davet formatı uygulamış oldu.
Zirve düzenlendiğinde ise uyum ve takdir seviyesi yükseldi. 42. KİK Zirvesi sona erdiğinde yayınlanan bildirgede kabul edilen öneriler bir yana, çatışmalar ve hayal saydıkları yanılsamalar içinde boğulmuş bazı Arap kardeşlere mesajlar sayılabilecek bazı ibareler de yer alıyordu. İçeriği, bu yanılsamalardan uyanmamanın, kötü söylem ve davranışları terk etmemenin onlara daha fazla çöküş getireceğiydi. Zirvenin sonuç bildirgesi veya Riyad Bildirgesi’nde geçen bazı ibareler; KİK ülkelerinin ekonomiye ve kalkınmaya odaklanmasının, yeryüzü ve uzayda olsun pratik gelişime ayak uydurmasının, düşünülmüş ve aşamalı barış adımlarıyla siyasi atmosferi arındırmaya kademeli olarak açık olmasının, İsrail ile çatışma tarihinden gelen çağrılarla dolu sayfanın çevrildiği anlamına gelmediğine büyük ülkelerin dikkatini çekmek şeklinde yorumlanabilir. KİK ülkelerinin tutumları tam aksine Arap ve Müslüman destekçileri ile davanın sahipleri ve kasıtlı tarihi zulmün taraflarının katıldığı yeni bir yazımı bekledikleri anlamına geliyor. Tarihi zulmün tarafları ile İran’ın devrimci rejimi konusunda ne yapacağını bilemeyen, ona karşı kesin olmayan büyük devletleri kastediyoruz. Oysa İran rejiminin davranışları, söz ve eylemleriyle barışı bir dava değil de ticaret olarak görmeye devam eden İsrail’in davranışlarına benziyor.
42. KİK Zirvesi, alfabetik sıralamaya göre ev sahipliği sırasının Cezayir’de olduğu kararlaştırılmış periyodik Arap zirvesi konusunda telaşlı bir arayış içinde olunduğu bir zamana denk geldi. Körfez ülkeleri liderleri zirvelerini düzenlerken Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’e yaptığı üst düzey dostluk ziyareti, Riyad’taki zirveden önce düzenlediği Körfez turu ile Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın benimsediği davet formatından alıntılayacak kadar etkilenmişti. Umarız bu alıntı, Arap Birliği zirvesine ev sahipliği yapacak Cezayir tarafından fiilen ve ruhen sürdürülerek tamamlanır. Böylece tek değil de iki Arap dünyası olduğuna dair izlenim bir ölçüde gerileyebilir.
Riyad’taki zirveye eşlik edenlerin, toplantılar sonunda ulaşılanların, yayınlanan öneri ve tavsiyelerin ışığında, Körfez oluşumunun muhafız neslinin, hoşgörü ve dayanışma, modernleşme ve gelişme yolunda bilinçli adımlarla ilerleyişin pekiştiğini müjdelediğini söylemeliyiz. Tüm bunlar engebeli zorluklara ve kimi zaman saldırılara rağmen aynı şekilde karşılık verme veya yakıp yıkma ile tehdit etmeden, konuşma veya uyum sağlama, sürekli öğüt verme ve doğru yola çağırmakla yetinme yoluyla gerçekleşti.
KİK'in muhafızları gözlerini onun kurulduğu bir döneme açtılar, ilerleme sürecine eşlik ettiler. Kurucuların Allah’ın yardımıyla attıkları adımları, bu tecrübeyi hedef alan zararlı zorlukları, tecrübenin sembolleri arasındaki bakış açılarının bir sonucu olarak meydana gelen çelişkileri yaşadılar. Sembollerinin bu dünyadan ayrıldığı oluşumun muhafızları şimdi de Kral Selman bin Abdulaziz’in kanatları altında Riyad Zirvesi’nde bir araya geldiler. Yaşamını yitiren son sembol Umman Sultanı Kabus bin Said idi. Ondan önce Şeyh Cabir el-Ahmed, Şeyh Halife bin Hamad Al-Sani, Şeyh İsa bin Selman Al-Halife, Şeyh Zayed bin Sultan Al-Nahyan, Kral Halid bin Abdulaziz görevlerini en iyi şekilde yerine getirerek bu dünyadan ayrıldılar. Onlar Allah’ın güzel kitabında “Şüphesiz onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti” şeklinde vasfettiği gençlerle aynı yapıdandı.
Umarız ümmet arasında bazı yolunu kaybetmişler de doğruyu bulur. Bu kişiler, çatışma mevsimlerindeki eylemleri ve söylemleriyle, Arap dünyasının iki ayrı dünyaya ayrılmış olduğu izlenimini yansıtan mevcut sahnenin yapımcısıydılar. Bu dünyalardan biri, uyanık, dayanışma içinde ve anlayışlı muhafızların koruması altındaki Arap Körfez dünyasıdır. Allah diğer Arap dünyasını, bilhassa ülkenin selametini ve sakinlerinin güvenliğini koruyamayanlardan mutlaka kurtaracaktır. Hakkında çok şey söylememize gerek olmayan Lübnan’ın durumu, kötü hal, kafa karışıklığı ve bağımlılık açısından Suriye, Irak, Libya, Tunus, Sudan ve Filistin’in durumu ile değişen oranlarda eşleşiyor. Allah bu ülkelere zarar verenleri ve fitne çıkaranları cezasız bırakmayacaktır.